SEV Connect - Yaz 2021

CONNECT 12 27 dünya görüşümü de insan ilişkilerimi de iş etiğimi de burası belirledi. Ekonomi okuduktan sonra Görsel Sanatlar alanında yüksek lisans yapmanızda neler etkili oldu? Reklamcılık ve iletişim alanında kariyer planınız var mıydı? Ben keşke, annem gibi planlı programlı bir insan olabilsem. Değilim. Benim bütün hayatımı ve hatta kariyerimi tesadüfler belirlemiştir. Sabancı Üniversitesine gitmem aslında çok isteyerek yapılan bir tercih değil, hazin bir aşk hikâyesinin sonucu. Ama bu tesadüfün, şansımla da birleşince harika sonuçları oldu. Nitekim en yakın arkadaşım, canım Zeynep Bahar (ACI’99) da Sabancı’yı kazandı, şansıma sağlık. Açıkçası ACI sonrası zor oluyor bizler için. “Aslansın, kaplansın sen bir numarasın” diye bir gazla yetiştiriyorlar bizi ACI’da. Üniversitede yeni aslanlar, değişik tür kaplanlar ve senden katbekat üstün olanlarla tanışıyorsun. Biz Sabancı’da; Türkiye’nin en başarılı, en seçilmiş çocuklarıyla okuduk. Özgüvenimiz bir güzel yıkıldı, başka bir yerden yeniden inşa ettik. Sabancı’nın ilk lisans öğrencileri olarak, açıkçası ne okuyacağımız konusuna fazla kafa yoramadık, çünkü kurmamız gereken bir üniversite vardı. Ben, Sabancı’nın çoktan seçmeli ortamında, aslında SistemMühendisliği mi okusam, yoksa Görsel Sanatlar mı diye dolanırken, vaktimin çoğunu Toplumsal Duyarlılık Projeleri (CIP) ofisinde ve her yaz da Anadolu’nun en ücra köşesinde geçirdiğim için, Ekonomi programına razı oldum. Çünkü diğer programları okumak için kendimi ispat edecek zamanı ayıramadım, o çalışkanlığı gösteremedim. Bir de üniversitenin idari kadrosuyla, kendimden minimum 15 yaş büyük bir arkadaş grubuyla, sabahtan akşama “üniversiteyi iyi düşünememişsiniz, olmamış, bence şöyle yapın”lardan vakit bulamadım. Ama onun da artısı büyük, Tosun Bey, Hüsnü Bey başta olmak üzere, müthiş insanlarla sonsuz saatler teşrik-i mesaim oldu. Üniversiteyi bitirince de fark ettim ki, hiç düşünmemişim ben aslında “büyüyünce ne olacağımı”. Kendimi zar zor kendi okulumun Görsel Sanatlar yüksek lisansına kabul ettirdim. Güzel olanın, estetik olanın, okumanın, derinleşmenin, sonra basitleştirmenin, bir düşünceyi sanat gibi yeni bir dile tercüme etmenin kurallarını, hikâyenin önemini, bağlamı, tasarımın gücünü burada keşfettim. Beni görsel sanatlar alanına yönlendiren, daha doğrusu bu hevesime sahip çıkıp beni bu programdan mezun etmek için elinden geleni yapan Hasan Bülent Kahraman’dır. Sonra beni Paul McMillen’ın da asistanı yaptılar – Bay Paul üniversitede kaybolur, yanlış asansöre filan biner diye (!) Görevim bu kadardı aslen. Derken biz Bay Paul’le arkadaş olduk. “Benim bir reklam ajansım var, senden müthiş stratejist olur” dediği günü çok net hatırlıyorum. Çünkü hayatımda ne reklam ajansı duymuşum ne de stratejist nedir onu biliyorum. Ama gittim. Efsane bir yermiş meğer, Pamukbank, Vitra, Artema, Worldcard Vadaa, OKEY sayamayacağım kadar çok markayı var eden RPMRadar’dan başladı kariyerim böylece. Sonrası nasıl gelişti, "startejist" olmak beklediğiniz gibi miydi? RPMRadar’da başladım... Stratejist olma hayaliyle kandırılıp, kurye olarak başladım işe (!) Çünkü bilin bakalım reklam ajansı da neymiş, çok zormuş. Velhasıl 4-5 senede yıkıldığı yerden yeniden inşa ettiğim özgüvenim burada tekrar yıkıldı. Buradan sonrası zaten hep yıkılan hayaller, karşılanmayan beklentiler ve durmadan yeniden inşa edilen özgüvenler yolculuğu. Benim iş hayatından beklentim hiçbir zaman kaç para kazanacağım ya da hangi yetkilerle ne biçim bir yönetici olacağım veya bir gün kendi işimin patronu olacağım gibi şeyler olmadı. Ben biraz naifçe, çocukça, mutlu olmaya çalıştım hep çalıştığım yerlerde, bir de tabii, küçük yaşımdan beri aşılanan, üniversitemden de perçinlenen, fikrimi söyleme telaşım mazur görülsün, anlaşılma ihtiyacım karşılansın, bir yerinden katkı vermeme olanak tanınsın istedim. İletişim sektörü sen eğlenirken, beyninin arkasında çözülen problemler işi. Mutlu olmak için gerekli tüm tatlı insanlar var, tatlı hayatlar yaşanıyor bu sektörde bu arada. Egolar yıkıcı fakat. Oralarda ben de çok enkaz altında kaldım. Her yıkıldığımda yeni bir fırsat çıktı karşıma, ben de yine, çok enini boyunu düşünmeden bıraktım gittim bir noktada. Kimi zaman daha düşük maaşa, kimi zaman daha düşük unvanlara gitmişim bakarsanız, çünkü hep derdim başkaymış. RPM’de artık yeni bir şeyler öğrenemeyeceğimi anladığımda, Aylin Kanpak’a gittim koşarak. Gerçekten sabahlara kadar çalıştım. Medina Turgul DDB’de onun ve Jeffi Medina’nın himayesinde çok şey öğrendim, marka bakış açısıyla iş ve iletişim stratejileri geliştirmekle ilgili. Fakat orada da bir bölüm sonu canavarı çıktı karşıma, baktım ki geçemeyeceğim, o defteri kapatma kararı aldım. Karşıma bu kez de bambaşka bir fırsat çıktı – Finansbank. “Çıldırdın herhalde, bankada mı çalışacaksın” diye bir an bile düşünmedim. Tabii ki orada da hayal kırıklıkları beni karşıladı. O da bir yere varmıyordu ki, Temel Bey, Finansbank’ın CEO’su, benim banka içindeki pozisyonumu değiştirdi. “Gel” dedi, “Dijital banka kuracağız, sen çok işe yararsın.” Birçok ödül alan "Enpara.com"un kurucu ekibindeydiniz, burada neler yaptınız, size neler kazandırdı? Burada reklamdan "deneyim tasarımı"na yönelişiniz nasıl oldu? Enpara’yı sayfalarca anlatabilirim. Enpara

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=