SEV Connect - Kış 2019

56 CONNECT KIŞ ALANININ ÖNEMLI KURUMLARINDAN EMERGENT TECHNOLOGIES & DESIGN’DA DIREKTÖRLÜK GÖREVINE GETIRILEN ELIF ERDINE, BILIMSEL YÖNTEMLER IŞIĞINDA ÇALIŞARAK GELECEĞIN MIMARISININ ŞEKILLENMESINDE ROL OYNUYOR. Mimari, geleceğin yansımasıdır EL İ F ERD İ NE ( UAA’ 99 ) KÜÇÜK YAŞLARDAN ITIBAREN modaya, heykele ve resme merak duyan Elif Erdine, bu merakını matematik, geometri gibi disiplinlerle birleştirip mimar olmaya karar vermiş. Üsküdar Amerikan Lisesi’nin (UAA) ardından gittiği İTÜMimarlık Fakültesi’ni üçüncülükle tamamlaması, mimarlığa duyduğu tutkunun da somut bir kanıtı… Lisansüstü eğitimini ve doktorasını Londra’da Architectural Association School’da (AA) tamamlayan Elif Erdine, okulun geçmişi uzun yıllar öncesine dayanmamakla birlikte (2001) alanının önemli kurumları arasına girmeyi başaran, Londra’daki Emergent Technologies & Design (EmTech) programının direktörü oldu. Erdine, AA School çatısı altında eğitim veren bu kurumda, hem öğrenci yetiştiriyor hem de mimarlık ve kent tasarımının önündeki sorunlara çözüm üretilmesine katkıda bulunuyor. Öncelikle Emergent Technologies & Design’da yürüttüğünüz çalışmalar hakkında kısaca bilgi alabilir miyiz? Emergent Technologies & Design (EmTech), malzeme odaklı deneyleme, hesaplamalı tasarım, robotik üretim, ekolojik mimari ve kentsel tasarım gibi alanlarda çalışmalarını derinleştirerek, yenilikçi malzeme ve mekânsal yapılanmaların deneysel ve sosyal potansiyellerini araştırıyor. Master of Science ve Master of Architecture derecelerinin sunulduğu bölümün mezunları, ya Foster+Partners, Zaha Hadid Architects, Grimshaw gibi mimarlık ofislerinde çalışıyor ya da akademik kariyerlerini devam ettiriyor. Benim rolüm, bahsettiğim araştırma alanlarında aktif faaliyet göstererek mimarlıkta ve kentsel tasarımda var olan sorunlara, alternatif çözümler üretilmesine katkıda bulunmak. Öğrencilere eğitim vermek ve diyalogda olmak da rolümün önemli bir parçası. Mimarlığı sizin tutkunuz haline getiren temel unsurlar nelerdir? Mimarlığa ve genel olarak tasarıma olan ilgim küçük yaşlarda başladı. Moda, heykel ve resime her zaman ilgi duymuştum. Bu ilginin verdiği merakla lisede resim ve heykel kurslarına katılarak bu alanlardaki becerilerimi ilerletmeye başladım. Resim ve heykele ilgim matematik, geometri ve fizik konularına merakımla birleşince beni mimarlığa yönlendirdi. Üniversite yıllarımda, bir yandan resim ve heykel yapmaya da devam ettim. İstanbul’da yetişmeniz, diğer bir ifadeyle kültürel zenginliğinmimari açıdan da karşılığını bulduğu bir kentin bireyi olmanız, mimariye ilginizde rol oynadı mı? İstanbul’da yetişmemin mimarlığa ilgimde çok büyük bir etkisi oldu elbette. Kentin kimi zaman organize, kimi zaman organik kentsel dokusu, topoğrafya ve suyla olan ilişkisi, tarihi binalarının zenginliği, mimarlık eğitimim öncesinde olduğu kadar, İTÜ’deki öğrenimim sırasında da gelişimime katkıda bulundu. İstanbul’un sunduğu dünya seviyesindeki sanatsal aktivitelerin de çok önemli olduğuna inanıyorum. İstanbul’un 24 saat yaşayan bir kent olması bir tasarımcı ve mimar için ilham verici bir ortam oluşturuyor. Dünyaca ünlü Zaha Hadid’in stüdyosunda dört yıl çalıştınız. Buradaki deneyimin size neler kazandırdığını düşünüyorsunuz? Zaha Hadid Architects’te gerçekleştirilen her proje, bir araştırma olarak alınıyor. Dolayısıyla projeler üzerinden okuma gerçekleştirirken konsept ya da mimari stil kadar, araştırma kültürü de çok büyük bir önem kazanıyor. Bu bağlamda, araştırma/ eğitim ve mimarlık birbirinden ayrılmaz bir bütünün parçalarını oluşturuyorlar. Zaha Hadid, her zaman kişinin belirlediği hedeflerden ayrılmamasından, bu hedeflere ulaşmak için çok çalışmaktan, taviz vermemesinden, takım ruhunun öneminden, öğrenmenin hayat boyu devam edeceğinden bahsetti. Zaha Hadid’den ve stüdyosundan öğrendiklerim, kariyerime ışık tutmaya Sınır Ötesi Akademi

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=