SEV Connect - Sayı 13
nasıl devam ettiniz? Konservatuvar ve hukuk eğitimi arasında bir tercih yapmak zor oldu mu? UAA’dan mezun oldum; İstanbul Konservatuvarının şan bölümü sınavlarına girdim ve kazandım. Aynı sene İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine de başladım. İki sene şan bölümüne devam ettikten sonra konservatuvarı bırakmak zorunda kaldım, çünkü evde piyano yoktu. Şan egzersizlerini arkadaşımın evindeki piyanoyla çalışmak çok zor ve yorucuydu. Ailem, Hukuk Fakültesini bırakmamdan korktuğu için bana piyano almadı. Babam, emekli olduktan sonra onunla birlikte mali avukatlık yapmamı istiyordu. Bugün, Hukuk Fakültesinden ayrılmamış olduğuma çok memnunum. 1957 Ekim’de girdiğim fakülteden, 1961 Eylül’de mezun oldum. Bugün üniversiteye girecek olsam yine Hukuk Fakültesini seçerim. Hele bu fikrimi daha da ileri götürerek diyorum ki, keşke bugün liselerde beynelmilel hukuk prensiplerini içeren ve bunu derinliğiyle öğreten bir ders olsa. Fakültede en sevdiğim ders Roma Hukuku ve Anayasa Hukuku idi. 1957 UAA mezunlarından Hukuk Fakültesine dört kişi girdik ve hepimiz de mezun olduk. Sonrasında kariyerinize nasıl devam ettiniz, neler yaptınız? Fakülteden mezun olduktan sonra bir süre babamın emekli olmasını beklerken, İngilizce öğretmenliği sınavına girerek İngilizce öğretmenliği yetki belgesi aldım. Beyoğlu Erkek Lisesinde ve Kadıköy’deki özel bir lisede birer yıl İngilizce öğretmenliği yaptım. Babamın vefatıyla, onunla birlikte çalışma hayallerim sonra erdi. Yapı Kredi Bankası Beyoğlu şubesi kambiyo bölümünde bir yıl stajyer olarak çalıştım. Sonrasında aynı bankanın genel müdürlüğüne bağlı hukuk servisinde avukat olarak işe başladım. Daha sonraki yıllarda meslektaşım olan eşimle evlendim. İkinci çocuğumuz doğduktan sonra annem yaşlanmıştı ve çocukları bakıcılarla büyütmek istemediğim için işten ayrıldım. Sonraki hayatımda, çocuklar büyürken hobilerime zaman ayırdım. İlerleyen yıllarda, kurumsal firmaların üst düzey yabancı yöneticilerine Türkçe dersleri verdim. Geçmişe dönüp baktığınızda UAA'nın hayatınızdaki yeri hakkında neler söylemek istersiniz? Geçmişe dönüp baktığımda, Üsküdar Amerikanın hayatımdaki yeri hakkında bir kitap yazabilirim, ama zaten bu röportaj da neredeyse bir kitap kadar oldu. Sorduğunuz bu soru beni düşündürdü ve önüme gelen her konuyu, her olayı etraflıca araştırmadan önce, onunla ilgili fikir beyan etmemem gerektiği alışkanlığını okulda kazanmış olduğumu anladım. Cumhuriyetimizin aydın kadınlarından biri olarak, bugün genç UAAmezunlarına hayata dair üç tavsiye verseniz neler derdiniz? Bugün 83 yaşındaki Ülkü için Üsküdar Amerikan mezunlarına tavsiye vermek ne kadar zor size anlatamam, ama yine de deneyeceğim: Bir husus hakkında herhangi bir öneride bulunurken, karşınızdaki şahsı veya hadiseyi yargılamaktan kaçının. Etraflıca düşünmeden önce hemen fikrinizi açıklamayın. İyi bir dinleyici olun. Bu alışkanlığı kazanmak, empati yapma becerisiyle yakından ilgilidir. İkincisi, üniversite öğreniminiz bittikten sonra yapacağınız iş başvurularında, size teklif edilen aylık ücretleri, kazandığınız tahsil seviyesi icabı az bularak işi geri çevirmeyin. Başvurduğunuz işte yeni olduğunuzu ve bir yerden başlamanız, tecrübe kazanmanız gerektiğini unutmayın. Üçüncüsü ise yüksek tahsilinize devam etmek üzere nereye giderseniz gidin ama mutlaka geri dönün, bu ülkenin sizler gibi gençlere ihtiyacı var. Bu röportajın benimle yapılmasına vesile olan SEV yönetimine çok teşekkür ederim. ve resme olan merakımın böyle doğduğunu düşünüyorum. UAA’da benim öğrencilik yıllarımda, okulda yatılı öğrencilerin etüt saatleri dışında istedikleri zaman kullanabilecekleri bir oturma odamız (sitting room) vardı. Ben lise yıllarındayken, bu odaya bir longplay plak çalan pikap alındı ve istediğimiz zaman dinleyebilmemiz için bir sürü Klasik Batı Müziği plakları kullanımımıza verildi. Ben ilk defa Ippolitov Ivanov’un Kafkas Skeçleri adlı senfonik şiirini orada dinledim. Hâlâ çok sevdiğim eserler arasındadır. Müzikle yakından ilgilendiğinizi görüyoruz. Lise yıllarında müzik ve tiyatro konusunda nasıl bir ortamınız vardı? Evet, müzik çocukluğumdan beri ilgilendiğim bir alan ve şarkı söylemeyi çok severdim. Ayrıca, İstanbul Şehir Tiyatrosunda sahnelenen çocuk tiyatrosu oyunlarına da ailem tarafından götürülmem, görsel sanatlara karşı ilgimi artırdı. UAA’da okuduğum yıllarda, okulumuzun tiyatro ve koro çalışmalarına çok önem verdiğini, okulda tiyatro eserleri sahnelendiği zaman İstanbul Şehir Tiyatrosundan yönetmen geldiğini ve oyuncuları da audition (seçme sınavı) yaparak seçtiğini hatırlıyorum. Okulda erkek öğrenci olmadığı için erkek rollerine de kız oyuncular seçilirdi ve onlara yapılan erkek makyajları da bir harikaydı. Benim de içinde rol aldığım birkaç oyundan bahsetmek isterim: Hazin Tebessümler (Nisan 1955), Tarih Geçidi ve Papageno (31 Mart 1957). Papageno , Mozart’ın Sihirli Flüt operasından uyarlanan kısaltılmış bir operaydı; zannederim Amerika’da hazırlanmıştı ve İngilizce olarak sahnelendi. Hazin Tebessümler piyesinde, çalıştığı evin her sırrını bilen bir hizmetçiyi oynuyordum. Birinci ve üçüncü perdelerde, o hizmetçinin yaşlanmış halini, sesimi ihtiyar sesi yaparak oynuyordum. Zaten bütün oyuncular, birinci ve üçüncü perdelerde yaşlanıyorduk. Bu oyunda, evin genç kızını Tülay German oynuyordu. Tarih Geçidi ise tarih öğretmeni Hilal Ülman tarafından hazırlanmıştı. Bu temsilde, Fransa kralı 16. Louis olmuştum ve budala bir erkeği oynuyordum. Müzikle, tiyatroyla, sanatla dolu bir lise ortamından sonra eğitiminize “Yatılı olmanın en önemli farklarından biri de kendinizin ve kendi gücünüzün farkına varmanız; aynı zamanda da müstakil bir birey olduğunuzu anlamanızdır.” CONNECT 13 53
RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=