SEV Connect - Sonbahar 2019
68 CONNECT SONBAHAR ayrıldım. Aslında 1992’de emekli olmuştum. Okul idaresi bunu öneriyordu. Birçok arkadaşım gibi ben de emekli olduktan sonra görevime devam ettim. 2001 yılında kesin olarak ayrıldığımda emeklilik yaşımı daha doldurmamıştım… Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde gençler için çok yararlı bir iş yapılıyordu. Sanatın birçok dalında etkindi. Öğrencilerden bir ücret de alınmıyordu. Biz öğretmenler de sınırlı bir yol parası dışında ücret almazdık. 18 yıl seve seve çalıştım orada. 48 yıllık öğretmendim, 50 olunca ayrılırım diye düşünüyordum. Bir toplantıda elime bir plaket tutuşturdu biri. Ne olduğunu anlamadım hiç. Şaşırdım. Müjdat Bey’in orada öyle sessiz kalmasına üzüldüm sonradan. UAA’daki öğretmenlik yıllarınıza dönüp baktığınızda, sizin için en unutulmayan mezun sınıfları hangileri oldu? Bütün sınıflarım benim için aynı değerdir. Üsküdar Amerikan Lisesi’ndeki öğretmenlik yıllarımda, sevgili öğrencilerimden dolayı hiçbir sıkıntı çekmedim ve mutsuzluk duymadım. Hatta sevgili kızım Funda, okulumuzun sevilen, ciddi, yenilikçi bir müdürü olarak iftihar duyduğum bir 1984 mezunudur. 1979 mezunu birçok kızımla da görüşüyorum: Hilal, Gülsün, Alev, Çiğdem, Dr. Rafia, Dr. Zerrin, Ayşe Erçetin, Yula, Amerika’daki kızım Sibel Alev. Çocuklarıyla da ilgilendiğim birçok öğrencim oldu. Meltem Köksal gibi… Öğrencilerimin başarılarını gördükçe seviniyorum. Feryal Özel hepimiz için en başta geliyor. Aslı Silahtaroğlu da Danimarka’da. Toplumsal konularla yakından ilgilenen birçok öğrencim var. Özlem gibi. İdil gibi. Ayrıca bugün Gülsevin Kıral, Sara Angat, Tülin Kozikoğlu, Elif Yonat bilinen birer yazar oldular. Boşuna yaşamadık demek ki… yıl Türk Dil Kurumu Ödülü’nü kazanmış olan Necati Tosuner’in “Sancı.. Sancı…” kitabını okumak istediklerini söylediler. Kitabı okuyup eleştirilerimizi yaptık. Sevgili öğrencilerim “Necati Tosuner’i okulumuza davet edelim hocam” dediler. Ben yazarı nerden bulacağım? İlginçtir, Bedri Rahmi Galerisi’nde Yüksel Arslan sergisine gitmiştim. Baktım, Necati Tosuner de orda. Hemen yanına gidip öğrencilerimin dileğini söyledim. Okulumuza geldi. Kitabını okumuş çocukların sorularını Study Hall’de yanıtladı. Sonra öğretmenler odasında kendisini ağırladık, ama gitmek bilmedi ki!.. O yıl Haziran ayında evlendik. Nerede mi? Bedri Rahmi Galerisi’nde… Oradaki kokteyle sevgili öğrencilerim birinci derecede davetlilerim olarak katıldılar. Onların güzelliğinden gözlerini ayıramayan Cemal Süreya’yı hiç unutmam. “Bir Tutku” da Necati Bey 1984 yılını seçip anlattığı için o yılın mezunları öne çıkıyormuş gibi oluyor. Hatice’nin apansız ölümünden gelen derin bir acı da var ayrıca. Kitap çıktığında biz boşanalı üç yıl olmuştu, ama bir serenat gibiydi o kitap. Necati Bey’in hikâyelerinden bahsetmişken, orada size gönderme yapılan Ceylan Hanım, resim sergisi açıyor. Resim ile de ilginiz var mı? Bu alanda çalışmalarınız oldu mu? Ümit Yaşar Sanat Galerisi’nde ilk sergimi açtım Ceylan Hanım gibi… 1982 yılında. Pastel resim tekniğiyle yapılmış resimlerdi. Ancak ben pastel boyayı kalem gibi değil, tiner ile incelterek yağlıboya gibi kullanıyordum. Sergimle ilgili olarak Balaban’ın ve Ahmet Köksal’ın beğeni yazıları çıktı. Yağlıboyaya da geçtim sonra. Birçok karma sergiye de katıldım. 1990 yılında Kuzguncuk’taki Akbank Sanat Galerisi’nde yeni bir kişisel sergi açtım. Çok başarılı oldu. Güven Turan”ın da çok güzel bir yazısı çıkmıştı Varlık ’ta. O yıllara dönüp baktığınızda edebiyat öğretmenliği, yazar bir eş, edebiyat, müzik ve sanat çevresi…Neler hissediyordunuz? Zorlukları ve güzellikleri nelerdi? Edebiyat öğretmenliği benim esas işim ve hep hayranlıkla yaptığım bir uğraş. Bir yazarla evlenmiş olmam doğaldır ki bir şans. Cebir-geometri öğretmeni olsaydım bir yazarla evlenir miydim? Hiç sanmıyorum. Müzikle uğraşmamı Necati Tosuner engellemedi, ama Rüştü Eriç hocamın korosundan çıkmamı münasip bir dille iletti bana. Akşamları konuklarımızın olmasını severdik. Yazarlar kadar öğretmen arkadaşlarım da gelirlerdi. Çocukları ortalıkta koştururdu. Gece yarılarına kadar biz de sanatı, edebiyatı, her şeyi kurtarırdık sanki. Çok geç yatardım. O zamanlar bulaşık makinemiz yoktu, her şeyi elle yıkardım. Ertesi sabah da erkenden okula giderdim. Gençlikte hiçbir şey zor gelmiyor… Ne zaman emekli oldunuz? Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde dersler verdiğinizi biliyoruz… Üsküdar Amerikan Lisesi’nden 2001’de EFSANE ÖĞRETMENLER “EDEBIYAT ÖĞRETMENLIĞI BENIM ESAS IŞIM VE HEP HAYRANLIKLA YAPTIĞIM BIR UĞRAŞ. BIR YAZARLA EVLENMIŞ OLMAM DOĞALDIR KI BIR ŞANS. CEBIR-GEOMETRI ÖĞRETMENI OLSAYDIM BIR YAZARLA EVLENIR MIYDIM? HIÇ SANMIYORUM.” Leman Dinçer Tosuner, uzun bir aradan sonra bu yıl tekrar düzenlenmeye başlayan Potluck Buluşması'nda UAA'ya emek veren dostlarıyla birlikte.
RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=