SEV Connect - Sayı 13

P rof. Dr. Aslı Tolun, 17 Ağustos 2021, İTÜ Maslak Kampüsü, İstanbul. FOTOGRAF: COŞKUN ÇELER Ulusal Genç Bilim Kadınlarına Destek Programını, yine Üsküdar Amerikan’dan mezun arkadaşım Prof. Dr. Beki Mori Kan ve şirketin o zamanki Halkla İlişkiler Müdürü Yasemin Ahsen Böre ile birlikte geliştirmiştik. Sonra birçok Avrupa ülkesi bizim programımızı örnek aldı. Ben genellikle tüm öğrencilerime hep, “Bilimle kalın” derim, kızlar için de ayrıca “Kesinlikle vaz geçmeyin, her şeyi başarabilirsiniz,” diyorum, babamın ve ÜAKL’nin bize dediği gibi... Anadolunun çeşitli kentlerinde davetli olarak sıkça konferans veririm; hatta, ortaöğretim ve ilköğretim okullarında bile konuştum. arttırılması, hastalığa ve zararlılara direnç sağlanması, iyi özellik kazandırılması vb. amaçlanıyor. Çok da iyi ediliyor, çünkü artan nüfusun doyurulması ve çevreye zararlı uygulamaların azaltılması (tarım ilacı kullanımı gibi) bu sayede mümkün oluyor. Genetik yöntemlerle yeni kök hücre oluşturarak, ondan yeni organ yapımına uğraşılıyor. Bir de klonlama var. En ürkünç senaryo, kişiye yedek organ sağlamak için kopyasının yaratılması. Öyle bir uygulama etik değil. Domuzda genetik değişimlerle insana organ verici olmasına uğraşılıyor; geleneksel olarak yalnızca kalp kapakçığı kullanılmakta. Genetik çok tartışacağımız ve çok önemli gelişmelerin olacağı bir alan olmaya devam edecek. Gelecek demişken, gençlere, özellikle genç bilim kadınlarına neler söylemek istersiniz? Türkiye’de kadın bilim insanı olmak zor mu? Ben bu soruya hep şöyle yanıt veririm: Ülkemizde kadın olmak zor. Toplumda ve iş yerinde kadına çok fazla mobbing, yani bezdirme, yüklenme var. Bunu kadınlar da birbirine yapar; erkekler ise, rekabetçi cinsiyet olsalar da kadın karşısında hemen birbiriyle dayanışmaya girerler. Örneğin, erkek bir akademisyen on yıl ders vermese kimse itiraz etmez de, bir kadın rahatsızlığı nedeniyle bir-iki derse giremese hücuma uğrar. Bu konuda ne yapılabilir derseniz, etik konularını değerlendiren komisyonlar kurulması ve de komisyon üyelerinin yetkin olması... Boğaziçi Üniversitesinde İnsan Araştırmaları Etik Kurulunu kurmuştum. Türkiye Bilimler Akademisinde hem Onur Kurulundaydım hem Etik Kurulundaydım. İstanbul Valiliği İl İnsan Hakları Kurulunda görev aldım. Gördüğüm şu ki, kayırmacılığı önlemek şimdiki kültürümüzde çok zor. Üstelik, hemen her zaman kadın mağdur. Bilim dünyasında erkekler ön planda, ülkemizde bu daha belirgin. Kadınlar hep önyargı ve zorluklarla karşılaşır. Örneğin, iş başvurusunda kadın adayın kaç çocuğu olduğu konuşulur da erkek için bu hiç söz konusu olmaz. Kadının bekarı, erkeğin evlisi makbuldür. Yapılan bilimsel araştırmalarda, çok benzer sanal özgeçmişler hazırlanmış. Erkek isimli olanlar kadın isimlilerden daha üstün bulunmuş. Üstelik, kadınlar da değerlendirmeyi benzer şekilde yapmış. Kadının bilim dünyasındaki yerini güçlendirmek ve yüreklendirmek için L’Oreal-UNESCO iş birliğiyle O konuşmalarda da mutlaka kızları yüreklendirici birşeyler söylemeye çalışırım. Ben ailemden çok destek gördüm, ama her genç kadın o kadar şanslı olmayabiliyor. Onları desteklemek de bize düşüyor. Olanağı olan mezunlar ve arkadaşları eğitime bağış yapsalar... Bizim sınıf bir UAA öğrencisi okutuyor. Sonuç olarak, genetik uygulamalar bazı kişilerde kaygı yaratsa da, genetik biliminin önü çok açık. Aydınlatılmayı bekleyen çok bilinmez var, çözülecek çok sorun var. Üstelik çoook keyifli – dönüp dolaşıp genetikte karar kıldığım için çok mutluyum. CONNECT 13 27

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=