SEV Connect - Yaz 2021

CONNECT 12 9 yönelmeyi düşünüyor musunuz? Fizik bilimi yapmakla fizik eğitimini tasarlamak ve icra etmek arasında sizce nasıl bir ilişki var? TAC’den mezun olduktan yaklaşık 10 yıl kadar sonra, Ankara Mezunlar Derneğinin etkinliklerine katılmaya başladım. Uzun aradan sonra ilk defa karşılaştığım dönem arkadaşlarımla buluşunca, hepsinin beni görünce ilk cümlelerinden birisi “Sen beni şu derse çalıştırmıştın” oldu. TAC yıllarımda arkadaşlarımı eğitmekle bir bakıma eğitmenliğe adım attım. Arkadaşlarımı çalıştırarak bir bakıma ben de öğrendiğim konulara yeni bakış açıları geliştirmek ve daha iyi anlamak durumunda kaldım. Bir bilim olarak eğitimde de değişiklikler, gelişmeler oluyor. Özellikle son 10-15 yıldır, elimden geldiğince eğitim konusundaki bilimsel gelişmeleri de takip etmeye çalışıyorum. Bu alanda bilimsel çalışmalar yapmak konusunda isteğim var, ancak özellikle yeni idari görevimle beraber, ayırabileceğim zaman oldukça azaldı. Fizik eğitimindeki farklı yöntemler tasarlamak konusundaki gelişmelere baktığınız zaman, yeniliklerde öncülük yapanlar yine fizikçiler (örneğin Harvard Fizik Bölümünden Eric Mazur). Fizik alanında araştırma yaparken kullandıkları bilimsel yöntemi eğitim alanında da kullanabiliyorlar. Bu bakımlardan, araştırma yapmak, eğitimi tasarlamak ve icra etmek birbirlerini destekleyen, geliştiren faaliyetler diyebilirim. Fizik gibi temel bilimlere gençlerin ve ebeveynlerin yaklaşımında bir değişimvar mı? Yapay zekâ alanındaki gelişmeler bilimde aşırı uzmanlaşma yerine temel bilim eğitimi ve disiplinler arası yaklaşımın önemini artırıyor mu? Gençler arasında fizik okuma isteği hâlâ yüksek. Fizik okumayı tercih eden öğrencilerin aldığı tepkilerle, benim fizik okumaya karar verdiğimde aldığım tepkiler arasında çok fazla bir değişim yok. Endişeler genelde “puanına yazık etmek” ve “mezun olunca iş bulamamak” üzerine. Yapay zekânın araştırmaların daha hızlı yapılmasını sağlamak dışında temel bilimlerin yapılmasında çok fazla bir değişiklik yapacağını düşünmüyorum. Temel bilim yaparken, en önemli aşamalardan biri doğru soruyu sorabilmek. Soruyu doğru sorduktan sonra, cevabı bulmak çok daha kolay. Bildiğim kadarıyla yapay zekâlar, bu konuda çok da başarılı değiller. Büyük veriyi daha iyi işleyebilecekleri için, aradığınız bilgiyi bulmanızda yardımcı olacaklar. Günümüzdeki problemleri çözebilmek için tek bir disiplinin penceresinden bakmak çoğu zaman yeterli gelmiyor. Pek çok disiplinin bir arada çalışması gerekiyor. “Disiplinlerarası” dendiğinde yaklaşımlardan birisi “disiplinlerarası programlar” oluşturmak. Böylece pek çok disiplin hakkında bilgisi olan bireylerin yetiştirilmesi hedefleniyor. Ama bu yaklaşımın ne kadar başarı potansiyeli olduğu konusunda şüphelerim var. Bunun yerine yine alanında uzmanlaşmış, ama farklı disiplinlerde çalışanlarla iletişim kurabilecek alt yapıya sahip bireylerin daha önemli olduğunu düşünüyorum. Temel bilimlerde eğitim almış kişiler, burada çok kritik olacaktır. Herhangi bir disiplini anlamak için gereken temel bilgilere sahip oldukları sürece, her disiplinden insanla etkileşebilecek, fikir alışverişinde bulunabileceklerdir. Son olarak, TAC’nin eğitimortamı ve yaklaşımının, hembilim insanı hemde bugün bir eğitim lideri olarak size etkileri, katkıları hakkında neler söylemek istersiniz? Bilimsel gelişmenin belki de olmazsa olmazı bilimsel özerkliktir. Seçtiğiniz konuda araştırma yapabilmeli, sorular sorabilmeli, bulduğunuz sonuçları başkalarıyla paylaşıp, tartışabilmelisiniz. Üniversitelerin özerkliği bu bağlamda sık tartışılan bir konudur. TAC böyle bir ortamı ortaokul-lise düzeyinde öğrencilerine sundu. YENI SORULAR, YENI SONUÇLAR Geçtiğimiz günlerde fizik dünyasından önemli bir keşif haberi geldi. Temel dört kuvvete yeni bir kuvvet mi ekleniyor? Bu gelişmeyle ilgili kısa bir yorum yapabilir misiniz, fizik biliminde nasıl bir etki yaratacaktır? Elimizde temel kuvvetleri anlamak için kullandığımız Standart Model dediğimiz bir kuram var. Bu kuramın eksik olduğunu biliyoruz ve tamamlamak istiyoruz. Bunun nasıl yapabileceğimizi bulmak için ise, modelin deneysel sonuçlarla uyuşmayan öngörülerini bulmamız gerekiyor. 2000’lerin başında, muon dediğimiz bir parçacığın, manyetik momenti dediğimiz bir özelliğiyle ilgili böyle bir uyumsuzluk ortaya çıktı. O zamandan bu zamana hem deneysel olarak hem de kuramsal olarak bu konu üzerine yoğun çalışmalar devam ediyor. Kuramsal hesaplarda bazı hatalar bulundu. Bu hatalar düzeltilince Standart Model’in öngörüleri ile deneysel sonuçlar arasındaki fark azaldı, ama hâlâ var. En son ABD’deki Fermilab muonun manyetik momentini büyük bir hassasiyetle ölçtü ve Standart Model’in öngörüsüyle deneysel sonuçlar arasındaki tutarsızlık olduğunu doğruladı. Bu tutarsızlık çok büyük değil. Bu miktarda farkların daha önce de zamanla ortadan kalktığı oldu. Muon’un manyetik momentindeki fark da benzer şekilde zaman için ortadan kalkabilir. Eğer ortadan kalkmazsa, bu bize yeni parçacıkların ve yeni kuvvetlerin olduğunu söyleyebilir. Bu konuda araştırmaların sonuçlarını bekleyip göreceğiz. “Temel bilim yaparken, en önemli aşamalardan biri doğru soruyu sorabilmek. Soruyu doğru sorduktan sonra, cevabı bulmak çok daha kolay. Bildiğim kadarıyla yapay zekâlar, bu konuda çok da başarılı değiller.” • Altuğ Özpineci ve Payan Canaran • Payan Canaran, İhsan Karataylı ve Altuğ Özpineci • Altuğ Özpineci ve annesi

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=