SEV Connect - Sayı 13

CONNECT 13 63 “Meraklı olmak, sürekli yeni şeyler denemek, araştırmak, sabırlı olmak ve deneyimin önemini kavramak başarıya giden yolun önemli aşamalarıdır. Özgün ve farklı şeyler yaratabilmemin anahtarının, kendi kültürünü iyi tanımaktan geçtiğine inanıyorum.” İzmir Yemekleri serginizin ardından Türk kahve kültürüyle ilgili çalışmalarınız da oldukça ses getirdi. Her iki çalışma uluslararası platformlarda, bienallerde kendine yer buldu. Tekstilin, bu toprakların yaşam kültürünü dünyaya tanıtmadaki rolüyle ilgili ne düşünüyorsunuz? Türk kahve kültürüyle ilgili Women’s World: Charm in the Coffee adlı ilk çalışmamı 2018 yılında gerçekleştirdim. 45 ülkeden çok sayıda sanatçının 1375 sanat eseriyle başvurduğu bienal Pekin’deydi ve sadece 183 sanatçının çalışması kabul edilmişti. Çalışmamın amacı, kültürümüzde önemli bir yere sahip kahveyi oyalarla birleştirerek, Anadolu’nun tekstil zenginliğini farklı bir yolla izleyiciye sunmaktı. Doğumda, ölümde, kız istemede, bir dostumuzla dertleşmek ya da bir sevincimizi paylaşmak istediğimizde, kısacası günlük yaşamımızın her anında kahve var. Oyalar ise Anadolu kadınının günlük yaşamında önemli bir yere sahip. Her biri farklı anlamlar taşıyan oyalar, bir çeşit sözsüz iletişim aracı. Türk kahve kültürü ve oyaların bir araya geldiği bu çalışma, beraber kahve içtiğim 40 kadının ismini işlediğim bir örtü üzerine sergilendi. Kumaşlardan oluşturduğum 40 kahve fincanının içinden çıkan oyaların her biri ise bir başka hikâye anlatıyordu. 2020 yılında tüm dünya pandemi ile boğuşurken hepimiz sosyal yaşantımızdan ödün verdik, arkadaşlarımızla bir araya gelip bir fincan kahve bile içemedik. Evlerde kapalı kaldığımız o günlerde, ACI’85 mezunu arkadaşlarımdan kahve içerken çekilmiş birer fotoğraflarını göndermelerini rica ettim. Fotoğrafta kahve fincanına odaklandığım bölümü, kumaşa serigrafi baskıyla aktardım. Bir araya gelemediğimiz zor günlerde, fotoğraflarla bir araya geldik. Herkesin fincanından geleceğe dair umutlarımızı işledim. Bolluk, bereket, yolculuk, şans, başarı gibi… Relaxing Prophecies in Difficult Days adını verdiğim bu çalışma, Lozan’dan Pekin’e Uluslararası Lif Sanatı Bienali’nde sergilenmeye değer Mühendislik eğitiminde aldığım teknik bilgiler, tekstil sanatlarıyla daha kolay ilişki kurmamı sağladı. Tekstili bambaşka bir forma dönüştürmek, onu sanatla buluşturmak fikri nasıl doğdu? Bu soruyla bağlantılı olarak, tekstilin sanatla ilişkisi hakkında ne söylemek istersiniz? İnsanların binlerce yıldır süregelen giyinme ve örtünme ihtiyacı, tekstili gündelik yaşantımızın ayrılmaz bir parçası haline getirmiştir. Ancak tekstilin lif sanatı kapsamında, sanatsal obje olarak kabul edilmesi 20. yüzyılın ikinci yarısına rastlar. O günden bu yana da tekstilin sanatla ilişkisi giderek artmıştır. Bu alanda yapılan çalışmalar lif sanatı/fiber art olarak kabul görür. Geleneksel yöntemlerle başlayan süreç, zaman içinde yeni yaratıcı fikirlerle geliştirildi. Günümüzde lif sanatıyla ilgili yapılan bienaller, sergiler sanatseverlerle buluşuyor. From Lausanne to Beijing International Fiber Art Biennale , Scythia- International Mini andMicro Textile Art Biennial, International Contemporary Textile Art Biennial , International Exhibition of Contemporary Fiber Art bunlardan bazılarıdır. Günlük yaşamın içerisindeki bazı unsurları (yemekler, kahve gibi) tekstil alanına taşıyıp onu sanatsal bir objeye dönüştürürken hangi kriterleri göz önünde bulunduruyorsunuz? Yaptığım çalışmanın özellikle bir mesajı olması benim için çok önemli. Dokuma, serigrafi baskı, dijital baskı, papier mache , keçe ve işleme, kullandığım teknikler arasında. Teknik olarak kendimi sınırlamıyorum. İletmek istediğim mesajı ya da izleyicinin dikkatini çekmek istediğim konuyu hangi teknikle daha iyi yansıtacağıma karar veriyorum. Ancak öncesinde sayısız denemeler yapıyorum. Çalışmanın bir hikâyesi olması da benim açımdan önem taşıyor. World Textile Art Organization tarafından 2017 yılında Montevideo-Uruguay’da düzenlenen International Contemporary Textile Art Biennial ’inde meslektaşım Jovita Sakalauskaite ile yaptığımız çalışma, onur ödülüne layık görülmüştü. O çalışmaya başlamadan önce Anadolu’da Ana Tanrıça Kültü ile ilgili kitap ve makaleler okudum. Kısacası sanatsal bir çalışmaya başlamadan önce konuyla ilgili yazılmış çalışmaları okuyorum, kullanacağım teknikle ilgili denemeler yapıyorum ve en sonunda işin en heyecan verici tarafı başlıyor. Büyük bir heyecanla üretiyorsunuz.

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=