SEV Connect - Sonbahar 2018

CONNECT SONBAHAR 13 Önceki yıllarda yayımladığı “Yıka Beynini”, “Beynine Format At” ve “Sağlığına Format At” adlı kitaplarla hatırı sayılır bir okur kitlesi kazanan Barış Muslu, şimdi de “Neuro Aşk” ile çıkıyor sevenlerinin karşısına. Connect dergisi olarak, Barış Muslu’yla seksi, romantik aşkı ve bağlılığı konuşuyoruz. Aşk üzerine bir kitap yazmaya nasıl karar verdiniz? Sadece aşk değil, kadın erkek ilişkilerini içeren bir kitap yazmak istedim aslında. Dünyadaki en keyifli duygu bu belki, ama bir yandan da en tehlikelisi… Çalışmalarımızda insan beynini en çok bozabilen travmatik olayların özüne indiğimizde, genelde kişinin cinsel kimliğiyle ilgili travmalar olduğunu görüyoruz. O açıdan bu konuyu ele almayı hep istiyordum. Ancak bu kitap, olayı travma ve travma temizleme boyutundan ziyade, tüm yönleriyle ele alıyor. Aşkın kimyasını oluşturanlar neler; hangi maddelerin beyin üzerine nasıl etkileri oluyor? Aşkın kimyası aslında çok enteresan. Mesela burada bağımlılık hormonu olarak bilinen dopamin sistemi devreye giriyor. Âşık olunca beyinde harekete geçen kimyasal mekanizma, uyuşturucu etkisiyle meydana gelen değişimlerle çok benzer! Romantik aşk aslında çok benzer şekilde bağımlılık yaratıyor. Zaten uyuşturucular, beynimizde aşkla ilgili bölümü doğal olmayan yollarla uyararak, dopamin sistemini harekete geçiriyor. Ayrılık durumlarında, tıpkı bağımlılar gibi bir yoksunluk yaşanmasının sebebi de bu! Zaten aşkın amacı, iki insanı birbirine bağımlı hale getirmek değil mi? Aşkla ilgili diğer çok önemli hormon da mutluluk hormonu serotonin. Yalnız burada şaşırtıcı olan, âşık olunca, mutluluk hormonu serotoninin düşmesi! Oysa popüler kültür tersini iddia ediyor: Âşık ol, mutlu ol! Hayır, öyle değil; serotonin düşüyor. Aşkın amacının mutlu etmek olmadığının bir göstergesi daha... Zaten amaç mutluluk değil. Âşık olan kişilerin beyinlerindeki serotonin hormonu seviyelerinde yarıya yakın azalmalar tespit edilmiş. Serotonin düşmesi tam da obsesif kompulsif bozukluk (OKB) ya da depresyonda olduğu gibi yaşanıyor. İşte aşkın bizi depresif, aşırı takıntılı, unutkan, dalgın yapmasının sebebi de serotonin azlığı. Aşk konusunda ‘tüyolar’ veriyorsunuz. Kendi beynimizi nasıl değiştiriyoruz? Sizce en önemlileri hangileridir? Bir kitap bile yazılacak kadar geniş bir konu bu. Ancak karşınızdakinin kalbine ve beynine girmek için en önemli kural şu: “Umut ver ve kafasını karıştır!” Aşk, platonik bile olsa en çok umutla beslenir. İşte bu yüzden karşınızdakinde aşk duygusunu başlatabilmek için, bir şekilde beraber olabilme fikrini ve umudunu vermek gerekiyor. Bu, bir laf ya da dokunuşla bile olabilir. Gerçekten aşka dönüşmesi içinse, sonrasında biraz kafa karıştırmak gerekiyor. Çünkü karşınızdakinin kafasında takıntıyı ve aşkı tetikleyebilmek için anlaşılmaz olmak önemlidir. Tamamen anlaşılır ve öngörülebilir olduğunuz zaman, zaten kişinin sizi elde etmesine vesile olursunuz. Bu da aşkı körükleyen bir duygu değil. Neuro Aşk’ta da uzunca anlattığım gibi, aslında aşk duygusu bizimmutluluğumuz için değil, türümüzün devamı ve tek eşliliği sağlaması için var. Bu açıdan aşkı ve neden olduğunu iyi anlamak lazım ki, geçici tutkulara ve tuzaklara düşmeyelim. Uzun vadede, aşkta gerçekten kazanan olmak, aslında doğru aşkı yaşamaktır bence. İşte bunun için onu o kadar da ciddiye almamak gerekiyor. Neden âşık olduğunuzu, bu duygunun içinizde nasıl körüklendiğini iyi anladığınız zaman, onu daha az ciddiye almaya başlıyorsunuz. Aşk sevgiye dönüşür mü? Dediğim gibi aşk obsesif kompulsif benzeri bir süreç. Çok uçlarda yaşanan duygular, tüm dünyanın sadece o insandan oluştuğuna dair bir yanılsama. Huzur ve heyecan arasında gidip gelen çok şiddetli duygular. Her aşk sevgiye dönüşmez. Kavga eden, hatta birbirinden nefret edenler de birbirlerine delicesine âşık olabilirler. Aşk birisinde tutuklu kalmaktır. Âşık olmak için onu sevmeniz gerekmez. O tutukluluk hissi bittikten sonra, gerçekten paylaşım ve benimseme varsa, o zaman sevgi kalabilir. Cinsel birliktelik de sevginin kalmasında belli bir paya sahip. Çünkü bağlılık hormonu olan oksitosin, uzun süre devam eden cinselliklerde, artan bir şekilde salgılanabiliyor. Bu açıdan aslında, cinselliğin de hormonal olarak sevgi ve bağlılığın oluşmasına katkı yaptığını söyleyebiliriz. Kısacası; ilişkilerde uzun vadede kazanan olmak için, o yoğun takıntı duygusundan ziyade, o geçtikten sonra ilişkide kalabileceklere göre kararlar almak gerekiyor. Neuro Aşk’a ilgi nasıl? Beşinci kitabın zayıflamayla ilgili olup olmayacağına karar verdiniz mi? Yeni kitap da Format At gibi mi olacak? İtiraf etmek gerekirse, kitabın henüz planladığım yere ulaştığını söyleyemem. Neuro Aşk’ı okuyan bekârlar, çok büyük bir aydınlanma yaşadıklarını belirtiyorlar. Sanırım kitap ancak ilerleyen yıllarda planladığım noktaya gelir. Aslında şu an zayıflama değil, başarıyla ilgili bir kitap yazıyorum. Format At modunda bir kitap olmayabilir; buna yolda karar vereceğim. Neuro Aşk, insanın en karmaşık duygularıyla ilgili kapsamlı bilgi almak isteyenlerin edinmeleri gereken bir kitap.

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=