SEV Connect - Kış 2019
76 CONNECT KIŞ Nesilden Nesile GEÇENSENE, yeğenimAli Atilla Heper, Üsküdar Amerikan Lisesi’ne girmeye hak kazanınca çok sevindik. Kardeşimin ilk söylediği şey, oğlunun, annemden ve benden anılarını dinlediği, bahçesinde çocukluğunun geçtiği ve yaşadığı maceraların sahnesi olan bir okula gitmesinin, içini rahatlattığıydı. Sanki eski evine dönüyormuş, eski güzel bir rüyayı yeniden yaşayacakmış gibi… Atilla ise yeni nesil sistemin tüm zorluklarına rağmen, çok iyi bir başarı elde etmenin gururunun ötesinde, babaannesi ve halasının okuluna gidecekti, çok heyecanlanmıştı, mutluydu. Anneannem, eğitime çok önem veren bir ailede büyümüş ve çocukluğundan itibaren Fransız eğitimi almıştı. Reşat Nuri Güntekin’in öğrencisi olarak edebiyat ve sanata pek düşkündü. Aynı zamanda el becerileri de çok gelişkindi. Çocukluğunda, Atatürk’ün Selanik’te hemkomşusu hemdeManastır Askeri İdadisi’nden (Osmanlı döneminde lise) dönem arkadaşı olan babası tarafından modern Türkiye Cumhuriyeti vizyonuna uygun bir kadın olarak yetiştirilmişti. Dedem ise savaş yıllarının tüm zorlu şartlarına rağmen tıp eğitimini tamamlamış, aynı zamanda üç dili yazıp konuşan başarılı bir operatör doktordu. Çocuklarının eğitimine çok önem veriyorlardı. Dayımı Galatasaray Lisesi’ne yazdırdıktan sonra sıra anneme gelmişti. Kalamış’ta (Kadıköy) oturuyorlardı ve yabancı dil de öğrenebileceği iyi bir okul olarak UAA’ya göndermeye karar vermişlerdi. Oraya gidebilmek için annemin ifadesine göre “Pekiyi” karneyle mezun olmak gerekiyordu. O da olunca, okulumuzdan 1960’ta mezun olan annemAyşe Ayşen Uğurel Heper’in, Üsküdar hayatı başladı. Bunu İstanbul Üniversitesi Filoloji Bölümü izledi, hatta tezini bana hamile olarak vermiş, geçtiğini öğrendiğinde sekiz aylık karnıyla sevinçten zıplayamadığını söyler durur. Annembizleri yetiştirdikten sonra senelerce İngilizce öğretmenliği yaptı. Bir sürü öğrenciyi yetiştirerek hayatlarına dokundu. Çocukluğum, annemin sınıf arkadaşlarıyla olan okul hikâyelerini, özellikle Practice House maceralarını ve İngilizce şarkıları dinleyerek, dostluklarını gözlemleyerek geçti. Birbirine çok bağlı bir sınıftılar. Her ay toplanırlardı, hâlâ da toplanırlar. Ben de annemle birlikte pek çok kez katıldımo toplantılara; birbirinden güzel ve bakımlı, aynı zamanda 10 parmağında 10marifet olan bir sürü hoş hanımla olmak, pek hoşuma giderdi. Aralarında çalışanlar da vardı. Hatta IBM, orada çalışan sınıf arkadaşları dolayısıyla, o dönemlerde adını öğrendiğim ilk kurumsal firmalardandı. EĞITIM FARKLILAŞSA BILE, KÜLTÜR AYNI İlkokul bitince bu sefer sıra bana gelmişti. O zamanlar her okulun sınavına tek tek giriliyordu. Çocukluk ya, ben Almanca öğrenmek istiyordumnedense, gidebileceğimokulu da kazanmıştım, ancak UAA sonuçları gelince karar bana sorulamayacak kadar netti. Evde bayramhavası esmişti. Okulun bahçesini çok beğendiğim için bu karara fazla itiraz etmedimdoğrusu. 1984’teki lise mezuniyetinden sonra Boğaziçi Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi okudum, UAA’lı olarak sınıfta tam yedi kişiydik; ACI’lılarla birlikte oldukça büyük bir çoğunluk oluşturuyorduk. Bizle rekabet oldukça zordu, her açıdan hep ön saftaydık. İş hayatında insanlarla haşır neşir olmak hoşuma gidiyordu ve Marmara Üniversitesi’nde İnsan Kaynakları Yönetimi ve Gelişimi üzerine yüksek lisans yaptım. Aynı alanda, ağırlıklı olarakmedya ve perakende sektörlerinde çalıştım. Kendi işimi de kurarak danışmanlık deneyimi kazandım. Halen hem insan kaynakları alanında proje bazlı danışmanlık ve kişisel gelişim alanlarında eğitim veriyor hemde kariyer koçluğu yapıyorum. Annem gibi ben de okulumun bana kazandırdığı sorgulayıcı, yenilikçi, empatik yaklaşımlı, durumsal çözümüretebilme ve yaratıcılık becerilerimle birçok kişinin yaşamına dokunuyorum. MİNE GÜLDAĞ HEPER EKŞİ (UAA’84) Üsküdar Amerikanlı olmak Annesinden devraldığı Üsküdar Amerikan bayrağını yeğenine teslim eden Mine Güldağ Heper Ekşi, kendilerine kazandırdığı değerler ve sağladığı avantajlar nedeniyle, okullarına şükran borçlu olduklarını belirtiyor. Üç kuşak bir arada. •
RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=