SEV Connect - Sonbahar 2018

88 CONNECT SONBAHAR BUGÜNE KADAR yüzlerce reklam filminin altında imzası bulunan yönetmenMustafa Emre, edindiği tecrübeyi gençlere aktarmaktan imtina etmeyenlerden... Kendisinin bu sayfalara konuk olmasının nedeniyse 1974 yılında mezun olduğu Tarsus Amerikan Koleji’nde düzenlenen TAC Golden Stickler Film Festivali’nde aktif olarak görev alması ve bu organizasyonun büyüyüp gelişmesi için çeşitli girişimlerde bulunması. TAC’nin mezuniyet töreninden sonra en şaşaalı etkinliği olan Golden Stickler, son beş yıldır düzenleniyor. Katılımcılarının yaratıcılıklarını gün yüzüne çıkartmayı, kısa bir film aracılığıyla olaylara farklı bir gözle bakmalarını sağlamayı hedefleyen bu etkinlik, gençlerin birkaç yıl sonra atılacakları profesyonel yaşamlarında da son derece etkili olacağa benziyor. Organizasyon çerçevesinde atölyeler düzenleyen, jüride görev alanMustafa Emre, TAC yönetimi de uygun gördüğü takdirde, önümüzdeki yıllarda kardeş okullar UAA, ACI ve SAC’nin de katılımıyla daha da geniş kapsamlı bir festival düzenlemeyi hedeflediklerini söylüyor. Mühendislik eğitimi alıp bambaşka sektöre yöneldiniz. Nedir sizi sektör değiştirmeye yönelten? PTT’nin bursuyla İngiltere’de okudum. Endüstri Mühendisliği’ni bittikten sonra İngiltere ve Suudi Arabistan’daki üniversitelerde statik ve sıvı mekaniği hocalığı yaptım. 1985 yılında bir kamera aldım. O dönemde dünyada şahsi elektronik kamerası olan kişi sayısı çok azdı. İlk çıktığında aldım ve kızım Selin’in doğumunu çektim. Doğum öncesi, doğum esnası ve doğumundan sonrasına ait çekimleri yapıpmüzikler ekledim. Bir film ortaya çıktı. Kızım şimdi 32 yaşında. Hâlâ arada sırada izler. Şahane bir hediye oldu ona. Bu benim çocukluk hobim; 1970’li yıllarda çıkan bütün fotoğraf makinelerininmarkalarını, modellerini bilirdim, şimdi bile bilirim. Ama benim zamanımda gidip bir film çekeyim, reklamcı olayımdiye bir düşünce yoktu. Doktor, mühendis, idareci, avukat olunurdu. Mühendisliği de çok severim, teknik bir insanım çünkü. Mühendislik, yaratıcı tarafı yüksek olan bir alan olmakla birlikte ben daha eğlenceli bir şey yapmayı, mesailere tabi olmamayı, takım elbise giyip kravat takmayacağım bir alanda bulunmayı tercih ettim. Bu tercihi yapmamda TAC'nin de etkisi var bence. Tarsus Amerikan, içinden çizgi dışı insanların çıktığı çok özel bir okul… Tarsus’ta şunu öğrendik; sana kurulan çerçevenin dışına çıkmayı bileceksin! Peki, neden reklamcılığı tercih ettiniz? Arabistan’dayken, annem bana Cumhuriyet gazetesinin o hafta çıkan nüshalarını gönderirdi. O gazetelerin bir sayısında Manajans/Thompson’ın verdiği bir eleman ilanı gördüm. Çok üst perdeden yazılmış bir ilandı. Ben de altı sayfalık İngilizce bir mektup yazarak ilanlarına dair görüşlerimi yazdım. Bir hafta sonra Eli Acıman’dan bir mektup geldi, Türkiye’ye geldiğimde benimle görüşmek istediğini söylüyordu. Teletaş vardı o zamanlar, orada iş buldum ve Türkiye’ye döndüm. Bu arada Eli Acıman’ı da aradım ve görüşme ayarladık. Görüşmenin sonunda Teletaş’ın verdiğinin biraz üzerinde bir ücret önerdi ve yaratıcı ekibin içinde çalışmaya başladım. Ardından ajansın film şirketinin Genel Müdürlüğü’nü üstlendim ve yönetmenliğe başladım. Yönetmenlik hoşuma gidince ayrılıp 1992 yılında kendi yapım şirketimi kurdum. Yıllar içinde birçok ulusal ve uluslararası şirket için yüzlerce reklam filmi çektik. Bu sene de TAC’nin tanıtım ve 130. yıl filmlerini yaptık. Profesyonel kimliğinizle TAC'ye katkı sunmaya nasıl karar verdiniz? TAC’de okuyup da okula gitme arzusu duymayan çok azdır sanırım. Hele yatılıysan, hele 11 yaşından 18’ine kadar Stickler Hall’a baktıysan, orası çağırıyor. Bizim dönemimizde ailenle telefonla konuşman mümkün değildi. Yıldırım yazdırırdın, dört gün sonra efsane kapı görevlimiz Hüseyin Ağa “Telefooon” diye MEZUN OLAMAYANLAR MUSTAFA EMRE ( TAC ’ 74) Mustafa Emre, reklamcılık sektöründen elde ettiği tecrübeyi Tarsus Amerikan Koleji’nde eğitim alan öğrencilere aktarıyor ve Golden Stickler Film Festivali’nin gerçekleştirilmesine katkı sunuyor. Emre, kardeş okulları da içine dâhil ederek bu organizasyonu daha da büyütmeyi hedeflediklerini ve bundan sonra da yolunun sık sık Tarsus’a düşeceğini söylüyor. Bendaha çok giderim Tarsus’a…

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=