SEV Connect - Yaz 2019

60 CONNECT YAZ BEN GÜNER BAYKAL. TAC 1958 mezunu olmam gerekirken, kendimi TACmavrasına fazlasıyla kaptırdığımdan, 1959’da mezun olabildim. Okul yıllarımda hayatıma yön verenler sıralamasında ilk olarak birlikte okuduğum, eğlendiğim, gezdiğim, öğrendiğim arkadaşlarım var. Hayatımda sadece iki insandan çok çekindim. Birisi TAC’deki müdürümüzMr. Maynard, diğeri ise beni TAC sonrasında üniversitede okutmuş ve kendi benzin istasyonlarına benzin nakliyatında tanker şoförü yapmış babamdır. TAC tutkum tarifsizdi zaten, ama lisede gencecik bir öğretim gönüllüsü olan Wallace M. Robeson bize matematik dersine gelmeye başladı. Orada ömrümün sonuna kadar sürecek bir dostluğun temeli de atılmış oldu. Wally sonraki senelerde TAC müdürü olduğunda ben de tanker şoförlüğünden bıkmış, ailemin itirazına rağmen etrafıma TAC’den arkadaşlarımı toplayarak hırdavat alım satım şirketi kurmuştum. O yıl oğlum Ali beş, kızım Yeşim dört, minik oğlum İlter de henüz doğmuştu. İşte o 1969 senesi Muvaffak Kavrar Abi ile TACMezunlar Derneği’ni de kurduğumuz yıldır. Mezunlar Derneği’nin kuruluşu, gelişimi sırasında, dostumWally ile öğrencilere mezunlar derneği olarak maddi, manevi sağlayabileceğimiz yardımlardan bahsediyorduk. Hangi mezunlar derneğinden de bahsettiğimiz önemli tabii ki. Okulun tahmini olarak 1250 civarında, hayatta mezunu vardı o yıllarda. Adresi bulunan mezun 325. Adresler Çukurova fabrikasının IBM’lerinde. Kopyalama işlemi teksir makinesinde veya Kemal Matbaası’nda, zarflanması ve zarfların yalanması mahdumlarımda. Bu seyahatler okul müdürünün “Okulunuzun, kardeşlerinizin sizlere ihtiyacı var. Kardeşliğinizi sürdürürken bunu sağlayan okulunuzu unutmayınız” mesajı vermek içindi. Ankara ve İstanbul’da bu işe gönül verip nakden ve vakden hayatlarını vakfedenleri saygıyla anıyorum. Katılımın artması için okul müdürüyle gidiyor, ama bazen dört, altı kişiye derdimizi anlatıp aynı gece Tarsus’a arabayla dönüyorduk. O dört kişi sanırım çabamızı çok iyi anlatmış ki, sonradan o rakam katlandıkça katlandı ve kardeşim Akar Burduroğlu’nun (TAC’63) (ki onun da pek çok isim gibi çabası tarifsizdir) adına aidiyet koyduğu bir güç oluşmuş. Ortada para olmadığından “student council” gibi bir oluşumduk yani. İnanır mısınız, işlerine karışmadan okul ihtiyaçlarına yardımcı olabilmek için ne projelere imza attık birlikte. Mesela birisi, “Amerika’da okullar kermes düzenliyor, para kazanıyorlar” dediğinde eşlerimizi organize edip zaten arkadaşlarımıza ait fabrikalardan ürünleri hibe alıp, kendi el işleriyle birleştirip “Wally Burger” ile satışa sunup, okula destek sağladık. Evlatlarımdan bahsedeceğim... Ama kayda değer bir diğer gerçek de sayamadığım ama kardeşim, evladım olarak gördüğüm yüzlerce öğrencinin çeşitli nedenlerle duyduğu ihtiyaçlarda yanlarında bulunmamdı. Yıllar boyunca yönetime “bu çocuklar dönem sonlarında eğlenmek istiyor. Ben kefilim. Okula sağ salim getireceğim” demişimdir. Bunların pek çoğu da idari sorumluluklar nedeniyle reddedilmiştir o ayrı. Reddedilenlerin futbol sahası kale arkası duvarı veya bayrak direğini kullandıklarına kimse şahit olamamıştır. Bir yıl okul öylesine parasızdı ki, bir sonraki döneme sınıfların duvarlarına boya, yakılacak odunu yoktu. Firmamdan ağaç kesme motoru alıp borcunu ödeyemeyen bir oduncuya mazotunu da verip, borcuna istinaden okuldaki yıllanmış ağaçların sadece alt dallarını budattım. Bir firmadan da hibe boya ayarladım. Zaten TAC’li olan iki oğlumu ve kızımı alıp okula götürdüm. Büyük oğlumu Auditorium boyaması, kızım ve küçük oğlumu da bizzat şerit testerede dilimlediğim parçaları Nesilden Nesile GÜNER BAYKAL (TAC’59) Hayatın ötesinden TAC sevgisi Değerli Sağlık ve Eğitim Vakfı gönüllüleri, sevgili dostlar… Connect dergisinde, üç nesil mezun veren bir aile olarak TAC ile ilgili bir yazı hazırlamamız istendiğinde telaşlandık. Zira ailenin ağacını ve en büyük yaprağını çok önceden (2001) kaybetmiş bulunuyoruz. Düşündük, taşındık, kendimizce ailemizle TAC’yi birleştiren duyguları toparlamaya çalıştık. Dostlarımız da devreye girdiler, sağ olsunlar. Sonuçta bu sayfaya yazanın bizler değil de, Güner Baykal’ın kendisi olması gerektiği konusunda birbirimizden habersiz hemfikir olduk adeta. Ailece, yaşasaydı ne yazardı diyerek onun sesi olmaya çalıştık, umarım başarmışızdır. İLTER BAYKAL (TAC’87) İlter Baykal ve Ege Baykal

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=