SEV Connect - Kış 2021

32 CONNECT KIŞ Portreler dört senelik profesyonel tecrübenin ardından başladım. Dolayısıyla bu dönem, önceki dört sene içinde, özellikle ZHA’da öğrendiklerimi, kendi başıma tekrar ettiğim ve sorguladığım bir dönem. ZHA tasarımlarında sıkça rastlandığı gibi, doğadan esinlenmiş organik ve heykel niteliği taşıyan formların insan üzerindeki ilksel etkisi, bana her zaman cazip gelmiştir; fakat kişisel olarak Gaudi kadar sınırların belirsiz olduğu bir yaklaşımdan ziyade, belirli kısıtlamalar karşısında yaratıcı çözümler üreten tasarımları kendime daha yakın hissediyorum. Bu bağlamda, ZHA’da üzerinde çalıştığım Beethoven Konser Salonu ve bundan çok farklı ölçekte olmasına rağmen MIM Studios olarak gerçekleştirdiğimiz Tsujiri kafe tasarımının, beni yansıtan projeler olduğunu düşünüyorum. Akademik dünyadaki çalışmalarınız nasıl ilerliyor, devametmeyi planlıyor musunuz? Şu an Londra’da, London South Bank Üniversitesinde, lisans öğrencilerinin tasarım stüdyolarından birinde görev alıyorum. Bu sene eğitmenlikteki Bu patlamaya karşı gecikmeyen tepki 2008 kriziyle iyice olgunlaştı. Öyle görünüyor ki, bilgisayar hayatımızın her alanını hızlandırdığı gibi, mimari diskurda zaten süregelen kırılmaları da geçtiğimiz 25 yıl içinde hızlandırdı. Modern mimari, 1920’den bu yana ivme kazanmaktan ziyade tekelliğini kaybetti diyebiliriz aslında. Birbirine tepkiyle doğan yeni akımlar ve bu akımlar etrafında oluşan yeni mimari kamplar, bugün “modern mimariyi” çok parçacıklı hale evirdi. Bu bağlamda takip ettiğim birçok Türk mimar hem akademik hem de pratik alanda, farklı akımlar doğrultusunda mühim katkılar sağlıyorlar. Uluslararası mimarlık ofislerinden çalışmış biri olarak, bu mesleği yapmak isteyen gençlere neler önerirsiniz? Mimari uzun soluklu bir meslek, adeta bir yolculuk, o yüzden öncelikle sabırlı olmalarını öneriyorum. İkinci olarak, eğitim süreçlerini, pratiğe geçiş için bir dönem olarak görmelerini tavsiye ediyorum. Fakat bu önerimi, son zamanlarda okullardan sıkça talep edildiği şekilde, kendilerini işverenlere en cazip kılacak teknik vasıflarla donatmaları anlamında söylemiyorum. Bu vasıflardan daha önemli olarak, etraflarındaki profesörler ve sınıf arkadaşlarıyla olan bilgi alışverişine, etkileşimlerine dikkat etmelerini ve bunlara önem vermelerini tavsiye ediyorum. Bu etkileşim süresince, mimari içinde ne yönde devam etmek istediklerini sorguladıkları ve kurdukları ilişkiler sayesinde kendilerine ilerde yeni kapılar açabilecekleri bir dönem olarak görmelerini şiddetle tavsiye ediyorum. ikinci senem. Pratik ve akademik diskurun birbiriyle olan ilişkisini önemli buluyorum ve ikisinin arasındaki dengeyi koruyabildiğim sürece eğitmenliğe devam etmeyi planlıyorum. Yale Üniversitesinde, farklı profesörlerimle hem çalışma hem de onların sunduğu derslerde asistanlık yapma fırsatı buldum. Bu profesörlerden, akademik ve profesyonel çalışmalarını iyi dengeleyenlerin her iki alanda da kendilerini geliştirdiklerini gözlemledim. Londra’da ofisinde çalıştığım ve Yale’de bir dönem stüdyosunda öğrencisi olma fırsatına kavuştuğum Zaha Hadid de bu gelenekten gelen örnek bir mimardı. Modern mimarlık son 25 yılda nasıl bir evrim geçirdi? Bundan aşağı yukarı 25 yıl önce modern mimari, daha doğrusu post- modern mimari, “dijital kavşak” diye adlandırdığımız bir dönemden yeni geçmiş ve bünyesindeki tasarım teknolojilerine bilgisayarı da eklemişti. Ardından özellikle öncü mimarlık stüdyolarından yayılan, mimaride formun öne çıktığı bir patlama yaşandı. “Modern mimari için 1920’den bu yana ivme kazanmaktan ziyade, tekelliğini kaybetti diyebiliriz aslında. Birbirine tepkiyle doğan yeni akımlar ve bu akımlar etrafında oluşan yeni mimari kamplar, bugün modern mimariyi çok parçacıklı hale evirdi.”

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=