SEV Connect - Yaz 2021

CONNECT 12 73 Ülkü Hanım, sizi biraz geçmişe götürerek başlayabilir miyiz? Çocukluğunuzu nerede geçirdiniz, nasıl bir ailede, ortamda büyüdünüz? 1941 yılında İstanbul’da doğdum. Babam ticaretle uğraşırdı, annem ev hanımıydı. Eğitim hayatım, İstanbul’daki Işık Lisesinin (Feyziye Mektepleri) ilkokulunda başladı. Bu dönemde, kış aylarını Osmanbey’de, yaz mevsimini ise Sarıyer’de, dedemin köşkünde geçirirdik. Çevresi meyve ağaçlarıyla dolu, yeşillikler içindeki bu ev, benim için adeta bir özgürlük alanıydı. Üsküdar Amerikana girişiniz nasıl oldu? Okulda o yıllarda nasıl bir eğitim ve ortam vardı? Hatırladığınız ve sizde iz bırakan öğretmenleriniz kimlerdi? Hangi derslere ilginiz vardı? 1952 yılında, eski adı Üsküdar Amerikan Kız Lisesi olan okula girişim, ilkokul notlarımızın değerlendirilmesiyle gerçekleşti. Okula ilk gittiğimde, geniş ve yeşil bir bahçe içinde yer alan çeşitli binaların ev ortamı görünümünde olmasından etkilendim. Eğitim, çok disiplinli ve aynı zamanda sıcak bir ortamda gerçekleşiyordu. Okul Müdürü Miss J. E. Martin, öğretmen olan babasının Adana’nın Haçin kasabasına tayiniyle 12 yaşına kadar burada kalmış, Türkçeyi ana dili gibi öğrenmiş biriydi. Uzun seneler Anadolu’da kaldığı için bizim gelenekleri çok iyi benimseyen, iyi bir idareciydi. Müdür Yardımcısı Semiha Malatyalıoğlu, öğrencileriyle yakından ilgilenen, değerli ve örnek bir insandı. Eğitimim boyunca etkilendiğim öğretmenler; Seniye Pakalın (İngilizce), Miss Millett (İngilizce), Mrs. R. W. Campbell (Sanat Tarihi), Hikmet Omay (Tarih), Miss. Wheeler (Kimya) ve Sungur Acar (Coğrafya) ve mezuniyet sırasındaki müdürümüz Miss Morgan sayılabilir. O yıllarda kadınlar için üniversite eğitimi hâlâ ender görülüyordu… Üniversite eğitimi, özellikle de arkeolojiye nasıl karar verdiniz? ArdındanMimarlık eğitimi… Üniversite eğitimlerinize ve sonrasındaki akademik çalışmalarınıza nasıl başladınız ve devam ettiniz? Öncelikle bir konunun altını çizmek isterim. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren kadınlar üniversitelerde okumaktadır. Üsküdar Amerikan Kız Lisesini 1959 yılında bitirdikten sonra, doktor olmak istiyordum; ancak ailem tıp eğitiminin çok yorucu olduğunu düşünerek beni vazgeçirdi. Lise yıllarında tarihe ve sanata ilgi duyduğumdan, İstanbul Üniversitesi Klasik Arkeoloji Bölümüne girdim. O yıllarda ek sertifika alma zorunluluğu olduğu için Bizans, Türk İslam ve Prehistorya sertifikalarını aldım. Bölüm Başkanı Ord. Prof. Arif Müfit Mansel denetiminde hazırladığım lisans tezini tamamlayıp sınavı geçtikten sonra, daha önce staj yaptığım İstanbul Arkeoloji Müzesi Klasik Bölümünde iki yıl çalıştım. Bu dönemde müze eserlerini yakından tanımak, kurtarmak ve kazılarda görev almak bana deneyim kazandırdı. Çalıştığım kazılarda mimarinin, ören yerlerinde bütünü değerlendirmede önemli bir yerinin olduğunu gördüğüm için mimarlık eğitimi almaya karar verdim. Işık Mühendislik ve Mimarlık Yüksek Okulunu 1970’te bitirdim. 1971 yılında Prof. Dr. Cevat Erder’in önerisiyle Roma’da “International Council on Monuments and Sites (ICCROM) / Kültürel Varlıkların Korunması ve Onarımı Araştırma Merkezi”nin altı aylık Mimari Restorasyon kursunu tamamladım. Ardından İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümünde Türk Tarih Kurumu adına arkeolog-mimar kadrosuyla 11 yıl çalıştım. Bu sırada birçok kazıda görev aldım. Side, Perge, Selçikler, Cremna, Samsat kazılarında Prof. Dr. Mansel, Prof. Dr. Jale İnan, Dr. Nezih Fıratlı ile çalışmalar bana deneyim kazandırdı. Türkiye’den ICCROM ile sizin ilişkiniz hangi yıllarda nasıl başladı, nasıl gelişti anlatır mısınız? Uluslararası bir sivil toplum kuruluşu olan ICCROM’un Türkiye ile ilişkileri çok eski yıllara dayanır. Her yıl koruma alanında düzenledikleri çeşitli ihtisas kurslarına üye olan her ülkeden katılımcılar gelir. Mimariyi bitirdiğim yıl, yüksek lisansımı ODTÜ’de yapmak istedim. Fakat o yıllarda dışarıdan öğrenci kabul etmiyorlardı. Prof. Dr. Cevat Erder’in bana ICCROM’un mimari restorasyon kursuna katılmamı teklif etmesiyle birlikte çalışma hayatımın yönü de belirlendi, kuruluşla ilişkim böyle başladı. Prof. Erder, daha sonra ICCROM’a müdür olarak seçildi. 1983’te Kültür Bakanlığına geçtikten sonra hemen hemen bütün Genel Kurul toplantılarına katıldım. Türkiye’deki arkeoloji çalışmalarına ICCROM ile kurduğunuz ilişkilerin nasıl bir etkisi oldu, bugün ICCROM ile nasıl bir ilişkiniz var? Türkiye’deki eski eserleri koruma konusunda, ICCROM’un maddi destek ve işbirliği olmuştur. Koruma alanında bilinçlendirme görevi çerçevesinde, restorasyon ve konservasyon laboratuvarında, pek çok sergi, konferans ve seminer düzenlenmiştir. Sağlanan burslarla, bu alanda çalışan uzmanlar, yurt dışında düzenlenen kurslara katıldılar. Bunlardan Göreme’de 1993 yılında yapılan çalışmalar, uluslararası bir “Side’nin hem Anadolu hem de dünya tarihinde önemi var... Grekçe’nin Anadolu’da yaygın olduğu dönemde bile Anadolu kökenli dilini kullanmakta ısrar eden tek Pamphylia kenti olan Side, bu dilde 'nar' anlamına gelmektedir.”

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=