SEV Connect - Yaz 2021

26 CONNECT 12 Portreler Ömür Kula Çapan (ACI'99) DÜNYANIN EN SEÇKIN üniversitelerinden Yale'de 20 yılda sadece 375 kişinin davet edildiği, dünyanın en prestijli liderlik programlarından biri olarak bilinen “World Fellows”a bu yıl Türkiye'den Ömür Kula Çapan davet edildi. Tüm dünyadan bu yıl seçilen 16 kişiden biri olarak farklı alanlardan başarılı isimlerle dört aylık yoğun bir akademik programa katılacak ACI'99 mezunu, başarılı reklamcı, marka ve tasarım alanlarında yönetim danışmanlığı yapan Ömür Kula Çapan'ı Connect dergisine konuk ediyoruz... Sizi tanıyarak başlayabilir miyiz? Nerede, nasıl bir ailede doğdunuz ve ACI'a girişiniz nasıl oldu? İzmirliyim; hatta Karşıyakalıyım. Annem, Lütfiye Kula, eczacı. Anneannem bir yandan terzilik yapıp tek çocuğunu okutma derdinde olan müthiş bir kadın, beni de o büyüttü aslen, Perizat Hanım. Kızı da sıkıyönetim kurallarıyla büyütülmüş; çok hoş, alımlı, fakat kendi başına var olmakla ilgili hırsları, kuralları olan, ama babasız büyümenin verdiği duygusallıkla yoğrulmuş bir kadın. Babam, İsa Kula, Bulgaristan’ın Deli Orman köyünden bir kelime Türkçe bilmeden İzmir’e göç etmiş, tek çocuk. Gündüzleri babasının bakkal dükkânına destek olup, geceleri de üniversiteye devam eden, Kemal Sunal filmlerine bile ağlayan, aşırı duygusal bir inşaat mühendisi. Ortak özellikleri çok çalışkanlık, aşırı duygusallık ve tevekkül olan iki insan. Bir de dört yaş küçük bir kardeşim var, Ömer Kula, o da ACI hayat boyu sürecek dostlarımla sımsıkı kenetlenmem, kocaman bir okulun içinde alay konusu domatesler olmak, abilerin ablaların yanına sığınmak, aşırı uzak bir geleceğin hayali, gelir gelmez okulun ani fiyat artışı haberleriyle Green Office önünde yerlere oturarak katıldığım ilk protesto eylemim derken… Daha ilk günden onlarca şok. ACI önümde bana daha ilk günden aynı anda onlarca yol açmayı başaran çok özel bir yer oldu. Yalan da söylemeyeyim, hep kavga ettik biz ACI ile. Bu okul üzerinden ettiğim kavgalar da bu okulun beni şekillendirmesinin bir yöntemiydi sanıyorum. Kabul etmediğim, itiraz ettiğim, daha iyisi olsun istediğim her şey, benim hayata bakışımı da, siyaseten mezunu. O da sinema okudu, Londra’da yaşıyor. Kısacası biz, kendileri özel okullarda okumamış, hatta yanından bile geçmemiş olmalarına rağmen, bize en iyi eğitimi verebilmek için çok çalışan, iki insanın azminin eseriyiz. Küçücük bir aileydik. Bugün ben de kendi minik ailemin sahibiyim, 7 yaşında Atlas isimli bir oğlum var. Tonguç, eşim, iç mimar, 10 yılı aşkın huzurumu da ona borçluyum. Ailemden değil ama bir kişiden daha bahsetmek isterim yeri gelmişken. Ben, ilkokul öğretmeninin, insan hayatında ne kadar önemli olduğunun ispatıyım aslında. Pısırık, içine kapanık, özgüvensiz bir çocuk olabilirdim. Necla Özaydınlı, beni yeniden yarattı bence ilkokulda. Çok çalışmayı, önden gitmeyi, hak savunuculuğunun karizmasını, iyi giyinmenin gücünü… İçimden beni çekti çıkardı, karşıma koydu. Ben de onu mahcup etmemek için çok çalıştım, benim gazıma basan ilk Necla Öğretmenimdir. ACI’da okumamız, özellikle annemin vizyonu, ama tabii ki hem annemin hem de babamın özverisi. Ben Bornova Anadolu Lisesi İngilizce bölümünü de kazanmıştım aslında. Babam tabii hemen ikna olmamış bir dünya para verip ACI’ya göndermeye beni. Zaten öyle bir para da yok. Annemin müthiş ikna yöntemi, 3 çocuklu, her biri bir başka okulda okumuş olan, babamın da çok sevdiği bir akrabası da önerince ACI’ya kayıt oldum, o güne kadar adını bile duymadığım bir okul ve dahası beraberinde gelen bir sürü yeni kavram. Kendimden daha ayrıcalıklı bir sınıfa mensup bir kitleyle ilk tanışmam, ilk kez âşık olmam, Yol aldıkça öğrenmek, öğrendikçe dünyayı değiştirmek...

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=