SEV Connect - Sonbahar 2019

50 CONNECT SONBAHAR Kültür&Sanat BEYNI “MÜHENDISLIK OKU” derken kalbi “sanatçı ol” dedi. Sonuçta ikisini de birleştirecek tasarımlar üzerinde yoğunlaştı. Ürünlerinde yüzde 100 doğal malzeme kullandı. Zanaatkârlarla çalıştı. El emeğine büyük saygı duydu ve yerel üreticileri destekledi. Bu yılın başındaysa kendi markası Studio Kali’yi yarattı. Markası altında, tamamen doğal malzemeyle kilim ve mobilyalar üretiyor. Bununla birlikte halen çeşitli üniversitelerde ders veriyor. Topaloğlu’nun hem kendisinin hem de markasının hikâyesini dinlemek üzere basıyoruz teybimizin düğmesine… İzmir Amerikan’a gelişiniz ve orada geçirdiğiniz zamanla ilgili neler söylemek istersiniz? Annem ve babam doktor olduğu için ben küçükken epey gezdiler. Ağırlıklı olarak Bursa’nın küçük bir ilçesi olan Mustafakemalpaşa’da çalıştılar. Daha sonra İzmir’e tayinleri çıktı. O tarihte ben henüz on bir yaşındaydım. Yaşım küçük olduğu için okul seçme işini ailem yaptı. ACI yıllarım çok güzeldi. En çok kampüsü seviyordum. Doğayla iç içeydik; çakıl taşlarımız, kocaman çam ağaçlarımız vardı. Hocalarımız çok iyiydi; bu sayede kaliteli bir eğitim aldık. Çok keyifli zamanlar geçirdim. Sizin tasarıma merakınız o yıllarda mı başladı? Aslında, Türk eğitim sisteminin kurbanı oldum biraz. Mühendislik okudum, çünkü kafanız neye çalışıyorsa, hangi dalda iyiyseniz, hedefiniz ona göre oluyor. Ben matematikte iyiydim. Onun için bana gösterilen hedef, tıp ya da mühendislik oldu. Bu bölümler iyiydi, ama benim bir diğer ilgi alanım da sanattı. İzmir Amerikan’da bunu destekleyen sanat dersleri oluyordu. Heykel ve resim yapıyorduk. Üniversitede, Endüstri Mühendisliği okudum. Master’ım ve doktoram ise Endüstri Ürünleri Tasarımı üzerine oldu. Aslında bir yandan birbirini tamamlayan şeyler. Çünkü bu sayede bütün üretim sistemlerine dair birçok bilgiye hâkim oluyorsunuz. Onun üstüne “Tasarımı nasıl yaparım; nasıl daha optimize ederim,” diye düşünüyorsunuz. Üniversitede okurken mi tasarım düşüncesi doğdu? Üniversitede okurken, mühendisliğin beni yeterince tatmin etmeyeceğini fark ettim. Sanata, özellikle de fotoğrafçılığa çok ilgim vardı. Mühendislik okurken hep sanatla ilgili seçmeli dersler alıyordum. Yurt dışı değişim programıyla Amerika’ya, GeorgeWashington Üniversitesi’ne gittim. Bu sırada, hiç mühendislik dersi almadım. Fransızca, Fotoğraf, Sanat Tarihi, Antropoloji gibi dersleri takip ettim. Sonunda, mühendisliğin beni tatmin etmeyeceğine kanaat getirerek, sanatla mühendisliği nasıl birleştirebileceğim üzerine düşünmeye başladım. Nihayetinde tasarımın içinde de mühendislik var; o güne kadar aldığınız bilgi boşa gitmiyor. Onun üstüne, sanat, kültür, tasarım, görsel algı gibi unsurları ekliyorsunuz. Güzel bir kombinasyon olacağını düşünerek master ve doktorada tasarıma yöneldim. Profesyonel hayatımda da mühendis olarak değil, Endüstriyel Tasarımcı olarak çalıştım. Master ve doktoranızı hangi üniversitede yaptınız? İkisini de İTÜ’de yaptım… Aslında yurt dışına gitmek istiyordum. İtalyanlar tasarımda çok iyi, Politecnico di Milano adlı bir okuldan kabul de almıştım. Ama o sene büyük bir trafik kazası geçirdim. Omurilik zedelenmesi olduğu için yurt dışında okumak söz konusu olamadı. FULDEN TOPALOĞLU, MÜHENDIS OLMAKLA TASARIMCI OLMAK ARASINDA UZUN SÜRE GIDIP GELDI. SONUÇTA TASARIMCILIĞI SEÇTI. AMA ENDÜSTRI MÜHENDISLIĞI'NDEN BIRIKTIRDIĞI PEK ÇOK BILGIYI, TASARIM YAPARKEN KULLANDI VE KENDI MARKASI STUDIO KALI’YI YARATTI. İçindeki enerjiyi tasarıma yöneltti FULDEN TOPALOĞLU ( AC I ’ 99 )

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=