SEV Connect - Yaz 2021

CONNECT 12 85 “SADECE AKADEMIK AÇIDAN DEĞIL, EĞITSEL KOLLAR VE SOSYAL FAALIYETLERLE BILGI BECERISI YÜKSEK, ÖZGÜVENLI, SORUMLULUK DUYGUSUNA SAHIP, ÇEVREYE DUYARLI, FARKLI KÜLTÜRLERE AÇIK, MILLI DEĞERLERINE ÖNEM VEREN ÖĞRENCILER YETIŞTIRIYORUZ.” canlandırması son bulmuştu. Okuttuğum öğrencilerin hafızalarında mutlaka yer etmiş olan Committe of Order Başkanlığım ise karma eğitimle başka bir boyuta geçti. Erkek öğrencilerin okul kurallarına uymasını sağlamak daha zor olmuştu. Aradan çok uzun süre geçmiş olsa da, günümüzde bazı öğrencilerimin beni ilk gördüğünde üstüne başına çeki düzen vermesi, aramızda hoş bir espri olarak devam ediyor. 20 yılı aşkın süre öğretmen olarak görev aldınız ve onlarca öğrencinin hayatında yer edindiniz. Bu süreç içinde unutamadığınız anılarınızdan bir veya ikisini anlatmanızı rica edebilir miyiz? Anılar çok aslında. Çocuklarımızı derslerle paralel olacak şekilde kültürel gezilere, fabrikalara, müzelere, kitap fuarlarına hatta mahkemelere götürdüm. Yaşayarak, görerek öğretmek hedefimdi. Bu yerlerde, oranın yetkililerinden teşekkür alırdım. Bulunduğumuz bu ortamlarda öğrencilerimizin hâl ve hareketleriyle sordukları sorular dikkat çekerdi. Biz de ACI’ı temsil etmekten gurur duyardık. 70’li yıllarda ders sırasında büyük bir deprem olmuştu. Öğrencilerle Taner binasından hızlıca çıkarak amfiye gelmiştik. Afet yönetimlerinin daha gündemde olmadığı bir zamanda, okulumuzun deprem sırasında yapılması gerekenlere yönelik verdiği eğitimle, tüm okulun kısa sürede eksiksiz toplanması beni çok etkilemişti. Katıldığım ilk Bazaar Day’lerin birinde, okul bahçesinde bir deve görmüş ve bir anlam verememiştim. Ne olduğunu anlayamadan, kızların çığlık kıyamet tezahüratları eşliğinde kendimi devenin üstünde bulmuştum. Çocukları kırmamak için deveye binmiştim, ama o kısa gezintiyi bir de bana sorun! Bir de karma eğitime geçtikten sonraki dönemde, okuldan ayrılırken bir gün arabamın lastiği patlamıştı. Lise 2 öğrencilerimiz durumu fark edince hemen yanıma gelip yedek lastiği takmışlardı. Bir eğitimci olarak geriye dönüp baktığınızda ACI’ı nasıl tanımlar, verdiği eğitim hakkında neler söylemek istersiniz? ACI, en üst düzeyde öğretim, daha da önemlisi eğitim verebilmektir. ACI bunu başarıyor. Sadece akademik açıdan değil, eğitsel kollar ve sosyal faaliyetlerle bilgi becerisi yüksek, özgüvenli, sorumluluk duygusuna sahip, çevreye duyarlı, farklı kültürlere açık, milli değerlerine önem veren öğrenciler yetiştiriyoruz. İzmir Amerikan Kolejindeki görevinizden ayrıldıktan sonra okulla bağınız sürdü mü; ara sıra da olsa öğrencilerinizle bir araya geliyor musunuz? Kızım (Ceyda Gülter Kabaroğlu, ACI’89) ve oğlum (Hasan Murat Gülter, ACI’95), İzmir Amerikan mezunu; hatta torunum da müstakbel mezun (ACI’21) konumunda. Onların dönem arkadaşları dışında da öğrencilerimle sık sık bir araya geliyorum; Alsancak’ta, Alaçatı’da, Çeşme’de. Öğrencilerimiz bizleri toplantılarına çağırırlar, birlikte yemek yeriz, düğünlerine misafir oluruz, torunlarımızı severiz. Nasıl bir sevgi bağı kurduysak… Son olarak, yetişmesine katkıda bulunduğunuz öğrencilerinizin iyi bir insan ve başarılı bireyler olarak toplumda yer aldığını görmek, sizde nasıl duygular yaratıyor? Sonsuz bir övünç. Her meslekten niceleri var. Hepsi kendi alanlarında çok başarılı. Günümüzde ACI Müdürü, Özel İzmir SEV İlköğretim Kurumları Müdürü ve Robert Kolej Müdürü, benim eski öğrencilerim. Eğitim çizgisinden ödün vermeden, topluma yön veren mezunlar yetiştiren okulumuzun başarılarının bir parçası olmaktan mutlu ve gururluyum. Bugün öğrencilerinden bazıları başta İzmir Amerikan Koleji olmak üzere saygın eğitim kurumlarında yönetici olan Gülter, eğitimden ödün vermeyen bir kurumun parçası olmaktan her zaman gurur duyduğunu sölüyor.

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=