SEV Connect - Kış 2021
CONNECT KIŞ 13 en önemli unsurlar oluveriyor. Bulunduğumuz coğrafya son derece eşsiz olsa da şehirlerimizi çok hoyrat kullandığımızı ve çok hırpaladığımızı düşünüyorum. Bu bağlamda, bu kadar hırpalanmış dokunun arasında iyi üretilmiş bir kent mekânı gördüğümüzde, içimize bir umut doğuyor. Ürettiğimiz kentsel mekân projelerinde yakalamaya çalıştığımız, her zaman bu umut oluyor açıkçası. Bu alan bir şelale düzenlemesi de olsa, kenti ciddi şekilde ikiye bölen bir demir yolu da olsa, her zaman içinde bulunduğumuz bu bağlamın bir şekilde nitelikli hâle getirilebileceğine inanıyorum. Yerel yönetimlerin gerek işin profesyonellerini, gerekse o şehirlerde yaşayanları bu tür projelere dâhil eden girişimlerde bulunması, kentin mimari kültürünün yaşatılmasına nasıl bir katkı sağlar sizce? Ülkede kalmayı tercih etmiş meslek insanları olarak, yaşadığımız şehirleri güzelleştirmek ve nitelikli hale getirmek konusunda kendimizi bir anlamda memur ve mesul hissediyoruz. Tabii bizim kendimizi böyle hissetmemiz yetmiyor, masanın diğer ucundaki aktörün de bu potansiyeli görüp, kenti dönüştürmek anlamında elini taşın altına koyması gerekiyor ki, bu diğer aktör de kamu; belediyeler ve valilikler. Kentlerimizde mimari bir kültürden bahsedilebilir mi, ondan çok emin değilim açıkçası, fakat bana umut veren bir konu varsa, o da kentlerimizi bundan daha kötü hâle getiremeyeceğimiz gerçeğidir. Katılımcılık, demokrasilerde olmazsa olmaz bir şart ve kenti yönetenlerin farklı metotlar, farklı katılımcılık yüzdeleri ve varyasyonlarıyla bu denemeleri yapması son derece önemli ve kıymetli. Vandalizmin ve hırpalamanın önüne geçmenin en etkili yolunun, halka yaşadığı çevreyi sahiplendirmek olduğunu düşünüyorum. Hepimiz, seçilmesinde ya da yapılmasında bir miktar katkımız olduğunu hissettiğimiz süreçleri sahiplenip benimseriz. Kent mekânlarının halkın katılımıyla şekillenmesi, bu anlamda çok kıymetli. Son olarak, Üsküdar Amerikan Lisesinin hayatınızda ve kariyerinizde nasıl bir yeri olduğunu öğrenebilir miyiz? Üsküdar SEV’den 2002 yılında, Üsküdar Amerikan Lisesinden ise 2005 yılında mezun olmuş biri olarak; bu eğitim kültürünün ve kampüsün uzun seneler boyunca parçası olmanın, hayatımda ve kariyerimde ayrı ayrı çok önemli yerleri var diyebilirim. İlki annem Tansu Bozdağ Atan’ın (UAA’73) da bu okuldan mezun olması ki bu durumu, aynı kültürün çok uzun seneler aile içinde paylaşılmış ve devam ettirilmiş olması açısından kıymetli buluyorum. Kariyerimdeki yeri ise çok daha farklı. UAA mezunu olan, çalıştıkları yerlerde önemli pozisyonlara gelmiş kişilerin bulundukları şirketler, müşteri portföyümüzün bir bölümünü oluşturmakta. Bu şirketler için farklı ölçeklerde dizayn ve projeler geliştiriyor, davet ettikleri mimari proje yarışmalarına katılıyoruz. Bireysel olarak farklı kültürleri ve yabancı dilleri benimseyerek toplumsal adalet ve etik kavramları içinde gelişme imkânı tanıdığı için, lisemizin bugün olduğumuz kişi hâline gelmemizde büyük bir payı var diye düşünüyorum. haliyle, bulunduğu yeri niteliklendirme olarak görüyorum. Sanırım bu mesleğin zorluğu da tanımının bu kadar basit olmasından kaynaklanıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Bakırköy Cumhuriyet Meydanı Kentsel Tasarım yarışmasında 1. Eşdeğer Ödül almışsınız; ilk olarak ödül nedeniyle kutlarız. Daha önce de şehrin ortak alanları üzerine projeler üretmenizden yola çıkarak, “kent ve mimari” konusuna nasıl yaklaştığınızı öğrenebilir miyiz? Öncelikle tebrikleriniz için teşekkür ederim. Kamusal alan kullanımını çok önemsiyorum. Medeniyeti, tanımadıklarımızla bir arada bulunabilme yeteneği olarak algılıyorum. Medeniyet, Medine, Şehirli olma kavramlarının birbirinden türediğini düşünürsek, tanımadığımız pek çok insanla bir arada bulunabildiğimiz açık kent mekânları, kenti tarifleyen “Bulunduğumuz coğrafya son derece eşsiz olsa da şehirlerimizi çok hoyrat kullandığımızı ve çok hırpaladığımızı düşünüyorum. Bu bağlamda, bu kadar hırpalanmış dokunun arasında iyi üretilmiş bir kent mekânı gördüğümüzde, içimize bir umut doğuyor.”
RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=