SEV Connect - Sonbahar 2019

56 CONNECT SONBAHAR zenginliği ve bütün insanlığın ortak mirası olduğu, korunmasının da ortak sorumluluğumuz olduğu inancıyla kuruldu. Özellikle ihmal edilmiş, sahipsiz ve yok olmakta olan kültürel varlıklarımızın belgelenmesi, araştırılması, sorunlarının tespiti ve risk analizlerinin yapılması için çalışmalarımızla yola çıktık. Farklı disiplinlerden uzmanlarla Anadolu’da saha çalışması yaparak risk altındaki yapıları belirliyoruz. Bunlar, genellikle gayrimüslim cemaatlerin bıraktığı hamam, kilise, manastır ve okul gibi yapılar. Bu cemaatlerden geriye ne kalmış ve kalanlar şu anda ne durumda, bunun bilimsel bir envanteri yoktu. Artvin, Kayseri, Bursa, İzmir, Elazığ, Mardin, Nusaybin, Şırnak ve Güney Marmara adalarına gittik. Muş’a gideceğiz bu yıl. Daha çok saha araştırması yapabilmek için şu an fon arayışındayız. Bizim birincil meselemiz, bu eserleri kaybolmadan en azından belgeleyebilmek. Daha sonra da en risk altındaki ve miras değeri yüksek olanları belirleyerek, bunların bilinirlik ve görünürlüklerine katkı sağlayarak, korunup gelecek kuşaklara aktarılmaları üzerine çalışıyoruz. Tarihi bir yapıyı korumak ya da korumamak politik bir şey aslında. Kurtarma çalışmaları altında tarih silinebiliyor veya farklı bir şekilde sunulabiliyor. KORU Projesi ve Mardin’de açmayı planladığınız sergiyle ilgili de bilgi alabilir miyiz? Mardin’de 3 Ekim’de açılacak sergi, üç senedir devam eden çok ayaklı bir projenin sadece bir bölümü. Mardin özel bir şehir, kayıp veya tahrip edilmiş çok bina olsa bile karakterini kaybetmemiş. Bu projeyi, İngiltere’deki British Council’ın kültürel mirası koruma fonuyla gerçekleştiriyoruz. Projeye başvurmak için İngiltere’den bir ortağınız olması şartı aranıyordu. Üniversitede okurken gönüllü çalıştığım bir dernek vardı Londra’da. O derneğin yöneticisi, şimdi Edinburgh World Heritage’ın direktörü oldu. Ben de fon çağrısını görünce, ona yazdım ve projemize ortak olmalarını teklif ettim. Projenin ismi Kültürel Mirasın Korunması İçin Kapasite Geliştirme Projesi, kısaca KORU diyoruz. KORU’nun kapsamında taş ustalarına, marangozlara, öğretmenlere, rehberlere, gazetecilere, tarihi anıt bakıcılarına, tarihi ev maliklerine, yerel yönetimlere ayrı ayrı yetişkin eğitimleri veriyoruz. Yetişkin eğitimi dediğimiz, üniversitelerde koruma eğitimi almayan kişileri daha bilinçli, sorumlu ve aktif hale getirme çabası aslında. Üniversite öğrencileri için koruma kampları düzenliyoruz. Kamplarımıza sadece mimarlık değil, sosyoloji, tarih ve antropoloji öğrencilerini de dâhil ediyoruz, zira koruma çok disiplinli bir alan. Bir de restorasyon uygulaması yapıyoruz. İsteyen herkes bizim şantiyelerimize gelebilir, çünkü “açık şantiye” olarak kurguladık. Yerel halk, akademisyenler, yerel yöneticiler, mühendisler, mimarlar ve çocuklar… Herkes gelsin istiyoruz. Yaptığınız çalışmaları Amerikan Kolejleri’nde de anlatmak ister misiniz? Tabii ki isterim, hem de çok. Genellikle Batı’ya yönelik bir eğitim aldığımız için kendi coğrafyamızın zenginliğini göz ardı edebiliyoruz. İçinde yaşadığımız ülkenin çok kültürlü mirasını ve bunun ne anlama geldiğini anlatmak; bu ortak mirası korumanın hepimizin sorumluluğu olduğunu benimsemek lazım... Bugünkü bakış açınızın oluşmasında UAA’nın rolü nedir? UAA, orada okurken, eğitiminin bu kadar farklı olduğunu bana çok hissettirmedi. Açıkçası, Türkiye’de herkes bu şekilde eğitim görüyor diye düşündüm. Mezun olduktan sonra gördüm ki, böyle değilmiş. Bizlerin genel kültürü yüksek, araştırma pratiği olan, müzakere ve analitik düşünme konusunda donanımlı olduğunu anladım. Bizim liselerimizde ders dışı aktiviteler yapmamıza yönelik hep teşvik vardı, o bana çok iyi geldi. Hem ortaokulda hem de lisede Tiyatro Kulübü Başkanıydım, bir yandan da haftada birkaç gün akşamları bale dersine gidiyor, diğer yandan arkadaşlarımla fanzin çıkartıyordum. Yani dersin yanında sürekli başka şeylerle de ciddi olarak ilgileniyordum; mezun olduktan sonra da bu alışkanlığı devam ettirdim. Bizler, olan biteni merak etme, öğrenme ve sorgulama üzerine eğitim aldık. Bir yandan meslek sahibi olmamız, ekonomik özgürlüğümüzü kazanmamız için bizleri yönlendirdiler, diğer yandan da her şeyi kendi başımıza yapabileceğimiz özgüvenini verdiler. Okuldan sonra tanıştığım Üsküdarlılar oldu. Örneğin, üniversitede hocalık yaparken Üsküdarlı öğrencilerim oldu. Şu an üst dönem ablalarımdan biriyle birlikte bir projede çalışıyoruz. Bu tür karşılaşmalar güzel oluyor. Kültür&Sanat “Bizler, olan biteni merak etme, öğrenme ve sorgulama üzerine eğitim aldık. Bir yandan meslek sahibi olmamız, ekonomik özgürlüğümüzü kazanmamız için bizleri yönlendirdiler, diğer yandan da her şeyi kendi başımıza yapabileceğimiz özgüvenini verdiler.”

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=