SEV Connect - Sonbahar 2018

CONNECT SONBAHAR 21 pazarladıkları ürünlerini alıyor, bilgi alışverişinde bulunuyoruz. Önümüzdeki dönem sınıf toplantılarımızın bazılarını kütüphanemizde, köylü kadınlarla birlikte yapmayı planlıyoruz. Bu sohbet toplantılarında ziraat, sağlık, eğitim gibi alanlarda uzman olan arkadaşlarımız, köylülerin ilgi duyduğu ve onlar için yararlı olabilecek konuları paylaşacaklar. Kütüphaneye gelen öğrencilerin dersleriyle de ilgilenmeyi planlıyoruz. Kütüphanenin kitaplarını temin etmek üzere yaptığınız çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz? Cumhuriyet Kütüphaneleri kurmak üzere gönüllü kadınlar, Milletvekilimiz Murat Bakan’ın önderliğinde çalışıyor. Bu işin lokomotifliğini yapan bir komite var. Her kütüphane için “olmazsa olmaz”, “önerilir”, “olabilir” ve “kabul edilemez” kategorilerinde listelerimiz var. Kitapları buna göre topluyoruz. Sadece kullanılmış değil, çok sayıda yeni kitap da hibe ediliyor. Çocuk kitaplarına ağırlık veriyoruz. Test kitapları da çok rağbet görüyor. Köylü kadınlar örgü, dikiş, nakış dergilerine ilgi gösteriyorlar. Bu kitaplar bir arkadaşımızın ofisinde toplanıyor, tasnif edilip bir bilgisayar programı kullanılarak kaydediliyor. Sonra her kütüphane için belirlenen kriterlere göre üzerleri etiketlenerek kolilere yerleştiriliyor ve bu kolilere içindeki kitapların listeleri koyuluyor. Örneğin: “Çamiçi Kütüphanesi, olmazsa olmaz, Atatürk” gibi isimlendirilen kolilerimiz oluyor. Ortalama bir köy kütüphanesinde 3-4 bin kitap oluyor. Bizim kütüphanemiz için bizler de özellikle amaca uygun kitap toplamak için çok gayret gösterdik, ama kütüphanemizdeki kitaplar, sadece sınıf arkadaşlarımızın verdiklerinin çok üzerinde. Kitaplar elden getirilebildiği gibi postayla da gönderilebiliyor. PTT, kitap gönderilerinde yüzde 50 indirim yapıyor. Kütüphane hazır olunca, bu kolilerdeki kitapları yine kategorilere uygun şekilde raflara yerleştiriyor ve etiketliyoruz. Tüm süreçte çok büyük emek var. Köy sakinlerinin kütüphaneyle ilgili duygu ve düşüncelerini öğrenme olanağınız oldu mu? Tüm köy halkı kütüphane kurulmasından çok memnun olduklarını belirtiyorlar. Çocuklar kütüphane açılır açılmaz oraya geliyorlar; kitap alıp okuyorlar veya ders çalışıyorlar. Kadınların katılımı da çok güzel… Henüz erkekler pek gelmiyorlar. Kütüphanenin açılmasından hemen sonra kütüphaneye gelen 8-9 yaslarında bir erkek çocuk heyecanla, “Ben ilk kez bir kütüphane gördüm” demişti. Bizler bu sözlere sanırım fazlaca ilgi gösterdik, biraz durakladıktan sonra, “Gerçi bizim evde bu kitapların hepsi var!” diye devam etti. En azından kitapların ne kadar değerli olduğunu anlamış olduğunu görmekten mutlu olduk. Köy halkının en değerli katkısı kütüphaneyi kullanmak diye düşünüyorum. Maddi bir katkıyı zaten beklemiyoruz. Bizim kütüphaneye geldiğimizi gören komşu kadınlar, hemen çay demleyip getiriyorlar. Karşılıklı çay içmek çok keyifli oluyor. ACI’ın, “Enter to Learn, Depart to Serve” mottosu, ’69 mezunlarını yetişkinlik dönemlerinde nasıl etkiledi? Biz okulumuz sayesinde çok güzel bir eğitim aldık, gönüllü çalışmanın değerini özümsedik. Gönüllü çalışmaların çok değerli olduğunu, ancak ülkemizde bu bakış açısının çok yaygın olmadığını düşünüyorum. Çoğu kişi, maalesef her yaptığı işin kendilerine nasıl bir getirisi olacağını hesaplıyor. Öğrencilik yıllarımızda “kulüp aktiviteleri” kapsamında hepimiz pek çok sosyal sorumluluk projesinde rol aldık. İşte bu “görgü”, mezuniyetimizden neredeyse 50 yıl sonra da aynı heyecanla sürmekte. Çok farklı alanlarda kendilerini yetiştiren sınıf arkadaşlarımızın hepsi, “Enter to Learn, Depart to Serve” mottosuyla yaşama bakmaktalar. Bu, fevkalade mutluluk verici bir gözlem... Bu proje sayesinde çocuklar, kendileri için yapılan kütüphanede onlarca kitabı okuma şansı elde ettiler.

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=