SEV Connect - Sonbahar 2018

CONNECT SONBAHAR 83 arkadaşlarım arkadaştan öte kardeş olmuşlardı. Gençliğimizin o çıkmaz sokaklarına girdiğimizde sevgili Beste Örstan Barki ile devamlı mektup yazardık birbirimize, derslerde (astronomi ve jeoloji dersleri çok uygundu) bahçede, dormitory’de, her yerde. O günkü, o an ki mood’umuzu yazar, içimizi döker, hayallerimizi paylaşır ve geleceğe umutla bakmaya karar verirdik. İnanır mısınız, hâlâ saklıyorum o kısacık mektupları. O kadar samimi, o kadar içten ve o kadar masum ki! İçim bir türlü elvermiyor atmaya… Akşamları öğretmenlerimizle aynı sofrada oturmanın mutluluğu, zaman zaman Bristol’de öğretmenlerimizle “living room”u paylaşmamız, Hıdırellez’de gece izni alıp, en geç saat 10’da yatılı binada olmak şartıyla Göztepe sokaklarında ateşten atlamaya izin almanın dayanılmaz sevinci… Akşamları Çiğli radyosundan istekte bulunduğumuz şarkıların çalınması, hayatımıza renk katmak için olsa gerek, anlaşılması durumunda “demerit” alacağımızı bilmemize rağmen akşamları çok lezzetli cup cake’leri mutfaktan aşırmalarımız, hafta sonları yatılı binada kendimize parti tertiplemelerimiz, pazar günleri Köşk sinemasına gidip dönüşte sanki sokakta hiç kimse yokmuş gibi yüksek sesle şarkı söyleyerek (Nasıl unutulur Tom Jones ve Delilah, The Animals ve Don’t Let Me Be Misunderstood, Simon & Garfunkel ve Mrs. Robinson, Engelbert Humperdinck ve AMan Without Love) yatılı binaya dönmemiz, yatma saati gelip ışıklar kapandıktan sonra Mrs. Wishard’ı odaya getirmek pahasına yataklarımızda koro halinde şarkılar söylememiz, şu an aklıma gelen anılarım... Bizi biz yapan, kardeş yapan, yıllar sonra bile sevgi yumağına döndüren güzel yaşanmışlıklar… Şüphesiz ACI bize çok şey kazandırdı, ama yatılı hayatımın da benliğimin oluşmasında bana çok fazla şey kattığını düşünüyorum; hayata dair, sevgiye dair, mutluluğa dair… 1968, “DÜNYAYI SARSANYIL” olarak tarihe geçti. Birçok ve çeşitli olaylar zinciri içerisinden seçtiklerim şöyle: Bütün dünyada eş zamanlı, her türlü otoriteye karşı bir sivil tepki oluştu. Bu, aynı zamanda küreselleşmenin de başlangıcı sayılabilir. 3 Mayıs 1968’de, Paris Sorbonne Üniversitesi’ndeki isyan Fransa geneline yayıldı. Meclis feshedildi. Birçok sivil ve polis hayatını kaybetti. 12 Haziran 1968’de İstanbul Üniversitesi, Deniz Gezmiş önderliğinde öğrenciler tarafından işgal edildi. Bu isyan diğer üniversitelere yayıldı. 4 Nisan 1968’de Amerika’da, Martin Luther King, 39 yaşında Memphis’te öldürüldü. Bilgisayar faresi, Dougles Engelbort tarafından icat edildi. Türkiye’de SEV, Anna Edmonds ve Engin Ünsal tarafından kuruldu. Türkiye’de ilk kalp nakli, Dr. Kemal Beyazıt ve ekibi tarafından yapıldı. 21 Haziran 1968’de, ACI son sınıf Veda Müsameresi, Büyük Efes Oteli’nde yapıldı. Ben de, ilk işime 2 Temmuz 1968 yılında Büyük Efes Oteli’nde başladım. FÜSUN BODUR ( ACI’68) OTORİTEYE KARŞI SİVİL TEPKİ ACI 1968 YILIMEZUNLARI OLARAK, bizim o yıl yaşadığımız en büyük olay, okulumuzun mezuniyet sınavları tamamlandıktan sonra gireceğimiz üniversite sınavlarına hazırlanmamızdı. O yıllarda henüz merkezi sistem İstanbul ve Ankara gibi belirli devlet üniversiteleriyle sınırlıydı. Girmeyi düşlediğimiz Robert Kolej Yüksek Okulu, Teknik Üniversite, Orta Doğu Teknik Üniversitesi gibi bazı üniversitelerse kendi sınavlarını yaparlardı. Amerikan Koleji’nde aldığımız mükemmel eğitimin yanı sıra bizi üniversite giriş sınavlarına hazırlayacak ek bir çaba olduğunu anımsamıyorum. Robert Kolej Yüksek Okulu sınavını uygulamak üzere gelen ekipte, okula kabul edildikten sonra dersini alacağım ve kendisi de uzun yıllar İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün Başkanlığını yapacak olan Boğaziçi Üniversitesi’nin değerli profesörlerinden Prof. Dr. Oya Başak da bulunuyordu. Bu öğretmenler için, verecekleri sınavla, başarılı bir öğrenciliğin ardından meslek edinip ülkeye hizmette bulunacak yeni gençleri saptamak heyecan vericiydi kuşkusuz. Bizler için de yaşamımızın yönü belirlenecekti. Benim okumayı arzuladığım Robert Kolej Yüksek Okulu’na girmemde önemli bir yeri olduğuna inandığım gelişme, o yıl Mart ayında başlayan, uluslararası tarihin önemli olaylarından bir tanesi; basının ve Fransız politikacıların genellikle “68 olayları” ya da “68 öğrenci hareketleri” diye andığı olaylardır. Bugün, yaşam deneyimimle geriye baktığımda ne kadar çok şeyi bilmediğimi, 1968 yılında yaşananları yorumlayabilmek için tarihi ve sosyo-ekonomik güçleri incelemem gerekeceğini anlıyorum. Yüksekokul sınavında 1968 olaylarıyla ilgili yazmamız istenen kompozisyonda; güncel olayları izleyen, dünyayı anlamaya çalışan, sorgulayan bir genç olduğumu göstermiş olmalıyım ki, o yıl Robert Kolej Yüksek Okulu’na girmeyi başardım. Lisemden sonra yine yaşamımın en güzel yılları arasında sayabileceğim dört yılın sonunda, 1972 yılı baharında dilbilimci olarak Boğaziçi Üniversitesi’nin ilk mezunları arasında yer aldım. BESTE ÖRSTAN BARKİ ( ACI’68) 68 ÜZERİNE YAZILAN KOMPOZİSYONLA ÜNİVERSİTEYE

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=