SEV Connect - Kış 2021
74 CONNECT KIŞ sonra Hazırlık Bölümünde başladım. Bazılarının, çocukluktan "ben öğretmen olacağım" hayalleri vardır. Benim hiç öyle bir hayalim olmamıştı aslında. Ama çok hızlı ve ani giriş yaptığım eğitimciliğe olan sevgim, her geçen gün arttı. Bunun da en büyük etkeni tabii ki çocuklar. Onların saf ve kendi hallerini, gelişimlerini görmek, beni en mutlu eden ve bu mesleğe bağlayan etken. ACI’da iken 15-20 senedir bu okulda öğretmenlik yapan kişiler için “yok canım, nasıl olur” derken, şimdi kendimi 28 senedir aynı kurumda eğitimci olarak çalışırken buluyor ve “evet, oluyormuş” diyorum! 28 yıl uzun bir zaman gerçekten, bu sürede hangi görevlerde bulundunuz? Okulda sınıfta olmak mı, yönetici olmak mı? SEV’e gelmeden önce, öğrenciydim. Yani SEV, benim profesyonel çalışma hayatımın ilk ve de tek kurumu! 1993 Eylül ayında ACI’da başladığım İngilizce öğretmenliğimi, 1998 yılından itibaren İzmir SEV İlköğretim Kurumlarında sürdürüyorum. 1997-1998 eğitim yılından itibaren Türkiye’de 8 senelik mecburi eğitim kanunun çıkmasıyla beraber, ACI küçülecek, zamanla sadece lise olarak devam edecekti. Bu nedenle de 1997 yılında SEV İlköğretim Okulları kuruldu. 1997-98 senesi, ACI’da bizim zamanımızın Hazırlık sınıfının son yılıydı. O sene sonunda önümde iki seçenek vardı: ya ACI’da devam edecek ve bir süre sonra lise öğrencileriyle beraber çalışmaya başlayacaktım ya da bir sene önce kurulan İzmir SEV İlköğretim Okulunda eğitimciliğe başlayacak ve beş senedir çalıştığım yaş grubuyla devam edecektim. Ben “ergenleri” ve okulla beraber büyümeyi seçtim. 1998’den 2005 yılına kadar 5, 6, 7 ve 8. sınıflarda İngilizce öğretmenliği yaptım. 2005 yılında yönetim kadrosunun değişmesiyle beraber, West Hall (Ortaokul) Müdür Yardımcılığı görevini üstlendim. 2016’nın Eylül ayında Ortaokul Müdürlüğü pozisyonuna atandım. Öğretmenlik, Müdür Yardımcılığı, Okul Müdürü… Hepsinin sorumluluğu farklı ama ortak noktası “çocuk”. Beni mutlu ve motive eden, tabii zaman zaman üzen ama hiçbir zaman umutsuzluğa kaptırmayan; çocuk. Tüm pozisyonlarda eğitimcisiniz ama çocukla olan ilişkinizin boyutu farklı. Sınıfta çocukla olmak bambaşka... Sınıf içini çok özlüyorum; o yüzden de sık sık sınıf ziyaretleri yapıyorum, çocukların sınıf içindeki veya bahçedeki hallerinden yaptığım gözlemler ve onlarla sohbetlerimiz beni besliyor. Çünkü pozisyonunuz ne olursa olsun amacımız hep aynı; çocuklarımızı bir sonraki “adıma” hazırlamak. Bu hazırlığı da sadece akademik olarak değil, çocuğu her anlamda, kapsayıcı bir şekilde yapmak. İçinde bulunduğumuz pandemi dönemindeyse çocukların okuldaki varlığının, enerjisinin eksikliğini o kadar hissediyoruz ki, anlatmam mümkün değil. Ancak koşullar ne olursa olsun; eğitim ve sevgi mesafe tanımıyor, bunu pandemi döneminde çok daha net gördük. Çocuklarımız bizim geleceğimiz, kıymetlilerimiz; o yüzden biz eğitimcilere onları doğru şekillendirmek için en az aileleri kadar görev düşüyor. EĞİTİMDE KARİYER Mezun olduğunuz okulda çalışmak nasıl bir duygu? Mezun olduğu okula dönüp, eğitim alanında çalışmak isteyen genç mezunlara neler söylemek istersiniz? Okulda öğretmenliğe başladığım ilk sene, bana öğretmenlik yapan öğretmenlerimle meslektaş olmuştum. O kadar farklı bir duyguydu ki; ilk zamanlarda öğretmenler odasına, sanki öğrenciymişim gibi, kapıyı vurarak giriyordum! Ama bana o kadar çok şey öğrettiler ki; Sevgili Ülay Hanım, Figen Hanım, Mrs. Orbaşlı, Hilkat Hanım, Ülkü Hanım ve Çiğdem Hanımın hakları ödenmez. Hem öğrenciliğimde hem öğretmenliğimde onlardan öğrenmeye devam ettim. Biz ACI’da belli bir kültür ve bakış açısıyla yetiştik. Profesyonel hayatta bunu sürdürebilmek ve öğrencilerimize aynı katkıyı sunabilmek tarifi olmayan bir duygu. Bunu yaşayabildiğim ve sürdürebildiğim için hayata hep teşekkür ettim. Eğitimi aldığınız ekolle çalışabilmek, profesyonel yaşamda büyük lüks. ACI’da mottomuz: “Enter to Learn, Depart to Serve.” Artık iş hayatında sadece ACI değil, SEV İlköğretim Okulları mezunlarımız da var. Ve onların da benim yaptığım gibi “Re-enter To Serve” bakış açısıyla okulumda ışık vermeye devam etmeleri, çok istediğimiz ve desteklediğimiz bir durum. Kapımız, mezunlarımıza her zaman açık. Bugün geriye baktığınızda, ACI’da geçirdiğiniz yılların hayatınıza etkisi hakkında neler söylemek istersiniz? ACI bana en başta, ben olmayı, kendimi keşfedebilmeyi öğretti. Benim zamanımda sadece kız okuluyduk; bu pozitif ayrımcılık, hayatta tek başıma kalsam da kendime yetebileceğimi gösterdi. Çünkü biz ACI’da müfredatın dışında aldığımız Home-Ec derslerinde -Mrs. Şengöz’ün kulakları çınlasın- yemek yapmayı, sofra kurmayı, çocuk bakmayı, örgü örmeyi, temel ev işlerini öğrendik. Okul hayata hazırlamalıdır ya, işte bunun pratiğini, bizi yetiştiren öğretmenlerimizle ACI’da yaptık. Dolayısıyla ayakları yere basan, kendine güvenen, hakkını doğru şekilde savunabilen, bilgili ve görgülü, global bakış açısı olan, çağdaş Türk gençleri olarak yetiştik hepimiz. Ve şimdi ben de görevim icabı, SEV Kurumlarında çocuklarımızı, bu ışık altında yetiştirmeye devam etmeye gayret ediyorum. “Tüm pozisyonlarda eğitimcisiniz, ama çocukla olan ilişkinizin boyutu farklı. Sınıfta çocukla olmak bambaşka... Sınıf içini çok özlüyorum...”
RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=