SEV Connect - Yaz 2019
CONNECT YAZ 23 İstanbul’a geldiniz ve babanız Lorrin Shepard, Amiral Bristol Hastanesi, bugünkü İstanbul AmerikanHastanesi’nde 30 yıl cerrahlık ve başhekimlik yaptı... Evet, 1927’de tekrar Türkiye’ye, İstanbul’a geldik. Çocukluğumun en güzel günleri İstanbul’da geçti. 1938 yılında eğitimim için ABD’ye gittim. Sonra İstanbul’a geldim ve 1950’de Robert Kolej’de üç sene öğretmen olarak çalıştım. İlk çocuğum, dördüncü nesil olarak İstanbul’da doğdu. Doğumu, babam yaptırmıştı. Robert Kolej’de çalışırken doktor olmaya karar verdim ve Boston’da Tufts Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne girdim. Genel Cerrah ve Kalp Damar Cerrahı oldum. 22 sene doktor olarak ABDDeniz Kuvvetleri’nde çalıştım. VietnamSavaşı'nda bir hastane gemisinde görev yaptım. 1979’da emekli olunca Bakanlık’ta (Department of Veteran Affairs) emekli asker olarak 12 yıl daha çalıştım. Sonra yenidenGaziantep günleri geliyor... O yıllarda eşimden ayrılınca, tekrar Türkiye’ye dönmeye karar verdim ve 1995 yılında İstanbul’a geldim. O zamanlar Yaşar Yaşer (TAC’51), SEV YönetimKurulu Başkanı’ydı. Yaşar Yaşer, bir gün Amerikan Bord’un yöneticisi Mr. McCain ile görüşürken, “Gaziantep’teki hastanenin başhekimliğine Amerikalı bir doktor bulabilir miyiz?” demiş. Mr. McCain de “Tabii öyle biri var” deyip bana haber verdi. Çok şaşırdım tabii. Aynı hastanede üçüncü nesil doktor olarak çalışacaktım, Yaşar Yaşer ile görüştüm ve altı sene Antep’teki AmerikanHastanesi’nde yöneticilik yaptım. Üçüncü nesil olarakGaziantep’te olmak size neler hissettirdi? Annemin bana hamileyken ayrıldığı Antep’e hiç gitmemiştim. Sadece 1947’de, bütün aile toplanıp, Uludağ’da kamp yapacaktık. Bunun için Amerika’dan bir vapurla önce Beyrut’a geldik. Ardından trene bindik. O zamanlar Antep’te istasyon yoktu, Fevzi Paşa’da indik ve karpuz dolu bir kamyona binerek Antep’e ulaştık. 21. doğum günümü orada kutladık. Ondan önce Antep’i hiç bilmiyordum; çok hoşuma gitmişti. Oyıllarda hastane ne durumdaydı? Hastanenin durumu pek iyi değildi. Ben gelir gelmez ABD hükümetiyle bir anlaşma yaptım. Adana’daki konsoloslukta bir kadın vardı ve beraber çok iyi çalıştık. İki defa çok büyükmiktarda sağlık malzemesi ve ekipman getirttim Amerika’dan. O zamanlarda Çukurova Üniversitesi’nin Rektörü Can Şahinoğlu (TAC’58) vardı. O da Tarsus mezunuydu ve çok yardımcı oldu, birlikte çok iyi işler yaptık. O yıllarda Emekli Sandığı ve SSK’lı (yeni adıyla SGK) hastalar da orada tedavi görebiliyordu. Ama hükümetten gelen para, masrafları karşılamaya yetmiyordu, ödemeler çok geç yapılıyordu. Elimden geleni yapmaya çalıştım. Anadolu’nun ilkmodern hastanesi Antep’te kurulmuştu. Amerikalı birçok doktor, orada hizmet verdi. Hemşirelik okulu da öyle. Daha önce kapanmış ve tekrar açılmıştı. Ancak ben oradayken yeni bir kanun çıkarıldı ve bütün hemşire okullarının üniversiteye bağlı olması gerektiği söylendi. Hemşirelik okulu da kapanmak zorunda kaldı. Çok güzel bir okuldu, Amerikalı bir başhemşiresi vardı. Günümüzde Amerikalılar, sizler gibi, Türkiye ya da dünyanın diğer ülkelerine doktor veya öğretmen olarak çalışmaya gönüllülermi? Bugün Amerikalı bir doktoru Türkiye’ye getirmenin imkânı yok. Olabilir elbette, ama çok nadirdir. FABSIT’e (Friends of the American Board Schools of Turkey) üyeyim ve yöneticilerinden biriyim. ABD’de başarılı bir yardım fonu U.S. Agency for International Development (USAID) ve onun alt kurumu American Schools and Hospitals Abroad Program (ASHA) var. Örneğin, Sağlık ve Eğitim Vakfı’nın okullarında bir projeye parasal destek gerekiyor. Bu projeler FABSIT’e geliyor. FABSIT bunları inceledikten sonra ASHA’ya gönderiyor ve ASHA hangisine kaynak verilip verilmeyeceğini belirliyor. Amerikan kanunlarına göre yardım ve destekleri direkt göndermek mümkün değil, mutlaka FABSIT’ten geçmesi gerekiyor. Yıllardır FABSIT’in Yönetim Kurulu Üyesiyim. Toplanıyoruz, Üsküdar’dan, Tarsus’tan ve İzmir’den projeler geliyor, onlara bakıyor ve değerlendirme yapıyoruz. Öğretmen bulmak için de FABSIT ve çevresindeki insanlar kullanılabilir. Hem ABD’yi hem Türkiye’yi iyi bilen insanlar var. O nedenle FABSIT’i okullar için çok önemli görüyorum. SEV camiasında FABSIT hâlâ çok bilinmiyor. Belki FABSIT’i anlatan bir kitap yazmak gerekiyor. Çocuklarınız ve torunlarınız Amerika’da yaşıyorlar değil mi? Evet… Şunu söyleyebilirim: Kendi dördüncü neslimi de gördüm. Dokuz torunum ve yirmibir torun çocuğum var. Büyük bir aile olmuşuz. Biz beş kardeşiz. Ablam, Fredrich ve Robert, Antep’te doğdular. Ben Amerika’da, kız kardeşimse İstanbul’da doğdu. Aileniz, 137 yıldır Türkiye’de. Dördüncü nesil olarak yeğeniniz Whitman Shepard, SAC’nin KurucuMüdürüolarak çalışmıştı... Tümbu hikâyeyi kitaplaştırmayı düşünüyormusunuz? Herkes bana hatıralarımı yazmamı söylüyor. Ninemiz Fanny Shepard’ın tutuğu günlük, şu an kız kardeşimde ve onu derlemeye çalışıyor. Bu gidişimde Antepliler, biterse bu kitapla birlikte kardeşimin de “Shepard Sokağı” açılışına gelmesini çok istediler. Ayrıca babamın kız kardeşi, halamAlice Shepard Riggs’ın yazdığı “Shepard of Aintab” adında bir kitap var. Ama kitapta annesi Fanny’den pek fazla bahsetmiyor. Bir de Prof. Dr. Turhan Baytop’un “Antep’in Öncü Hekimleri” kitabı var. Bu nedenle bir kadın hekimolarak Fanny Shepard’ın öyküsü yazılmalı diye düşünüyorum. Kendisi doktordu, o zamanlar Türkiye’de kadınların doktor olmasına izin verilmiyordu. O nedenle ebelik yaptı. Botanikle ilgilendi. Bazı günler dedemle dolaşıyorlardı, çiçekleri topluyordu. 300 bitkiden oluşan iki koleksiyon yaptı, birisini Amerika’ya gönderdi, orada botanikle ilgilenen bir arkadaşı vardı. Birini de Beyrut Amerikan Üniversitesi’nde öğretimüyesi olan Dr. George Edward Post’a gönderdi. Dr. Post, Fanny’nin koleksiyonunu gördü ve bu çiçeklerden yedisinin hiçbir yerde yayınlanmadığını fark etti. Bunlardan altı tanesine de Fanny nineme atıfla, Latince isimkoyma geleneğine uyarak “Shepardii” uzantısını ekledi (Astragalus shepardii, Medicago shepardii, Knautia shepardii, Pterocephalus shepardii, Paracaryum shepardii ve Galium shepardii, yedinci türün ismi de Verbascumpostianum). Fanny Shepard, Türkiye’de ilkmedikal farmakoloji derslerini Antep’teki tıp okulunda verdi. Antepli kadınların el emeği ürünlerini satarak gelir elde etmelerini sağladı. Onun hakkında bir kitap çıkmasını çok isterim. Tekrar Türkiye’ye gelecekmisiniz? Neden olmasın. 93 yaşındayımama kendimi genç hissediyorum. Genler iyi. Teyzelerimden biri 106 yaşına, annemve babam95 yaşına kadar yaşadı. Antep’in havasının da etkisi olabilir. Baklavadan belki (gülüyor). SHEPARD AILESI, HARVARD ÜNIVERSITESI’NIN INŞASI SIRASINDA, ARSALARINDAN BIR BÖLÜMÜNÜ OKULA BAĞIŞLAMIŞ. ÜNIVERSITE DE HARVARD’IN YANINDA BIR SOKAĞA, "SHEPARD" ADINI VERMIŞ. Gündemdekiler
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=