SEV Connect - Yaz 2020
12 CONNECT YAZ Gündemdekiler Ailesinde birçok mimar bulunan ve bu alanda kitaplar kaleme alan Yüksel Pöğün-Zander, Türkiye’deki herkesi gururlandıracak bir akademik başarı göstererek, Berlin International University of Applied Sciences’ın rektörü oldu. Yüksel Pöğün-Zander (ACI’93) Berlin’de ACI’lı bir rektör ANNESI VE KARDEŞI GIBI kendisi de İzmir Amerikan Koleji mezunu olan Prof. Yüksel Pöğün-Zander, 80 farklı ülkeden gelen öğrencisi ve dünyanın dört tarafından bir araya gelen öğretim kadrosuyla dikkat çeken Berlin International University of Applied Sciences’ın rektörü oldu. Bu yılın Mart ayından itibaren rektörlük görevini üstlenen Pöğün-Zander, bir mimar olarak farklı ülkelerde farklı deneyimler yaşamasının seçilmesinde rol oynadığını belirtiyor. İzmir Amerikandan mezun olduktan sonra eğitiminize nasıl devam ettiniz? Mimarlık alanına nasıl yöneldiniz? Mimarlık eğitimime ABD’de, Washington DC’de Catholic University of America’da (CUA) başladım. Annemin görevi in Turkey during the Period of 1927- 1950.” Bu, benim çok severek çalıştığım bir konu. Bu konu çevresindeki makale ve sunumlarımın yanı sıra bir de Almanca’dan tercüme ettiğim, Mimarlar Odası Yayınlarından çıkan “Nicolai, B. 2011. Modern ve Sürgün, Almanca Konuşulan Ülkelerin Mimarları Türkiye’de 1936-1950” adlı bir kitabım daha var. Bunun yanı sıra, ilgi duyup üzerinde çalıştığım konuları mimarlık tarihi ve uygulamalarında kültürler arası etkileşim (özellikle Almanya ve Türkiye odaklı), sergi ve fuar alanları tasarımı olarak özetleyebilirim. Bizim ailede çok mimar var: Dedem Fahri Nişli, babam Ersin Pöğün, amcam Akın Pöğün ve eşim Jörg Zander. Sanıyorum çocukluğumdan itibaren hep mimarların, mimar arkadaşların arasında olmam, meslek seçimimi de etkilemiştir. İş ve akademik deneyiminizden kısaca bahsedebilir misiniz? 2002 yılında evlenip Berlin’e geldiğimde Almanca bilmiyordum. Önce Almanca öğrendim ve yabancısı olduğum kültürü tanımaya başladım. Bu arada hem Türkiye ile bağlantılarımı sürdürerek Türkiye Mimarlar Odası dergisi “Mimarlık”ın Berlin temsilcisi olarak görev yaptım hem bazı sergi düzenlemelerinde çalıştım hem de serbest mimar olarak faaliyetlerimi sürdürdüm. Almanya’ya gelmeden önce Türkiye’de arkadaşlar ve babamla bazı mimarlık yarışmalarına katılmış ve birkaç da ödül almıştık. Almanya’da, özellikle uygulamaya ağırlık veren University of Applied Sciences gibi üniversitelerde, akademisyenliğin yanı sıra serbest mimar olarak deneyim sahibi olmak avantaj oluyor. Benim de farklı sektörlerde ve farklı ülkelerde mimar olarak deneyim sahibi olmam kariyerim açısından yararlı oldu diye düşünmekteyim. Bahçeşehir Üniversitesi, Berlin’de bir kampüs nedeniyle ABD’de bulunuyorduk. Annemin görevi bitip Türkiye’ye dönme zamanı geldiğinde, Mimarlık Fakültesi Dekanı, “Dean’s List”te olduğum, yani not ortalamam yüksek olduğu için burslu olarak kalıp devam etmemi teklif etti. Ama ben ülkeme dönmeyi tercih ettim ve lisans eğitimimi İstanbul Teknik Üniversitesinde tamamladım. Sonra yüksek lisans ve doktora çalışmalarımı İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsünde yaptım. Doktora çalışmalarım sırasında Alman olan eşimle evlenince Berlin’e yerleştik ve doktora tezimin bir kısmını Almanya’da tamamladım. Zaten doktora tezimin konusu da 1927-1950 yıllarında Almanya’dan Türkiye’ye gelmiş olan mimarlarla ilgili: “A Comparative Study on the Works of German Expatriate Architects in Their Home-Land and
RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=