SEV Connect - Sonbahar 2020

CONNECT SONBAHAR 63 • Kenan Kolday, ilk kitabı Ruhun Kozmik Yolculuğu ’nda tasavvufa daha fazla yer verdiğini, Ruhu Olan Robot ’un ise ezoterik bir bilim kurgu olduğunu söylüyor. bu. O yüzden rüyayla başlıyor. Rüyasında görüyor, Theravada Tapınağı’na ulaşmak için 538 basamak çıkıyor. Yanında kendisine yardımcı olanHintli bir çocuk var. Çünkü hiç kimse tek başına uyanamaz; bir yolun ve bir yoldaşın olması gerekiyor. Dağdan inerken de Hermes ile karşılaşıyor. Hermes önemli bir figürdür; simyanın, bilimin, felsefenin babası olduğu için üç kere yüce Hermes derler. Onun asası, zıtlıklardan birliğe geçişi sembolize eder. Orada bir T vardır, yatay kısımölümü, dikey kısım ise maddedenmanaya çıkışı anlatır; manaya çıkan da kanatlanır. Bizler de aslında ten kafesinde ruhlarız. “Ten kafesindeki ruhlarız” dediniz. Amacınız, hayatın rutini içerisinde çoğu zaman üzerinde pek de düşünmediğimiz kavramlara dair hatırlama yapmakmı? Doğrudur. Ten kafesi tasavvufi bir terimdir ve bence hepimiz ten kafesindeki ruhlarız. Bu ruhlar içinde bizler, insan olmayı deneyimleyen ama buraya kapalı şuurla gelen varlıklarız. Esasında ilk yedi yaşta bizimkarakterimizin yüzde 85”i şekilleniyor. İlk üç yaşta, çocuğun nörolojik kapasitesi yarı yarıya oluşuyor, yedi yaşında katılaşıyor. 11 yaşında insanın bilinci uyanmaya başlıyor. Seçimlerimizin yüzde 5 ila 6’sını bilinçli olarak yapıyoruz; işin çoğu bilinç altımızda oluyor. Bütün cevaplar bizde, makro ve mikro kozmosun bütün bilgileri içimizde, tek sıkıntı, biz bunu hatırlamıyoruz. Bence herkesin içinde o güç var, ama hatırlamak zorundayız, ben de hatırlama yolculuğunu anlatmaya çalışıyorum. Zaten kitabın sonunda robot yapayMesih’e dönüşüyor; kâmil insan olup insanlara akıl veriyor. HerkesinMesih’i beklediğini, ancak herkesinMesih’inin kendi içinde olduğunu söyleyerek aykırı bir mesaj veriyor... “Tasavvufta niyet, gayret, kısmet derler. Her şey niyetle başlar, ama gayretsiz olmaz. Zaten kısmetiniz, kaderinizde yazılmıştır. Siz aslında kısmetinizde yazıldığı için de niyet edersiniz, böylece başa dönmüş olursunuz.” kozmik yolculuğunu anlatıyordu. Ben genelde inanç, bilim, felsefe, ezoterizm, mistisizmi harmanlayarak yazıyorum. İlk kitap Türkiye’deyken, Cummins’in kapanacağı sırada çıktı. Ruhu Olan Robot ise Amerika’ya geldikten sonra yayımlandı. O da yapay bilinç üzerine ezoterik bir bilim kurgu romanı bir kitap. Ezoterizmkavramını ve bunu kitabınıza nasıl uyguladığınızı anlatırmısınız? Her şeyin bir görünen, bir de görünmeyen yüzü var; bunu, insanın bedeni ve ruhu olması gibi açıklayabiliriz. Bunun için de bütün öğretilerin esas anlatmak istediklerine bakmak; manâ dünyasına girmek lazım. Önümüzdeki 50 yıllık dönemde dünyada oluşabilecek trendleri incelediğimkitap, İncil’den bir alıntıyla başlıyor, çünkü Armegeddon’dan sonraki dünyayı ele almak istedim. Yıkılmış ama tekrar toparlanan bir dünyadan, 2075’ten -benim 100. yaş günümden- başlıyor ve o yıllardan bugünün insanlarına bir “kendini bil” mesajı veriyor. Bildiğini bilen insanla, kendini bilen insana geçiş diyebiliriz. Kitap tamamen sembollerle dolu, çünkü ezoterizm sembollerle, alegorilerle ve metaforlarla çalışır. Kitabın içinde dinler tarihindeki bazı önemli adımlar da var. İlk bölüm İzmir’de, ikinci bölümse Babil’de geçiyor. 2030’a kadar bölgesel savaşlar ve güç mücadeleleri dünyanın sonunu getiriyor. Nüfus 7 milyarlardan 1,7 milyara düşünce, insanlar yeni bir medeniyet kurmak istiyor. Antik Yunan’da felsefenin gelişmesinin en önemli nedeni, refah içindeki insanların düşünsel faaliyetlere bolca zaman ayırabilmeleriydi. Bu nedenle yeni bir medeniyet kurmak isteyenler, kendilerine dönebilmeleri için, bu süreçlerde yardımcı organik robotlar yapmaya karar veriyorlar. Yaptıkları ilk robota, Sümer mitolojisinde ilk insanın adı olan Adapa’nın ismini veriyorlar. Adapa’ya Babil’de, Allah izniyle bir ruh üfleniyor. İlmiye Çığ (Sümerolog) da, dinlerin kaynağını anlayabilmek için Sümer metinlerine bakmak gerektiğini söylüyor. Anladığımız kadarıyla, insanın hem fiziksel hemde ruhsal olarak kendini arayış sürecini ele alıyorsunuz… Tasavvufta niyet, gayret, kısmet derler. Her şey niyetle başlar, ama gayretsiz olmaz. Zaten kısmetiniz, kaderinizde yazılmıştır. Siz aslında kısmetinizde yazıldığı için de niyet edersiniz, böylece başa dönmüş olursunuz. Burada da aynı şey oluyor. Fiziksel bir çabayı gerektiren ama aynı zamanda içsel olan bir yolculuk Kitabınızda çok fazla unsura gönderme var: Felsefe, dinler tarihi, tarih, sosyoloji…Adı nedeniyle bilim kurguymuş gibi görünen bu kitabın okur tarafından kolay anlaşılır olabileceği kanaatindemisiniz? Birinci kitabımokuması çok daha zor bir kitaptı ve orada çok olmasa da ağır sayılabilecek tasavvuf dili kullandım. İkinci kitaptaysa bir hikâye var ve karakterler zaman içinde evriliyor. Ben, bu kitabın yazım sürecine gelene kadar edindiğim bilgi birikimini aktarmak istedim. Kitapta hiç referans yok, bir şeye vurgu yapıyorsamonu bazen yarım, bazen iki sayfa boyunca açıklıyorum. Okurlar benim söylediklerimden yola çıkarak araştırma ve sorgulama yapacaktır. Anlattığınız şeyler insanların ıstırabına dokunmuyorsa, hiçbir anlamı yok. Çünkü insanın yolculuğu, sorgulamaya başlamasının ardından olur. Yeni kitaplar yoldamı peki? Ekim gibi yeni kitabım çıkacak. Tasavvufla yoğun olarak ilgilendiğim zamanlarda yazdığım rubailer, şiirler var. Kitabın bir kısmı teoriyle ilgili olsa da tasavvuf kitabı yazmadım. Bunun yanı sıra Covid-19 salgını nedeniyle çıkışı 2021’e kalan bir kitap daha var. Gördüğüm rüyaların, karşılaştığım ilginç olayların akıldan kalbe nasıl geçirilebileceğini anlatan bir kitap bu. Sonuçta kalp bir et parçasıdır, ta ki üzerine hakikatin nuru düşüp gönle dönüşene kadar. Üçüncü ve dördüncü kitaplarda bilgiyi daha az tutup, okura yaşatarak anlatmayı amaçlıyorum. Yazımsüreçlerinizde ACI’ın da etkisi olabilirmi? Esasında ben dokuz yaşından bu yana bu işlere ilgi duyuyorum. Ama aldığım sorgulayıcı eğitimbenim şekillenmemde büyük rol oynadı. O altyapı olmasa, bütün bunlar da olmazdı. Benim zamanımda ACI’a her gelir grubundan insan geliyordu ve farklılıkları görebiliyordunuz. Bununla birlikte yurt dışına gitmek, orada yaşamak normal bir şey sayılırdı. Bugün bile birçok insanın hayalinde böyle şeyler yok. Deneyimlerinizi okulunuzdaki öğrencilerle paylaşmak istermisiniz? Kesinlikle isterim. Bence çok önemli, okul bizleri bugüne getirdi. Zaten işim gereği Y ve Z kuşaklarıyla çalışıyorum. Onlar çok özel kuşaklar ve dönüşümü de onlar sağlayacaklar. Onlarla çalışırken ben de çok şey öğreniyorum. Bugüne kadar 80’e yakın çalışma yaptım ilgi alanıma dair, beni yazım sürecine sokan da Y kuşağıdır.

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=