SEV Connect - Sonbahar 2018
CONNECT SONBAHAR 25 okul yılının başlangıcında giydiğimiz, cep kısmında kırmızı iplerle işli ACI AKK harfleri bulunan beyaz üniformalarımızla toplantı ve gösterilerin yapıldığı amfitiyatromuz, bugün de hoş bir anı olarak hafızamda. Bizden üst sınıfların açık havada sahnelediği “Catch a Falling Star and Put It in Your Pocket”, beni o küçük yaşımda büyülemişti. Bütün okul olarak beğenimizi belirli bir alkış temposuyla (4-2-2-4-4-1) ifade etmek, çok etkileyici ve farklı bir davranıştı. Yine oditoryumda izlediğimiz “I Remember Mama”, büyük sınıfların dram tarzında ne kadar başarılı olduklarının bir kanıtıydı. Bütün bunlar beni çok etkilemiş olacak ki, modern dans kulübüne katılıp, sahneye konan “Fındıkkıran Balesi”nde küçük bir peri olarak rol aldım. Ailemizin İstanbul’a gelişiyle arkadaşlarımı ve güzel okulumu geride bırakmak beni çok üzmüştü. Çok özel bir sınıfa, bugün “Özel UAA’64” olarak nitelendirdiğimiz bir gruba ait olacağımı nereden bilebilirdim ki… Bu konuda da kazancım büyük oldu. Her biri kız kardeş niteliğinde arkadaşlıklar, okul sonrası senelerin getirdiği dayanışma ve paylaşımlar hayatımın vazgeçilmez bir parçası. İzmir’in mottosu “Enter to Learn, Depart to Serve”, 64’lülerin de mottosu sayılır, ne mutlu SEV birlikteliğine. Semra Küçükerman Berker: “Ne mutlu ki, ACI ve UAA’da yetişen insanlarız” Doğup büyüdüğüm güzel İzmir’in bana bahşettiği birçok nimetin yanında ACI’lı olarak yetişmek, cennette olmak gibi bir şeydi... ACI, 1878 tarihinde Amerikalı eğitimciler tarafından Basmane’de açılır, ardından 1920 yılında bugünkü yerine taşınır. UAA, 1876 yılında Bahçecik’de kurulur, 1920 yıllarda ise bugünkü yerine taşınır. Her iki okulun misyonu ve eğitimi aynıdır. Bu iki okul, gençleri mükemmel yetiştirmek ve iyi eğitim verebilmek için çaba sarf eden kurumlardır. Pek çok arkadaş edindiğim ACI, kaliteli hocaları ve bana öğrettikleriyle ilk yuvam ve cennetim oldu. Terbiye kurallarını orada edindim. Örnek olarak, çocukça bir davranışla imtihan kâğıdını yerlere attığımda, bunun başıma neler getirebileceğini hiç düşünmemiştim. Okul temizlik görevlilerinden biri, beni ve Zehra’yı (sanırım aynı işlemi o da yapmış) Mrs. Blake’in acele çağırdığını söylediği zaman, çok korkarak yanına çıktık. Mrs. Blake odasında masasına oturmuş önündeki kâğıtlara bakarak bizi yanına çağırdı ve “Bunlar kimin kızlar,” diye sordu. “Bilmiyoruz” diyecek olduk, “Ama burada Semra ve Zehra isimleri yazıyor” dedi. “Bakalım ne ceza alırız” diye düşünürken, “Size vereceğim ceza, bu hafta okul bahçesinin çöpünü toplamak olacak” dedi. Evet, bu ceza son derece öğretici ve caydırıcıydı! Benim, o günden sonra yere çöp veya kâğıt atmam ne mümkün!
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=