SEV Connect - Yaz 2019
CONNECT YAZ 75 Connect dergisi için bu söyleşiyi gerçekleştiren TAC’li öğrenciler Doğa Baykal (11. sınıf), Lara Salman (9. sınıf) ve Yiğit Acar’a (9. sınıf) teşekkür ederiz. yaşanıyor, ama çoğunlukla zevk alarak yaptımbu işi. Çalışma ihtimalim vardı, ama kendi çocuğumla ilgilenmeyi tercih ettim. Şimdi kitap ve gazete okuyorum, evinmarket ihtiyaçlarını karşılıyorum. Arada bir Tarsus’un sıcak ilişkilerinden dolayı Günseli Hoca veya Orhan Bey gibi kıramayacağımkişiler aradığında etkinliklere katılıyorum. Ender de olsa Tarsus Amerikan Koleji’nde çalışan öğretmenlerle yemekte buluşuyoruz. Kimi zaman da Homecoming’lere geliyorum. Obuluşmalar size neler hissettiriyor? Anıların tazelenmesi çok önemli. Buraya gelirken Gül Sarı’yı dolaşacaktım. Ahşap bir merdiven vardı. Yavaş yavaş inmeye başladım. Baktım merdivenin yanında küçük bir ampul var. Ama merdivenler boyanırken o da boyanmıştı ve çok az ışık veriyordu. Merdivenleri zar zor görüyorsunuz. Bir de baktımki, çocuğun biri, yatakhanedeki görevli abisi ve arkadaşları uyanmasın diye orada ders çalışıyor. TAC’yi TAC yapan unsurlardan biri bu işte. Sonuç olarak o çocuk doktor oldu. Şimdi neler yapıyorsunuz. TAC’den 2005 yılında ayrıldım ve ondan sonra bir işe girmedim. Toplam 32 yıl çalıştım, tabii bazı olumsuzluklar (TAC’83) gördüm, o anda zihnim 1982’ye gitti. Onu görmeseydim, o anıları hatırlayamayacaktım. O, ilk mezunlarımdan. Tarsus’ta kız öğrenciler yoktu, ama onlar ara transferle gelmişlerdi. Tarsus Amerikan’ın bir parçası olmak size nasıl hissettiriyor? Meslek olarak yaptığım işin hazzına eriştiriyor beni. Tarsus Amerikan’da müdür muavinliği benim sayemde kuruldu. Buradaki bir ağacı, birlikte çalıştığımız öğretmenlerden birini veya bir öğrenciyi görmek bazı çağrışımlar yaptırıyor ve haz yaşatıyor. Bu, bana ayrı bir mutluluk veriyor. “ŞU KAMPÜSÜN GÖRÜNÜŞÜ, BENIM ZAMANIMDAKIYLE AYNI DEĞIL. ÇOK GÜZEL BIR KAMPÜSE SAHIP OLMUŞSUNUZ. BU BIR ŞANSTIR. TAC’NIN BIR ADI VE BIR MISYONU VAR… BU ADI YÜCELTMEK SIZIN GÖREVINIZ.” Ben bu çocukları eğitmek zorundayım “Cep telefonlarının yeni yeni çıktığı yıllardı. İdareye, çocukların telefonla oynamaktan dersleri dinlemediğini söyledik. İdare de bize çoğu öğrencinin ailesinin uzakta olduğunu, onlarla haberleşme ihtiyacı duyduklarını ve telefonu yasaklayamayacaklarını söyledi. Ben de kendi çözümümü buldum. Toplantı sonrasında sınıfa girdim. Tabii çocuklar telefonların yasaklanmadığı bilgisini almışlar; ben sınıfa girince, hemen sordular. ‘Yasaklanmadı’ dedim ve ekledim: ‘Telefonunuzla sınıfa gelip onunla ilgilenir ve dersi dinlemezseniz veya telefonunuz kazara çalarsa, coğrafyayı bırakın, diğer derslere çalışın.’ Kadere bak ki, çok sevdiğim bir öğrencinin telefonu zır diye çaldı ve o, diğer derslere çalıştı. Derken bir süre sonra başka bir derste, bir çocuğun daha telefonu çaldı. Çocuk, ‘Hocam ben açmadım ama’ dese bile fayda etmedi. Annesi-babası okula geldi. Babası, ‘Ders saatini yanlış hatırlamışım, önemli bir işimiz olduğu için aradım’ dedi. Ben de ‘Sizi anlıyorum, ama benim prensiplerim var. Ben bu çocukları eğitmek ve yönetmek zorundayım’ dedim.” TAC ve Ablalık/Abilik “TAC için “Abilik/Ablalık” çok önemli kavram, ama dürüstçe yapıldığı sürece. Ne kadar önemli olduğunu gösteren bir örnek vereyim… Eskiden bu yeşil bahçe basket sahasıydı. Abilerden birinin, iki gün sonra Mersin’de maçı var, o nedenle antrenman yapıyor. Ama bu esnada sorumlu olduğu küçük öğrenciyi de ihmal etmiyor. ‘Otur derslerini çalış, antrenman arasında gelip kontrol edeceğim’ diyor ve antrenmanına devam ediyor. Çocuk da abisinin sözünü dinliyor ve ders çalışıyor. Abisi antrenman arasında geliyor, kontrol ediyor ve yol gösteriyor. Şimdi o çocuk o abiye veya ablaya saygı duymaz da kime duyar?”
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=