SEV Connect - Yaz 2020
28 CONNECT YAZ ilacı hızla eczanelerden çekerek zarar verebilecek gereksiz uygulamaları önledi. İlacı sadece kesin kullanması gereken grubun kullanımına açtı. Sağlık sistemlerini dünya ve Türkiye açısından değerlendirdiğinizde yeterli miydi? Karantinanın amacı, ağırlık olarak sağlık sistemleri aşırı yüklenmesin, diye açıklanıyor. Bundan sonrası için hükümetler sağlık sistemi için neler yapmalı? Küresel bir salgında sağlık sistemlerinin yeterli olmadığı ortaya çıktı. Virüsü önemsemeyen ABD, Brezilya, İngiltere gibi ülkelerin durumu ortada. Bulaşıcılığın çok yüksek olması, beklenenden fazla kişiyi hasta ettiğinden sağlık sistemleri yetersiz kaldı. Sağlığın özelleştirildiği ülkeler ciddi sorun yaşadı. Türkiye hızla tüm özel sağlık kuruluşlarını korona konusunda devlet hastaneleri gibi davranmaya mecbur etti ve ücretsiz hasta bakmalarını sağladı. Bunu yapamayan ülkeler ciddi etkilendi. Batı ülkelerinde özellikle yaşlıların kaldığı, devletin kontrolünde olmayan huzur evlerinde toplu ölümlerin olduğunu biliyoruz. Biz ülke olarak aile yapımızın güçlülüğü ve toplumsal dayanışmamız nedeniyle daha az etkilendik diye düşünüyorum. Karantina uygulamaları özellikle kronik hastalığı olanları ve ileri yaştaki vatandaşlarımızı korudu. Geç dönemde ekonomi çarklarının dönmesi gerekliliği, sağlık yönünden yanlış olduğunu düşündüğümüz bazı kararlar alınmasına yol açmış olabilir. Özellikle sağlık personelimiz kriz dönemlerine alışık olduğu için yeni normale hızla uyum sağladı. Hastane altyapımız da büyük bir oranda yeterli idi. Uzun dönem sonuçları, tahminlerimde yanılıp yanılmadığımı ortaya koyacaktır. Küresel salgınlarda bütünsel bir yaklaşım gerektirdiği için devletin işin içine girmesi gerekliliğini gördük. Bu nedenle sağlık, özellikle de koruyucu sağlık, eğitim gibi tüm halkı ilgilendiren hizmetlerin ne olursa olsun devlet tarafından yapılmasında, planlanmasında yarar var diye düşünüyorum. Hükümetler bu yönde karar alabilirler mi ilerleyen dönemlerde göreceğiz. Covid-19 için bir “son” var mı? Yani birçok insanın sorduğu gibi “eski güzel günlere” dönebilecek miyiz? Dünya geneline bakıldığında küresel salgının sonuna gelmede halen çok uzağız. Her gün yeni hasta sayısında rekorlar kırılıyor. Gerek sürü bağışıklığı, gerek virüsün gücünü kaybetmesi, gerekse de aşının bulunması nedeniyle, Covid-19 da daha önce var. Psikolojik dengesizlik yaratabileceği gibi uzun süre hareketsiz kalmanın kas erimesi, bacaklarda dolaşım yavaşlaması, kilo almaya eğilim gibi zararları da var. Bu nedenle normalleşme çok yönlü olarak değerlendirilmeli. Sürü bağışıklığına bilinçli bir geçiş olduğunu zannetmiyorum, ama aşı bulunmazsa sonunda olacak olan o gibi görünüyor. Bizim mezunlarımız bilinçlidir, önlemlerin kendi sağlıkları için olduğunu bilirler; el hijyeni, sosyal mesafe, maske, kalabalıklardan uzak durmanın gereklerini yerine getirirler. Özellikle kalp hastalığı bulunanlar “normalleşme” adımlarına nasıl yaklaşmalı? Aşı ve tedavi bulunana kadar “normalleşme” nereye kadar olmalı ya da olmalı mı? Kalp hastalığı gibi kronik hastalıkları olanlar sadece Covid-19 değil, eşlik eden tüm diğer hastalıklardan olumsuz etkilenirler. Örneğin şeker hastalığı, tiroit hastalığı, üst solunum yolu enfeksiyonları gibi... Bu nedenle her zaman çok dikkatli olmaları gerekir. Beslenmelerine dikkat etmeliler. Kilo alma, aşırı tuz tüketimi, karbonhidrattan ve yağdan zengin beslenme sadece Covid-19 süresinde değil, her zaman kalp hastalarının gündeminde olmalıdır. Hastalarımızın evde kalma sürelerinin arttığı bugünlerde egzersizi de ihmal etmemeleri lazım. Herkes gibi salgınla ilgili önlemleri katı olarak uygulamalılar. Tam normalleşme için ise aceleci davranılmamalıdır. Aşıya çok aşırı umut yüklemenin doğru olmadığını düşünüyorum. Bu kadar hızlı mutasyona uğrayan bir virüse aşıyla sağlanacak bağışıklığın süresi ilk dönemlerde bilinemeyecektir, ayrıca aşının yan etkileri de olabilir. Son olarak, TAC veya SEV camiası ile pandemi sürecine özel çalışmalarınız olduysa bahsedebilir misiniz? Ben SEV ile yakinen ilgilenen bir mezunum; 2 dönem yedek 2 dönem asil üye olarak yönetim kurullarında 10 yılı aşkın bir süre görev aldım. Halen Mütevelli olarak hizmet etmeye çalışıyorum. Redhouse, 23 Nisan’da sağlık çalışanlarının çocuklarına yönelik bir hediye kitap kampanyası yaptı. Onların sayesinde hastanemizdeki personel, hemşire ve doktorlarımızın çocuklarına kitap hediye edildi. TAC gruplarının yaptığı Zoom toplantılarına katılmaya çalıştım. İlk dönemler daha sık görüşüyorduk, ama sonra işlerim yoğunlaşınca aksamalar oldu. 76 mezun grubumuzda önceleri haftada iki, sonra bir kez Zoom toplantılarıyla mavra yaptık. 76 grubu olarak Cerrahpaşa Tıp Fakültesi yoğun bakımlarına malzeme teminine aracı olduk. pandemiler yapıp sonradan sıradanlaşan diğer tüm virüsler gibi alıştığımız hastalıklar statüsünde yerini alacaktır. Bunun ne zaman gerçekleşeceğini söylemek, çok ama çok zor diye düşünüyorum. Yaşayıp göreceğiz. Eski güzel günler gelecek, zira biz çabuk unutan bir toplumuz. Eskiden vebaydı, sonra İspanyol nezlesi oldu. Bugün Covid-19, yarın başka bir hastalık olacak, zira doğanın dengesini açgözlülüğümüzle çok bozduk. Aşı veya kesin bir tedavi bulunmadan nasıl bir hayatımız olmalı? Adı konmasa da “sürü bağışıklığı” stratejisine mi geçiliyor? Yani maske-hijyen-mesafe yeterli olacak mı? Mezunlarımıza, bir bilim ve tıp insanı olarak neler önerirsiniz? Bugünkü virüslü yaşamımızın üç sloganı var: El hijyeni, sosyal mesafe ve görsel imgemizse maske. El hijyeni salgın olsun olmasın herkesin uygulaması gereken bir önlem, ama bu süreçte ellerimizi daha çok yıkamalıyız. Diğer ikisi bizler için zor. Hemen kalabalıklaşan ve yakın teması seven bir toplumuz. Hele yasaklar hiç bize göre değil. Ne kadar zorlandığımızı medyada ve güncel yaşantımızda görüyoruz. Maskeyle imtihanımız var, olması gereken yer dışında her yere takılıyor. Salgın sonlanana kadar bu önlemler sürmeli. Normalleşme sadece sağlık yönünden değerlendirildiğinde erken diye düşünüyorum. Ancak uzun süre evde kalma dâhil karantina uygulamalarının sağlık avantajları kadar dezavantajları da PA N D E M İ V E S O N R A S I “SÜRÜ BAĞIŞIKLIĞINA BILINÇLI BIR GEÇIŞ OLDUĞUNU ZANNETMIYORUM, AMA AŞI BULUNMAZSA SONUNDA OLACAK OLAN O GIBI GÖRÜNÜYOR.”
RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=