SEV Connect - Sayı 13
72 CONNECT 13 sonra doğmuş kuşağın kadın öykü yazarlarındandı. İlk öyküleri henüz Edebiyat Fakültesinde öğrenciyken dergilerde yayımlanmıştı. İlk öykü kitabı “Şeytansız” (1958) , alışılagelmiş öğretmenlik kalıplarını kırdığı, Türkçeyi ve edebiyatı öğrencilerine alışılmadık biçimde çekici kıldığı dönemde (biz son sınıfa adım atmışken) çıktı okur karşısına. Binlerce ortaokullu ve liseli, şiirin bağırılmadan, konuşur gibi okunması gerektiğinin, Türkçeye sahip çıkma sorumluluğumuzun, ders kitapları dışında var olan kültür dünyasına kucak açmakla ulaşılan coşkunun bilincine ilk kez Saadet Hanım’ın eğitiminden geçerken vardı. Saadet Hanım bizim için bir Türkçe ve edebiyat havarisiydi… Yazarlığını kırk yıl boyunca, ölene dek sürdürdü. İnsanı, toplumu, dünyayı tüm boyutlarıyla algılama, en uygun duyarlılık çizgisinde yansıtma, bu çizgiyi Türkçenin en vurucu kullanımlarıyla buluşturma yolunda amansız bir savaşım verircesine... 1962’de, çocuklara yönelik metinlerini “Topacım Fır Dönerdi” de topladı. 1963’te ikinci öykü kitabı “Ben Bu Kadar Değilim” oluştu. Ardından “Nurullah Ataç” başlıklı incelemesi yayımlandı. Tek perdelik oyunu “Suçlular” ise daha sonra Türk Dili Dergisinin Kısa Oyunlar Özel Sayısında yer aldı. Üçüncü ve son öykü kitabı “Beş Günün Öyküsü” 1982’nin sonuna doğru yayımlandı. Daha önce yazıp da yayımlamadığı, 1982’den sonra kaleme aldığı öyküler de en az bir kitap YA Z I : AY Ş E G Ü L G Ü N K U T Y Ü K S E L ( Ü A K L’ 5 9 ) SANAT VE EDEBIYAT DÜNYAMIZIN bir dolu güzelim insanı, topluma söyleyeceklerini henüz tüketmemişken, zamansızca bırakıp gidiyor bizi... Aralarında öykü yazarı Saadet Timur (evlendikten sonraki soyadıyla Ulçugür) da var. Saadet Hanım, bizim 1950’lerdeki ÜAKL öğrenciliği dönemimizin efsane hocalarındandı. Gösterişsiz ama şık giyimli, romantik görünüşlü, sessizce otoriter ama güler yüzlü, otuzlu yaşlarında bir zarif kadın… Önce Türkçe dersinde tanımıştık onu. Sonra Edebiyat derslerinde buluştuk. Ona hayrandık; biraz da çekinirdik ondan. Ülkemizin yeni yazarları arasında yer aldığını zaman içinde öğrendik. Edebiyat dünyasına sessizce girdi, yazarlık eylemini sessizce sürdürdü, sessizce –yaşlanmaya fırsat bulamadan, elli dokuz yaşındayken– ayrıldı aramızdan. Türk kültürüne, yazar, öğretmen ve dilde yalınlaşmanın dirençli bir savunucusu olarak bulunduğu katkılar, sessizce biçimlenen bu yaşam çizgisini anlamlı kılıyor. Saadet Timur, Cumhuriyet’ten Üsküdar Amerikan Lisesinde uzun yıllar Türkçe ve Edebiyat öğretmeni olarak görev yapan Saadet Timur, ölümünün üzerinden yıllar geçmesine rağmen (1985) unutulmayan isimlerden biri. Öğrencilerinden Ayşegül Günkut Yüksel, sevgili öğretmeni Saadet Timur'u anlatıyor. Zarif bir insan, tutkulu bir öğretmen BENİMÖĞRETMENİM SAADET TİMUR boyutuna varmış olmalı. Saadet Timur Ulçugür, Türk toplumunun ‘yeni kadınlarından’dı. Kadının erkekle eşit koşullarda düşünüp, eşit koşullarda yaşaması adına savaşım başlatan öncü kuşaktan... Cumhuriyet Türkiyesi’nin bu kuşağa tanıdığı olanakları, kadın yazar, öğretmen, eş ve anne olarak yaşamın her cephesinde değerlendirme, başkaldırısını ‘duvarları yıkma’ noktasında dizginleme, kıl payı dengeleri titizlikle gözeterek kendi kuşağının kadınına özgü kimliğini oluşturma ve benimsetme yolundaki eylemini sessizce ama inatla sürdürdü. ‘Yeni’ kadın olmanın coşkusunu ve sorumluluğunu çiçekten bir taç gibi hep taşıdı alnında. Belki bu yüzdendir hiç yaşlanmadı. 1950’lerin ‘havalı genç kadın’ı, “Beş Günün Öyküsü” nün 1983 kışındaki –onu en son gördüğüm– Ankara’daki imza gününde de aynı ‘havalı genç kadın’dı.
RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=