SEV Connect - Yaz 2020

CONNECT YAZ 91 ki çok sevindirici bir durum. Buna örnek olarak 2013’te 2,7 milyon dolara satın alınarak Türkiye’ye gelen Fahr-el Nissa Zeid’in “Break of The Atom and Vegetal Life” eseri ve gelecek hafta Londra’da satışa sunulacak, Fatih Sultan Mehmet’in kendi döneminde yapılmış üç portresinden biri olan Bellini atölyesi çıkışlı eseri verebiliriz. Bu eserin de Zeid gibi Türkiye’den bir alıcı bulunarak ülkemize kazandırılacağını umuyoruz. (Söyleşi tarihinden sonra söz konusu portre İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından satın alınarak sergilenmeye başlandı.) Yukarıdaki soruyla bağlantılı olarak sanat, sanatçı, sanatsever üçgeninde müzayede evlerinin yeri ve önemi nedir size göre? Müzayede evleri, sanatın ikinci el satıldığı mecra olarak sanat piyasasının organik bir parçası. Sanatçıdan ya da galeriden alınan eserler, bir süre geçtikten sonra çeşitli sebeplerden elden çıkarıldığında, herkesin eşit şartlarda rekabet ettiğini düşündüğümüzde, oldukça “demokratik” bir ortamda yeniden satışa sunuluyorlar. Bu açıdan, uzun vadede sanatçıların piyasalarının belirlenmesinde de önemli bir yerleri oluyor. Bunu derken illa ki sanatçının sanat dünyasındaki öneminden bahsetmediğimi vurgulamam gerekir; bienaller, müze sergileri ve sanatçının içinde bulunduğu koleksiyonlar bu açıdan çok daha belirleyici bence. Çeşitli fuarlar için danışmanlık yapıyor, The Multiplier Effect gibi seçkiler hazırlıyorsunuz. Bu çalışmaların bireysel olarak sizi nasıl beslediğini, bu beslenmenin kurumsal çalışmalarınıza etkisini öğrenebilir miyiz? Okuduğum ve 13 yaşından beri içinde olduğum bir dünyanın içerisinde çalışabilmek çok güzel bir ayrıcalık. Christie’s temsilcisi olarak sadece çağdaş sanat değil, antikadan empresyonizme, saatten mücevhere çok farklı alanlarda çalışıyorum. Bu da bana kendimi değişik alanlarda geliştirmek için güzel fırsatlar yaratıyor. Ayrıca bahsettiğiniz gibi daha küratöryel, danışmanlık içerikli projelerde sanat üretimine, yani işin çıkış noktasına da daha yakın kalma sansını buluyorum. Bu, işimin beni hem profesyonel hem de kişisel olarak besleyen bir boyutu. Sanat ekonomisi sıklıkla işittiğimiz kavramlardan biri oldu. Sanat ekonomisinin sürdürülebilir kılınması ve daha değerli bir hale gelebilmesi için kurumsallaşmanın önemi nedir ve kurumsallaşmayı artırmak amacıyla neler yapılması gerekir? Sanat ekonomisinin sürdürülebilir kılınması için gelişmesi gereken en önemli şey, bilinç. Sanat dünyasındaki çeşitli oyuncuların; sanatçıların, galericilerin, müzayede evlerinin, koleksiyoner ve küratörlerin bu ortamdaki rollerini ve varoluş amaçlarını iyi anlamaları gerekiyor. Bu da zamanla, yaşanarak öğrenilen bir süreç. Türkiye’de son 15 senede her şey çok bilinçli yürümedi belki, ama çok olumlu bir süreç başladı. Sanat hakkında bilgi edinmek, küçük küçük duvarlarını kendisine de bir şey ifade eden sanat eserleriyle doldurmak isteyen geniş ve sağlıklı bir kitle var. Bu kitle doğru beslendikçe, sanat dünyasının da gelişmesine, sanatçıya ve onu tanıtmak, kariyerini geliştirmekle görevli galeriye daha olumlu katkılarının olacağını ve bu döngüyü daha sürdürülebilir kılacağını düşünüyorum. Bu süreçte galerilerin, müzelerin kurumsallaşması da tabii ki çok önemli ve değerli bir kazanım. Son olarak sanata yönelik ilginin artmasında, ailenin ve eğitimin önemi büyük kuşkusuz. Geriye dönüp baktığınızda Üsküdar Amerikan Lisesinin sizin bu ilginizi geliştirmede rolü olduğunu düşünüyor musunuz? Doğrusunu söylemek gerekirse sanatla ilişkimde çok küçük yaşlardan itibaren ailemin yönlendirmesi çok etkili oldu. Akrabamız olan, Türkiye’nin önemli sanatçılarından Naile Akıncı resimlerimi görüp beni Resim Heykel Müzesinin kurslarına yönlendirdi; koleksiyoner olan teyzem ve eniştem Lale-Cengiz Akıncı sayesinde hem gözümü çok küçük yaştan eğitme hem de sanat piyasasını tanıma şansım oldu. Ancak Üsküdar Amerikan Lisesi, bana alışılmış yolun dışına çıkarak gerçekten keyif aldığım şeylere odaklanma cesaretini verdi. Ekonominin yanında sanat okuma kararımda, böyle çok yönlü eğitim verebilecek bir üniversitede kendimi bulmamda Üsküdar Amerikan’ın yönlendirmesi çok etkili oldu. Ayrıca sadece görsel değil, edebi sanatı da anlamayı, düşünmeyi öğreten çok değerli öğretmenlerimiz oldu. Buna örnek olarak Ms. Gummersheimer’in, Mr. Chisholm’in derslerini verebilirim. Mr. Chisholm’in bize lise yıllarında okutmuş olduğu “Art and Tension” adlı makale hâlâ evimde durur, sanatla ilgili konuşma ve sohbetlerde sık sık bir referans noktası olur benim için. “Sanat ekonomisinin sürdürülebilir kılınması için gelişmesi gereken en önemli şey, bilinç. Sanat dünyasındaki çeşitli oyuncuların; sanatçıların, galericilerin, müzayede evlerinin, koleksiyoner ve küratörlerin bu ortamdaki rollerini ve varoluş amaçlarını iyi anlamaları gerekiyor.” Galeri Tutkusu

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=