SEV Connect - Yaz 2020
24 CONNECT YAZ PA N D E M İ V E S O N R A S I sürece bu hastalıkla mücadele etmemiz kolay. Yoksa yeni vaka sayıları çok hızlı artarsa bu pandemiyle mücadelemiz zorlaşacak. “Eski güzel günler” tanımı ise bence artık değişmeli, çünkü dünya üzerinde nüfus o kadar fazla ki, ileride de bu tür salgınlar yaşanabilir. Aşı veya kesin bir tedavi bulunmadan nasıl bir hayatımız olmalı? “Normalleşme” adımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Yeni normal denen yaşam tarzımızda olmazsa olmaz olan maske, hijyen ve mesafe üçlü olarak birlikte uygulandığı zaman, bireylerin yaklaşık yüzde 95 oranında korunduğu ama bunlardan birinin eksik olduğu durumlarda ise korunmanın yüzde 70’lere indiği tıp otoriteleri tarafından vurgulanıyor. Bu çalışmaları, halk sağlığı uzmanları, hastalığa yakalanan bireylerin anketlerine dayandırmışlar. Yani bu üç yöntemin üçünü birden günlük hayatımızdan eksik etmeyelim. El yıkamak ayrıca çok önemli; çünkü maske taktıktan sonra koruma pasif olarak kendiliğinden başlasa da el yıkamak aktif bir hareket ve unutmak mümkün. Sosyal mesafe yani kişisel mesafe kurallarına uymanın en önemli şartı ise gereksiz yere kalabalıklara girmemek. Bu mesafe için 1,5 metre denilse bile çalışmalar gösteriyor ki kapalı alanlarda bulunma süresi uzadıkça kişi sayısına ve mesafeye bakmaksızın bulaşma riski artıyor. Kısacası uzaktan halledebileceğiniz bir iş varsa gitmeyin, kapalı alanda başka kişilerin uzun süre hava soluduğu yerde bulunmayın. Ya da mecbursanız maskenizi asla çıkarmadan ve camları açarak havalandırılmış bir ortamda kalmaya çalışın. olacak ve örneğin influenza gibi toplumlara yayılacak. Muhtemelen bu süre zarfında patojenin virulansı azalacak veya bizim bağışıklığımız artacak. Hatta ben sanıyorum ki, aşısı olduğu halde İnfluenza aşısı yaptırmayan bireyler olduğu gibi, Covid-19 aşısı yaptırmaya gerek görmeyen bireyler bile çıkacaktır. En önemli sorun bu salgının en tepe günlerini yaşadığımız şu günleri en az hasarla ve kayıpla atlatmak olmalı. Sağlık sistemimiz aşırı yoğunlaşmadan, çok yüksek rakamlara çıkmadan, vaka sayılarının kontrollü olarak artmasını umuyoruz. Burada Sağlık Bakanı’nın da dediği gibi, iyileşen vakaların sayısı yeni tanı konan vaka sayısından fazla olduğu ve yan etki profilleri daha iyi anlaşılacaktır. Türkiye’de görüştüğüm hekimlerin kanaatine göre, hidroksiklorokin ve favipiravir gözlemsel olarak faydalı ilaçlar oldular. Aşı çalışmalarının devam ettiğini biliyoruz. Aşı çalışmaları uzun dönemli ve sabırlı bir çalışma planı gerektirir. Ayrıca aşılanmanın faydalı olup olmadığını aylar geçmeden anlayamazsınız. Aşıların kaç kişiye yapılacağı, maliyeti gibi önemli sorular da akla geliyor. İlaç etkisi ise hasta olan kişide bir iki günde test edilebilen bir yarar sağlar. Dolayısıyla öncelikle ilaç geliştirme, sonra aşı geliştirme çalışmalarına ağırlık veriliyor. Şu anda ilaç endüstrisi firmaları da büyük beklenti ve yatırım içindeler. Sağlık sistemlerini dünyada ve Türkiye’de açısından değerlendirdiğinizde yeterli miydi; bundan sonrası için hükümetler sağlık sistemi için neler yapmalı? Türkiye 83 milyonluk nüfusu olup da her yıl acil servislere 120 milyon hasta kabul eden ve yoğun bir sağlık sistemi olan ülke. Bu rakamlara bir o kadar da poliklinik hastalarını eklemek lazım. Ülkemizde sağlık sistemi çok kalabalık ve afet için hazırlıklıydı bence; böyle bir sürece alışık idi. Bunda en büyük pay bence sağlık çalışanlarınındır. Çalışma şartları özellikle kamu sektöründe çok zordur; sanıldığı gibi büyük maaşlar alınan bir sınıf değildir. Özel sektörde çalışan sağlık personelinin de kendine ait pek çok sorunu var. Buna rağmen hâlâ idealist ve fedakâr bir etik içinde çalışanlar sayesinde bence ilk dalga az hasarlı atlatıldı. Ancak bu özellik ikinci dalgalanmalarda artık yeterli olamayacak, çünkü insan faktörü frajildir (kırılgan), sürdürülebilir değildir. Sağlık çalışanlarına verilen maddi ve manevi destek, tüm sağlıkçıların yararlanabileceği ve sosyal bir sistemde dağıtılmalıdır. Öte yandan Türkiye, hem kamu hem de özel sektörde teknolojik olarak çok donanımlı bir ülkedir. Daha ileriki dönemlerde bu teknolojik altyapıyı güçlendirmek üzere atılımlar yapılmalı. “Sağlıktan tasarruf olmaz” diyerek uzun dönemde insan sağlığına yatırım yapılmalı. Karantina gibi önlemler, kısa bir süreliğine hastalığın yaygınlaşma hızını yavaşlatarak sistemin sürdürülebilir halde kalmasını sağlayabilir, ama uzun süre uygulanabilir bir yöntem değildir. Covid-19 için bir “son” var mı? Yani birçok insanın sorduğu gibi “eski güzel günlere” dönebilecek miyiz? İlaç ve aşı geliştirme çalışmaları gerçekten sonuç verecek mi? Her türlü enfeksiyon, bir müddet sonra toplum içinde bireylerde bağışıklık geliştiği için yıllar içinde endemik hale döner. Covid-19 da böyle “ÜLKEMIZDEKI SAĞLIK SISTEMI ÇOK KALABALIK VE AFET IÇIN HAZIRLIKLIYDI BENCE; BÖYLE BIR SÜRECE ALIŞIK IDI. BUNDA EN BÜYÜK PAY BENCE SAĞLIK ÇALIŞANLARININDIR.” Arzu Denizbaşı, pandemi döneminde ekip arkadaşlarıyla birlikte insanları sağlığına kavuşturmak için gayret sarf eden bir isim. FOTOĞRAF: COŞKUN ÇELER
RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=