SEV Connect - Sonbahar 2019

CONNECT SONBAHAR 63 küçük yaştan itibaren kendi başımıza planlı programlı düzenlemeyi öğrendik. Ne zaman çalışacağımızı, ne zaman çamaşırlarımızı değiştirip kirlilerimizi çamaşıra vereceğimizi, onları yıkanınca alıp ütülemeyi, ne zaman dinleneceğimizi, oyun oynayacağımızı, yıkanacağımızı planlamak mecburiyetindeydik. Hepimize çok temiz ve düzenli giyinmeyi özendiriyorlardı. Her yemekte münavebe (dönüşümlü) ile 3 kişi 12 kişilik masalarda görevli idiler. Birisi yemekleri, ötekisi çatal kaşıkları diğeri ise tabakları getirmekle vazifeliydiler. Yemek yeme adabını, sofra kurma adabını da dört dörtlük öğrendik. Her yatakhanede görevli bir Amerikalı hocanın odası vardı. Onlar bizim düzenli olup olmadığımızı kontrol ederlerdi. Akşamları Study Hall’da herkes buluşurdu, ders yapardı. Onun dışında akşam yemeğinden sonra Gymnasium’da dans dersleri verilirdi, hepimiz dans etmeyi öğrendik. Barton Hall’un alt katında hamamlar vardı. Cumartesi günleri herkesin bir zaman dilimi vardı, orada yarım saatte yıkanıp, başımızda havlularla ağaçların arasından yürüyüp Çam Konak’taki yatakhanemize giderdik. Aşağıda 10-12 tane piyano vardı, orada isteyenler ders alırlardı. Hafta sonlarında biz daimi leyli (yatılı) olduğumuzdan, sinemaya gitmek istediğimiz zaman karşı tarafa bir öğretmenimizle birlikte giderdik. Müdürümüz Ms. Martin çok anlayışlı bir insandı, o zamanlar çok yaşlıydı, benim gibi daimi leylilerin canı sıkıldığını fark etti mi, bizim için üzülür, İstiklal Caddesi’ne gezmeye giden bir grup varsa bizi yanına katardı. “YATILI OLMAK GÜVEN VERDİ” Ben o zamanki Üsküdar Amerikan Kız Lisesi’nin yatılı öğrencilerini bir dünya vatandaşı olarak hayata hazırladığına inanıyorum. Bunu kendi tecrübemle de yaşadım. Ne Amerika’da ne de Avrupa’da adaptasyon sıkıntısı çektim. Bu bakımdan Üsküdar Amerikan Kız Lisesi’ne ne kadar teşekkür etsem azdır. Şu anda da Üsküdar Amerikan’da yatılı eğitimin devam etmesini çok isterdim. Yatılı olmak bizi dünyanın her yerinde doğru yolu bulduracak güven duygusunu verdi. Üsküdar Amerikan Kız Lisesi 9’uncu sınıftan sonra burs kazanarak Amerika’ya gittim. Üniversiteyi Virginia Intermont College’da okudum. Okulu bitirdikten sonra Boston’da, Cambridge MIT’de üç yıl Research Assistant olarak görev yaptım. 1971 yılında Türkiye’ye döndüm. Amerika’dan döndükten sonra, Milli EğitimBakanlığı’nın Test ve Araştırma Bürosu’nda çalıştım. Burada çalışmak bana çok büyük bir tecrübe kazandırdı. Ford Vakfı ile birlikte Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı ilk Fen Lisesi’ni kurduk. Bundan sonra tecrübelerimle memlekete faydalı olmayı düşünmeye başladım. Kadınların Türkiye’de ikinci sınıf vatandaş olarak yaşamasına üzülüyordum. Bu konuda birçok panele, konferansa ve faaliyete katıldım. Milletvekili olmak istemem bu sebeptendir. Sonrasında sekiz yıl milletvekilliği yaptım. Milletvekilliği dönemimde, TBMM Kültür Sanat Yayın Kurulu Üyesi idim. Görevlerimden biri, bütün Doğu illerinde konferanslar düzenlemekti. O günün profesörlerinden altı-yedi kişi götürüyorduk, hepsi değişik konularda konuşuyordu. Aynı zamanda konferansın olduğu günlerde, Cumhuriyet'in ilkelerini anlatan resim sergisi düzenliyorduk. İki gün sürüyordu. Van’da, Diyarbakır’da, Mardin’de bütün Doğu illerinde düzenledim bu konferansları. Çok faydalı bir iş yaptığımıza inanıyorum bu konuda. Bunun dışında 23 Nisan programlarını düzenleme görevi bana verilmişti. Bu kapsamda 40 kadar devletten milletvekili davet ediliyordu, onların Ankara’da konferans vermelerini ve mecliste konuşmalarını organize ediyordum. Sonrasında da, onları tarihi yerlere götürerek Türkiye’yi tanıtıyorduk. Sekiz sene süresince, ayrı ayrı yüzlerce kişi geldi. Bunun yanı sıra partim henüz yeni kurulmuş bir parti idi, partinin siyasi arşivini ben kurdum. Milletvekili görevimi yaparken bir gün bile toplantıları kaçırmadım. Sekiz yıl Ankara milletvekili olarak canla başla çalışarak memleketime faydalı olduğuma inanıyorum. Eğitimleri için birçok gence yardım sağladım, 2019 yılında İzmir’deki kadınlar, eğitimine destek verdiğim gençleri göz önüne alarak beni “Yılın Annesi” seçtiler. Bu da benim için en büyük gurur oldu. Annemi ve babamı kaybettikten sonra, 1991 de Ankara’yı terk ettim. İzmir’in Çeşme İlçesi’nin Alaçatı beldesine yerleştim. Orada ki köy hayatını yaşamak istiyordum. Gel zaman git zaman Alaçatı çok tercih edilen bir tatil yöresi oldu ve kalabalıklaştı. Ben de mecburen daha köy dışına yakın bir yerde ev yaptırarak oraya taşındım. Ben buraya geldiğim zaman Alaçatı’da kanalizasyon bile yoktu. O zamanki Alaçatı Belediye Reisi olan Remzi Özen, Fransa’da tahsil görmüş, milletvekili olmuş iyi eğitimli bir kişi idi. Alaçatı’nın mimarisini korumak için Alaçatı’yı SİT bölgesi ilan ettirdi, kanalizasyon ve yeni su şebekesi kazandırdı, yollara parke taşı döşetti. Bugün Alaçatı’nın oluşmasında büyük emeği olan bir kişidir. Dikkat ediyorum, bugün lisan bilen, dünyadaki yenilikleri takip eden ve bunları Türkiye’de uygulayan gençler, bizim dönemimize göre daha az sayıda. Bu çok üzücü bir şey. Geri bir memleket olarak kalmamalıyız. Dünya muazzam bir değişim içerisinde. Fen alanında büyük hamleler yapılıyor. Gezegenler arası araştırmalar bile var. Dijital sistemlerde müthiş bir ilerleme var. Hindistan bile bu alanda çok ileri. Amerika’daki şirketler dahi işlerini Hindistan’da yaptırıyor. Biz niçin Hindistan gibi olamıyoruz? Eğitimde, başarıya odaklı bir sistem uygulamıyor muyuz? Artık gençlerin kendilerini bugünün ihtiyaçlarına göre değil, ileri yılları düşünerek, istikbali düşünerek, 30-40 sene sonrasının ihtiyaçlarına göre hazırlanmaya odaklanmaları gerekiyor. Dileğim ilerisinin Türkiye için çok iyi olması. • • Siyah-beyaz fotoğrafların anlattığı çok şey var: Dostluk, arkadaşlık, neşe ve gurur yansımış Kalaycıoğlu ve arkadaşlarının yüzüne. Bir dönem milletvekili de olan Göksel Kalaycıoğlu, gelecek günlerin Türkiye için çok daha iyi olmasını diliyor.

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=