SEV Connect - Sayı 13

CONNECT 13 35 MEZUNLAR ARASINDA, melek yatırımcılık denilince ilk akla gelen isimlerden biri Namık Kural. Arçelik’teki profesyonel kariyerinden ayrılıp 1995 yılında arkadaşlarıyla birlikte kurdukları yazılım şirketini sattı. O şirketten doğan internet girişimleriyle start-up dünyasının ilk başarılı isimleri arasında yer aldı. Kural, geç tanışsa da girişimcilik dünyasını o kadar sevip önemine inandı ki, girişimlerinden elde ettiği gelirle, kendi sözleriyle parayı bankaya, binaya, taşa toprağa yatırmak yerine, girişimcilerin hayallerini gerçeğe dönüştüren “melek yatırımcılığa” yöneldi. Hiçbir yatırımını girişimciyle yüz yüze tanışmadan yapmadığını söyleyen Kural, herkesin belli bir yaşa, belli bir deneyime geldikten sonra küçücük de olsa melek yatırımcılık yapmasında büyük fayda olduğuna inanıyor. Connect olarak Namık Kural’a uzaktan da olsa (çevrim içi), ‘yüz yüze’ melek yatırımcılığın inceliklerini ve 60 melek yatırımcıyı bir araya getirdikleri TRAngels’ı sorduk. Sizi tanıyabilir miyiz, girişimcilik ve melek yatırımcılık dünyasına girişiniz nasıl oldu? TAC 1976 mezunuyum. Biraz da kısmetin yardımıyla 1977’de yeni kurulan ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği Bölümünün ilk öğrencileri arasına girmeyi başardım, 1981’de mezun oldum. Ardından Koç Holding’te çalışmaya başladım. Yetiştirme grubu elemanı olmuştum. 1983’te Arçelik'e geçtim. O sırada biraz da askerliği ertelemek için Boğaziçi'nde master’a kaydolmuştum. 1985’te de yine Arçelik'te çalışmaya devam ederken master’ı bitirdim. Askere gittim geldim ve Arçelik’te bilgi sistemmüdürü oldum. 1993 yılında Koç Holding bazında MIS projesi başlamıştı, o projenin yöneticiliğini yürüttüm. 1995’te de Koç Holding’den ayrılıp, bir grup arkadaşımla beraber girişimci olarak, kendi yazılım şirketimiz olan Coretech’i kurduk. Kurumlar için yazılım geliştiriyorduk. Yerel ve uluslararası şirketlere özel yazılımlar yapıyorduk. Onaltı yıl çok iyi işler yaptık. 2011 yılında Coretech’i yerel bir yazılım şirketine sattık. Ayrıca Coretech içinden spinoff ile Mackolik.com adında bir girişim ortaya çıktı. Sonuçta tam 31 Aralık 2012’de bütün yükümlülüklerini tamamlamış, bankada Coretech ve Mackolik.com satışından gelen parası olan bir kişi olmuştum. Sonrasında da melek yatırımcılıkla tanıştım. Melek yatırımcılığa girişimci olarak başladınız diyebilir miyiz? Yani farkında olmadan girişimci oldum diyebilirim. Yıllarca, içimde bir girişimcilik ruhu olduğunu bilmiyormuşum. Açıkçası Arçelik benim kendi şirketim gibiydi. Ama ayrılmamız gerekince ayrıldık ve kendi şirketimizi kurduk. Çünkü Arçelik’ten sonra gidebileceğim bir şirket yoktu bence, Türkiye’nin bir numarasıydı. O zaman, ne yapalım, kendi şirketimizi kuralım, dedik. 1995’te bugünkü gibi bir start-up dünyası da gündemde yoktu bu kadar. Yatırım yapan yoktu, fonlar yoktu. Kendi gücümüzle kalkıştık bu işlere. Sonra girişimcilik çıktı önümüze, Coretech’i kurduk. Orada başka neler yapabiliriz diye düşünürken Mackolik. com ortaya çıkmıştı. Orası bambaşka bir hikâye zaten. O zamanlar internet girişimleri büyük bir hızla yükseliyordu. Biz de içerikle ilgili ne yapılabilir diye araştırıyorduk. Önce Beygir.com, ardından da Mackolik.com ortaya çıkmıştı. Tabii bu projeler, “iddia” gibi şirketler gelince Türkiye’de çok prim yaptı ve para kazandırdı. 2012’de Mackolik.com iyi bir değere yabancı bir şirkete satılınca, ne yapacağız diye etrafa bakınmaya başladık. O sıralarda yine Tarsuslu bir abimiz Mehmet Buldurgan (TAC’69) ile yollarımız kesişti. Onun melek yatırımcılıkla ilgili bir haberini okumuştum. Kendisiyle iletişime geçtim ve bir araya geldik. Melek yatırımcılık dünyasıyla da böylece resmen tanışmış oldum. Onların ŞirketOrtağım grubuyla çalışmaya başladık. ŞirketOrtağım’daki bir grup insanla beraber de TRAngels’ı kurduk. TRAngels 2014’te kuruldu, yani dolu dolu geçen yedinci senesinde... TRAngels’ın nasıl bir yapısı var? Nasıl çalışıyor? TRAngels çok farklı bir yapı oldu. Çok eşitlikçi öncelikle. Büyük hisse sahibi yok. 36 ortak kurduk, şu anda 60 ortak olduk. Hiç kimse çoğunluğu elde edemiyor, hatta yüzde 6 hisseyi geçemiyor. Bir arkadaşımız bizim için, “Türkiye’nin en sosyalist anonim şirketisiniz” demişti. Benim de hissem, şu anda yüzde 2 seviyesinde. Temelde gönüllülüğe dayalı bir çalışma mekanizması olan, hem kendisi hem de çevresindeki network ile yatırım yapan bir yapı oldu. Ortaklar ve yatırımcılarıyla birlikte 180 kişiye ulaştı. Artık melek ağının ötesine geçtik gibi. 180 kişilik bir “domain”imiz var, bunun 60’ı şirkete ortak. İlk yola çıkıştaki hedefimiz 100 ortak olmaktı. Varabilecek miyiz bilmiyoruz, ama bu rakam da zorunlu bir şey değil. Ben de şu anda girdiğim zamanki hissenin yarısını sattım mesela, başka bir arkadaşımız ortak olabilsin diye. Melek yatırımcılık kavramını biraz anlatabilir misiniz? Risk sermayesi ve benzeri büyük fonlardan farkları neler? Risk sermayesi, yatırım fonları gibi şeyler finansal kuruluşlar, finansal araçlardır. Melek yatırımcılık ise, daha erken seviyedeki girişimleri bulup, onlarla büyümeyi sağlayan ve çok büyük rakamlarla değil, daha ilk aşamalarda tohum diyebileceğimiz yatırımları yapan insanları ayırt ediyor. Burada en önemli noktayı unutmamak lazım, melek yatırımcılıkta paradan öte, “smart money” vardır. Kimse alınmasın ama ben eskiden açıkça söylerdim, -şu anda Türkiye, artık o durumda değil o ayrı konu- sadece para lazımsa, şimdi para müteahhitlerde, onlardan isteyin... Yani sırf para lazımsa onlarda çok var. Ama bu tür paranın sizden beklentileri farklı olur. Oysa melek yatırımcının beklentileri daha başarı endekslidir. Tabii ki finansal getiri beklentileri vardır ve olacak. Öyle Hilâl-i Ahmer gibi çalışmak değil melek yatırımcılık, ama daha başarı endeksli, bence toplum hizmeti tarafı olan, belki danışman- mentor olarak sahaya bile inebileceğiniz bir yatırımcılık türü. Yani bir gönül işi tarafı var. Ama melek yatırımcılar, fonlara göre daha çok riske girer, çünkü girişimler çok erken aşamada olunca riskler de çok daha yüksek oluyor tabii. Ama çok da büyük paralar yatırmazlar ve büyük kaybetmezler. Herkesin belli bir yaşa, belli bir deneyime geldikten sonra ufak da olsa melek yatırımcılık yapmasında çok büyük fayda görüyorum. Peki, girişimciler tarafından sorsak, onlar “meleklere” nasıl ulaşabilirler? Onlar mı sizi buluyor, siz mi onları? Çoğu zaman onlar bizi buluyor, zaten hep söylüyorum, onların birinci yeteneği bu olmalı. Yani Namık Kural’ı bulup çıkaramıyorsa, başarılı bir girişimci olamaz. Bunu, kendimi övmek için söylemiyorum. Bir girişimcinin başarılı olması için, bu piyasada kimlerle nasıl hareket etmesi gerektiğini Bizler okullarımızda gençlerimize neler yaşadığımızı anlatsak, sadece üç genci bile etkilesek, geleceğin girişimcilik dünyasına bence çok ciddi katkılar sağlamış oluruz.”

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=