SEV Connect - Yaz 2020

CONNECT YAZ 65 PA N D E M İ V E S O N R A S I ama rekabetin kendisi zaten vardı. Rusya silah gücüne dayanarak, dünyanın çeşitli bölgelerinde iddialı konumunu sürdürmekte ısrar edecektir. Bu tavırları korona ancak dolaylı olarak etkileyebilir. “Dolaylı olarak” ifadesini kullandığım zaman kastettiğim şu: Örneğin, Rusya’da Putin’in popülaritesi önemli oranda aşınıyor. Bu aşınmada, koronanın karşısında Rus hükümetinin sergilediği pek de başarılı olmayan mücadelenin etkisi vardır. Putin, mücadele sonunda görevini kaybedecek olursa, o zaman bu Rus politikasının değişmesini bekleyebiliriz. Şimdilik bu çok uzak bir ihtimal olarak görünüyor. Özetlemek gerekirse, uluslararası siyaset alanında çok ciddi değişiklikler beklemiyorum. Ülkelerin iç politikalarında birtakım değişiklikler olması daha muhtemel görünüyor. İnsanların bazıları çok ciddi olarak insan ilişkilerinde, üretim biçimlerinde, çalışma tarzlarında radikal değişiklikler bekliyor. Bu değişiklikler önce iç, sonra da uluslararası siyaseti etkileyebilir mi? Örneğin ırkçılık karşıtı gösteriler bir anda dünyaya yayılıyor; devletlerin değil ama halkların bir arada farklı bir açılıma gitmesi mümkün olabilir mi? Halk hareketlerinin bir devlet organizasyonu olmadan, belirli sonuçlar elde etmesi mümkün belki, ama bunlar genellikle somut politikalar şeklinde olmaz; yani “sokaklara dökülen halk neler yapar?” dediğiniz zaman, dönem dönem iktidarları görevden düşürdükleri görülmüştür. Sokaklara dökülen halkın yaptıklarının sonuçlarını görebileceğiniz esas alan, halkın dile getirdiği meselelere iktidarların daha fazla ilgi gösterme mecburiyetinin ortaya çıkmasıdır. Ama toplumdan gelen baskıları yeni siyasalar oluşturarak uygulama alanına aktaranlar, halkın kendisi değil, iktidarlardır. Her hükümet, toplumdan gelen baskılara ve taleplere kendi siyasi verileri çerçevesinde cevap verecektir. Bazı toplumlarda yönetenler, toplum hareketlerini peşinen aşırı kuşkuyla karşıladıkları için, baskıcı yöntemlerle bunları durdurmaya çalışacaklardır. Buna karşılık bazıları dile getirilen şikâyetlere göre kamu politikaları geliştirmeye yöneleceklerdir. Korona krizi, zaten ilerlemekte olan bazı değişikliklerin daha yaygın bir biçimde denenmesi için bir fırsat yaratmıştır. “Bunlar nelerdir” diye soracak olursanız, mesela evden çalışmak veya devletin sağlık hizmetlerini tüm topluma düşük maliyetle götürülmesi mecburiyeti iki örnek olarak akla geliyor. “Başka neler oldu?” dediğimiz zaman, sağlık adına merkezi devletlerin, toplumun özgürlüklerini kısıtlamak için daha geniş yetkiler kazanması söz konusu oluyor diyebiliriz. Uluslararası alana yönelecek olursak, ülkelerin ihtiyaçlarını daha çeşitlendirilmiş kaynaklardan karşılamaya, yani sadece Çin’e bağlı olmaktan uzaklaşmaya çalışmaları olgusu var. Tabii, bu gelişmelerin değişik iktisadi yansımaları da olacaktır. Ama şimdiden bütün bunları öngörebileceğimizi zannetmiyorum. İnsanlık tarihine baktığımızda, yaşanan dönemde geleceğe dönük olarak yaptığımız tahminler, genellikle pek doğru çıkmamıştır. Bugün yapacağımız tahminlerin de doğru çıkacağını söylemek fazla iddialı olur. Son olarak AB’nin kendi iç işleyişinde de birtakım sorunlar var. İngiltere’nin üyelikten çıkması ve salgın döneminde beklenildiği ölçüde ülkeler arası dayanışma gösterilmemesi AB’nin bundan sonraki dönemine ilişkin bizlere neler söylüyor? AB şu anda da genişlemeye devam eden ve birçok kararını da oybirliğiyle alması gereken bir kuruluş. Bu kadar çok üyesi olan ve kararlarını irili ufaklı üyelerin oybirliğiyle alması gereken bir yapının ciddi bir gelişme göstermesi mümkün değildir. Bu kriz, belki bazı alanlardaki birlikte hareket etmeye imkân vermeyen bazı engellerin aşılmasına katkıda bulundu. Bunun en canlı örneği ise Avrupa Merkez Bankasının borçlanabilmesiyle ilgili Almanların itirazlarını bir ölçüde gevşetmiş olmalarıdır. Buna karşılık Birliğin üyelerinin dertleriyle yeterince ilgilenmediği, zamanında yardım yapmadığı konusunda güçlü şikâyetlerin olduğunu da görüyoruz. En fazla şikâyet eden iki ülke sırasıyla, İtalya ve İspanya. Hatta İtalya’da bugün “AB’de kalalım mı?” diye bir halk oylaması yapılsa, belki de “kalmayalım” sonucu çıkacağı ileri sürülüyor. Dolayısıyla şu anda krizin Avrupa Birliğini güçlendirdiğinin söylenmesi kolay değil. AB, Avrupa Birleşik Devletlerine doğru evrilmeyi bekliyorsa, son gelişmelerin sonucunda bu yönde fazla bir mesafe kat edeceğini sanmıyorum. Buna karşılık AB’nin, iktisadi bir işbirliği yapısı olarak varlığını, alıştığımız çizgide devam ettirmesi beklenebilir. “İNSANLIK TARIHINE BAKTIĞIMIZDA, YAŞANAN DÖNEMDE GELECEĞE DÖNÜK OLARAK YAPTIĞIMIZ TAHMINLER, GENELLIKLE PEK DOĞRU ÇIKMAMIŞTIR.”

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=