SEV Connect - Kış 2019

CONNECT KIŞ 55 nedenle de burada okumamızı ve dil öğrenmemizi istiyordu. Ama benim gözüm Amerikan Kız Koleji’ndeydi. Kolejli kızları sokakta portakal rengi fularlarıyla görür, onlara çok özenirdim. Arkadaşlarımın çoğu da koleje gidiyordu. Ayrıca İtalyanca değil, İngilizce öğrenmek istiyordum. Bir hafta kadar babamın istediği İtalyan Okulu’nda okudum. Baktım bu böyle olmayacak, babamı ikna etmek için bir yol buldum.” Nasıl bir yol bulmuştu dersiniz? Babasının mutaassıp karakterinden güç alan Mayda, kız-erkek karışık İtalyan Okulu’nda erkek öğrencilerin saçını çektiğini ve onu rahatsız ettiğini söyler. Babası da bunun üzerine, “Tamam o zaman sen Amerikan Koleji’ne kaydol” der. Kaydol der demesine ama o kadar yoğun çalışmaktadır ki, okula götürüp yazdıracak vakti yoktur. Ayşe Mayda’nın bunun için de çaresi hazırdır. Babasından okul ücreti olan 50 bin lirayı alır, çantasına ilkokul diplomasını koyar ve atlı tramvaya binerek tek başına Kolej’e gider. Düşünün 1928 yılının İzmir’inde 12 yaşında bir kız çocuğu tek başına kendini okula kaydettirmeye gidiyor. Mayda, anlatırken o yıllara gidiyor: “Bahçede bir hoca gördüm. Miss Greene’miş. Miss Greene bana, ‘Ne işin var senin burada? Sen kimsin’ diye sordu. Ben de ‘Ayşe Salih’im’ dedim. O zaman Soyadı Kanunu henüz çıkmamış, babamın adı Salih’i kullanıyoruz. Beni aldı İbrahim Bey’in yanına götürdü. ‘Al bak sana bir talebe getirdim, kaydını yapalım” dedi. İbrahim Bey, annemin babamın adlarını, babamın ne iş yaptığını sordu. Niye yanımda gelmediklerini de. Babamın çok meşgul olduğunu söyledim. Anneminse haberi yoktu, ona söylememiştim bile. ‘Peki’ dediler, aldılar beni kaydettiler.” Ve Ayşe Mayda için İzmir Amerikan Kolejli yıllar başlar. “104 yıllık hayatınızda bir döneme geri dönecek olsaydınız hangisini seçerdiniz?” soruma “Kolej yıllarım” diyecek kadar okuluna hayran bir öğrenci Mayda. “Ben Kolej’e başladığımda toplam öğrenci sayısı 50-60’tı. Bizim sınıf 8 kişiydi. O yüzden bizi bir alt sınıfla birleştirdiler. İbrahim Taner ile Miss Greene hocalarım oldular. Kolej’de çok mutluydum. Nasıl olmayayım? Tenis kortu vardı, voleybol oynuyorduk. O zaman için bunlar çok modern şeylerdi. Kısa şortlarla cimnastik yapar, okulun arkasındaki dağda hiking’e giderdik. Helva günlerimiz vardı. İbrahim Bey, eşeğinin üstüne iki tane küfeye helva kazanlarını koyar, gittiğimiz yerlerde helva günü yapardık. Yani kolej hayatım çok güzel geçti” diyor. O dönemki home-ec derslerinin nasıl yapıldığını da sormadan edemiyorum. “O derste neler öğrendik biliyor musun? Nasıl yemek yenir? Sofra adabı nasıl olur? Dirsekler masaya konmayacak bir kere. Erkek-kadın rolü oynayarak masaya oturup kalkma adabını öğrendik. Dans etmeyi, yemek pişirmeyi. Sonra nasıl çocuk bakılır? Miss Parsons, öğrencileri alıp yeni doğum yapan eski öğrencisi Mathilde Arditti’nin evine götürmüştü. Çocuğun nasıl yıkandığını bile gösterdiler bize” diyor. Okul hayatı boyunca en çok bağ kurduğu öğretmeni de Miss Parsons olmuş. Miss Parsons’ın bütün öğrencilerinin ailelerini tek tek gezmesinden çok etkilendiğini söylüyor Mayda. “Hepsiyle tanışırdı. Çocuklar hakkında bilgi verir, başarılılarsa tebrik ederdi. Evdeki durumu da sorar, ailelerinden çocukları dinlerdi” diyor. “BİZ AYŞE’Yİ MÜSLÜMAN ZANNEDERDİK” Okulun ona en büyük katkısını ise koleji bitirip de üniversiteye kaydolmak için İstanbul’a gittiğinde gördüğünü söylüyor Ayşe Mayda. O dönem üniversiteye girmek için bir sınava girme zorunluluğu yok. Arkadaşı Mevhibe ile birlikte İstanbul Üniversitesi’ne gidiyor ve bölümlerin asıldığı listeye bakarak bir karar vermeye çalışıyorlar. Bunlara bakarken, diş hekimi bir hoca yanlarına gelip hangi liseden mezun olduklarını soruyor. “İzmir Amerikan Koleji” yanıtını duyunca, ikisinin diş hekimliği bölümüne kayıtlarını yapıveriyor. Dört senelik üniversite eğitiminden sonra hâlâ hayranlıkla bahsettiği hocası Alman Profesör Kantorowicz’in asistanı olarak üniversitede görev yapıyor. 1945 yılında İzmir’e dönen Mayda, 2. Beyler Sokağı’nda Halim Alanyalı İş Hanı’nda ilk muayenehanesini açıyor. Bilhassa Amerikan Koleji mezunları, öğrencileri ve Amerikalılar hastası olarak gelmeye başlıyorlar. İzmir’in ilk ortodontisti olarak hızla ünleniyor. Hayatının bundan sonrasını ortodontist olarak çalışarak geçiren Mayda, “Düşünün o yıllarda kimse İzmir’de ortodontistliğin ne olduğunu bilmiyordu. ‘Biz Ayşe’yi Müslüman zannederdik, meğer o Ortodoks’muş’ dediklerini duymuş, çok gülmüştüm” diyor. İKİNCİ MESLEĞİ DERNEKÇİLİK Kendisinin iki mesleği olduğunu söylüyor Mayda. Bir ortodontistlik, iki dernekçilik. İzmir Hayvan Sevenler ve Koruyanlar Derneği’nin kurucusu ve aktif üyesi aynı zamanda. Çevre ve hayvanlar konusunda çalışan sivil toplum kuruluşlarına elinden geldiğince bağış yapmaya çalışıyor. Eğitim, özellikle de kız çocuklarının eğitimi, yaşamı boyunca önemsediği ve desteklemeye çalıştığı bir konu. Kadınlar ve kız çocukları için farkındalık yaratarak onların haklarını savunan Soroptimist Kulübü’nün İzmir Şubesi’nin kurucusu. Güzelbahçe’de gençlerin spor yapabilecekleri bir alan olması için Ayşe Mayda Spor Kompleksi’ni yaptıran Mayda, kardeşi Seniha adına Bozyaka’da ilköğretim okulu, spor-kültür salonu, bilgisayar ve fen laboratuvarı da yaptırdı. Hiç bitmesini istemediğim sohbetimizin sonuna yaklaşırken, “Yaşlanmanın iyi bir yanı var mı?” diye soruyorum. “Daha bilgili oluyorsun. Görmüş geçirmiş oluyorsun. Çok yer görmüş oluyorsun” diyor. Gezmeyi çok seven Mayda’nın görmediği yer de yok, laf aramızda. Tüm Avrupa şehirlerini, Japonya, Singapur, Rusya, Kutup Çizgisi’ni bile geçmiş hatta. Eski fotoğraflara bakarken okul marşını okumaya başlıyor, onu okul alkışımız takip ediyor. Bize de Ayşe Mayda gibi değerli ve özel insanların varlığına şükretmek kalıyor. • Ayşe Mayda, kendisiyle söyleşi yapan okuldaşı Banu Kitiş Dağıstan ile birlikte...

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=