SEV Connect - Sonbahar 2020
CONNECT SONBAHAR 55 Kültür&Sanat gelişiminde önemli bir yer tutuyor. Yapılan araştırmalar göstermiş ki, günlük konuşma dili içinde kalan çocuklar, dört yaşına kadar on üç milyon kelime duyarken, kitaplarla tanışan çocuklarda bu sayı kırk beş milyon kelimeye çıkıyor ve bu kelime dağarcığı oluşan nöronların kalıcı olmasını sağlıyor. Bu ölçülebilir ve fiziki gelişimin yanı sıra, kitabın çocuğun kişiliğinin gelişmesinde de yadsınamaz bir rolü var. Kurmaca, çocuğun kendi dünyasının dışına attığı ilk adım. Bu sayede kendi ailesinden başka bir aileyle –kim bilir belki de bir anne ayı-, kendisinden farklı çocuklarla, kardeşlerle, arkadaşlarla tanışıyor ve belki de bambaşka, fantastik bir dünyayla karşı karşıya geliyor. Zihinsel dünyası genişliyor, soyut düşünmeyi öğreniyor. Bu da onun toplumsal bakışını, diğer insanlara, doğaya gösterdiği duyarlılığı, vicdani yaklaşımlarını sorgulamasına yol açıyor. Ben yazarken; çocuğa yeni karşılaşmalar, tanışmalar sağlayabileceğim gerçeğini gözden uzak tutmamaya, gelişimine ket vurmamaya, ruh dünyasını örselememeye çalışıyorum. Ancak bu noktada aşırıya kaçarsam, onu hafife almış olurum. Çünkü biliyorum ki, onlar dünyayı bizden daha iyi gözlüyor, gördüklerini, yaşadıklarını anlamlandırmaya çalışıyor. Benim dert ettiğim konuların onların da gündeminde olduğunu, çünkü bu konuların açık televizyonlardan, yetişkin konuşmalarından kulaklarına aktığını biliyor ve bu saikle yazıyorum. Örneğin İstanbul’u Çalıyorlar ve Çalınan Kent isimli kitaplarımda, İstanbul’un tarihi ve doğal zenginliğini konu ederken, biricik kentimizi korumanın önemine değindim. 2015 yılında yayımlanan Umut Sokağı Çocukları isimli kitabımda, göçmen meselesini konu ettim ve Suriye’den gelen bir ailenin İstanbul’daki bir mahalleyle kaynaşmasını yazdım. Belalı Dörtlü’ye Karşı isimli kitabımda, zorbalığa karşı dayanışmanın önemini işledim, akran zorbalığına karşı birleşen bir sınıfın başarısını konu ettim. Sarımsaklanır mı Kedi?’ de hem onların hoşuna gidecek konuları hem kendi gündemimdeki temaları ele aldım. Fıkralar, tekerlemeler, masallar gibi sözlü edebiyattan da beslendiğiniz anlaşılıyor. Sözlü halk edebiyatının, yazılı edebiyatla çocuklara aktarılması neden önemli? Ben halk edebiyatını çok seviyorum. Lise ve üniversite yıllarımda halk oyunları oynadım, her zaman türkülerle, masallarla iç içe oldum. Sanırım bu sevgi, beni halk edebiyatının verimli topraklarında gezinip, Çocuk edebiyatının gelişimi hakkında neler düşünüyorsunuz? Türkiye’de toplam kitap üretiminde çocuk ve gençlik kitaplarının payı 2019’da yüzde 10, 2020’nin ilk dört ayında yüzde 13,5 olmuş. Niceliğin yanı sıra niteliğin arttığını, üslubun zenginleştiğini, çocuğun hayal dünyasını tetikleyecek illüstrasyonların kitapları bezediğini gözlüyoruz. Ancak ne yazık ki, konu çeşitliliği açısından zaten Batı’nın epey gerisinde olan ülkemizde, son yıllarda çocukları korumak adına, sansürcü bir zihniyet hâkim oldu. Hiçbir kötü söz söylemeyen, hiç yanlış yapmayan “cici” karakterlerin, “ideal” davranışlar sergilediği kitapların sayısı hiç az değil. Bu, çocuğa yapılan büyük bir haksızlık. Onlar kişiliklerini inşa etmeye, yaşadıkları dünyayı anlamlandırmaya uğraşırken, böyle kitaplar onlara ne sunabilir ki? Bu sansürcü ve uzantısında otosansürcü yaklaşımın, çocukların kitap okuma zevkini zedeleyeceğinden, anlam arayışlarında kitaptan uzaklaşmalarından korkuyorum. Kariyerinizde ve yazarlığınızda UAA’nın yeri ve önemi nedir? UAA, gerek kişiliğimin oluşmasında, gerekse edebiyata olan ilgimde çok önemli bir rol oynadı. Yatılı okumamın da etkisiyle, okulda ikamet eden öğretmenlerimizi daha yakından tanıma fırsatı buldum, kişiliklerinden etkilendim. Sosyal YardımKolu çalışmalarımızda, yetimhane, huzurevi ve kardeş aile olarak seçtiğimiz yoksul ailelere yaptığımız ziyaretler, değişik hayatları gözlememe olanak tanıdı. Hem İngilizce hemTürkçe edebiyat derslerinde çok önemli eserleri incelediğimizi, sınıfta tartıştığımızı hatırlıyorum. Öğretmenlerimiz, yazdırdıkları kompozisyonlarda ufuk açıcı konular seçerlerdi. Beni en çok etkileyen öğretmenlerimizden Dr. Canfield’in Kafka’yı, Pirandello’yu işlemesi hâlâ hatırımda. Perizat Banguoğlu, Ms. Ingals, Türkan Türkmen, Figen Ayfer, Tülin Büyükalkan, Leman Dinçer, Gılman Tekin, Virgina Canfield, Martha Millet, Dorothy Kınacı’yı ve bize emeği geçen tüm hocalarımı saygıyla, minnetle anıyorum. SEVOkullarına sunabileceğiniz katkılar hakkında neler söylemek istersiniz? Çocuklarla bir araya gelmekten çok mutlu oluyorum. Kendi okulumda bunu gerçekleştirmek beni daha da fazla sevindirir. SEV Okulları çocuklarıyla kendi kitaplarım üzerinden söyleşiler ya da belirlediğimiz bir temayla ilgili kitap sohbetleri yapmak çok hoşuma gider. cömertçe sunduğu kurguları, oyunları, söz dizinlerini kullanmaya, onlardan el alıp yeni öyküler yaratmaya itti. Berber Pire Tellal Deve ve Sarımsaklanır mı Kedi? isimli kitaplarım, tekerlemeleri kullanarak, onlardan esinlenerek yaratılmış öykü ve şiirlerden oluşuyor. Ama nasıl ki, sözlü edebiyatımız da dilden dile aktarılırken zaman içinde değişmiş, ben de sırtımı halk edebiyatına yaslayıp, çocuklara bugünün öykülerini yazmak istedim. Örneğin, Sarımsaklanır mı Kedi?’ deki bir öyküde, dinlediği masala fen bilgisinde öğrendikleriyle itiraz eden bir çocuğu, bir diğerinde Kuzey Kutbunu keşfetme serüvenini “kaşifçilik” oynayarak yaşayan abla-kardeşi konu ettim. Gün Gelir isimli masalda doğa talanına, ağaç kıyımına olan tepkim, öykünün sonunda küçük kartalın; “Annem güldü: Elbette. Ağaçlar dosttur bize, herkese. Bunu bilmeyecek ne var? Bir gün gelir, insanlar bile anlar” demesi şeklinde ortaya çıktı. Türkçe ’ ye, anadile olan duyarlılığım “Tekerleme Şekerleme” isimli masalda zürafanın, dünyayı bir kuşun kanadında dolaşan çocuğa; “Sen özlemişsin kelimelerini. Haklısın. Nazlıdır başkasınınki. Ancak anadilin verir sana En kıvrak, en ince ifadeyi. En derininde durur insanın Ve tadı olmaz başka dilde Anlatılan masalın, görülen rüyanın...” demesini getirdi. Dilerim bu öyküleri okuyan çocuklar, halk edebiyatından benim aldığım tadı alıyorlardır. “Hiçbir kötü söz söylemeyen, hiç yanlış yapmayan 'cici' karakterlerin, 'ideal' davranışlar sergilediği kitapların sayısı hiç az değil. Bu, çocuğa yapılan büyük bir haksızlık. Onlar kişiliklerini inşa etmeye, yaşadıkları dünyayı anlamlandırmaya uğraşırken, böyle kitaplar onlara ne sunabilir ki?”
RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=