SEV Connect - Kış 2019
32 CONNECT KIŞ SEV YAPAY ZEK Â PANELİ dünyada da birçok yerde böyle. Yapay zekânın henüz bir hukuku yok. Biz naçizane Microsoft’ta şunu yapmaya çalışıyoruz ve bununla gurur duyuyorum. Bu endüstride en etik davranmaya çalışan, hatalar yapan ama bu hataları kabul eden bir şirket Microsoft. Hepimizin de çok gurur duyabileceğimiz, Ece Kamar adında bir Türk arkadaşımız, Microsoft’un yapay zekâ etik ve hukuk komitesini 6-7 sene önce ilk başlatan insan olmuş. Microsoft AETHER (AI and Ethics in Engineering and Research) adı verilen bu komite, doğrudan CEO’ya bağlı ve bağımsız çalışıyor. Bugün bu komitenin onayı olmadan, hiçbir yapay zekâ ürününü piyasaya çıkaramıyoruz. Tüm dünyada devletler dâhil, çok farklı amaçlarla Microsoft gibi şirketlere gelebiliyorlar. Bu komite onay vermezse bu talepler yerine getirilmiyor. Şirket dışında Facebook, Google gibi büyük oyuncularla da “Partnership on AI” adında bir iş birliğimiz var. Bu çok önemli; çünkü bu global organizasyonla, hukuk kurallarını yapanlarla ve politikacılarla iş birliğiyle, teknolojinin artısını ve eksisini göstererek, kendi kurallarımızı yaratmaya çalışıyoruz. Eğer biz bireyler olarak farkında olmazsak, “hey ne oluyor, sen benim verimle ne yapıyorsun?” demezsek, zaten teknoloji dünyası parasını bu verilerden kazanıyor, çok farklı noktalara gidebiliriz. Endüstrilere etkisi açısından bakarsak, elektriğin bulunuşunu düşünün, internetin çıkışını ve hayatımıza girişini… Yapay zekâ da böyle, her şeyde ve her yerde olacak. Önemli olan, bizler hayatımızın anlamını, kariyerimizin anlamını, nasıl bir yapay zekâ teknolojisiyle daha da güzelleştireceğiz, ona karar vermemiz gerekiyor. Üsküdar’da okullarımızdan çocuklarla da konuştuk. Yapay zekânın etkilediği o kadar çok alan var ki, iş dünyasındaki değişimler ilk akla gelenler. Oysa engelliler için AI var mesela. Görme engelli ve işitme engelli insanlar için uygulamalarımız var. 80 milyon insan kullanıyor dünyada. Bu çok anlamlı bir şey. Sağlık alanında kanser teşhisinde kullanılıyor. Türkiye’de benim takım arkadaşımın çalıştığı bir alanda; örneğin deprem olduğunda ya da Suriye’deki sorunlu anlarda, insanları bulup riski düşürmek için kullanılan uygulamalar var. Spor alanında F1’de performans artışı için simülasyonlarda yapay zekâ kullanıyoruz. Sanatçıların kullanabileceği uygulamalar var. Nereye baksak artık AI görebiliyoruz. Önemli olan biz neyi istiyoruz ve o alanda teknolojiyi nasıl kullanacağımıza karar vermemiz. Gerçekten uzaktan görüldüğü gibi öğrenilemeyecek, korkulacak bir şey değil. Yeter ki bizler açık fikirli olalım. MD: Önder Bey, yapay zekâ konusunda Türkiye’deki şirketlerin yaklaşımı nasıl? Bir uyanış var mı? Sadece büyük kurumlar mı ilgileniyor? ÖK: Arkadaşlarım hukuksal ve sosyal tarafından çok iyi bahsettiler. Ben biraz teknik boyutuna bakmak istiyorum. Biz şu ana kadar bir yılda 100’den fazla şirkete gittik. Küçük veya büyük herkes şunun farkında: “Bir şeyler yaklaşıyor.” Bu konuda bir sunum almayan, bilgi edinmeyen, duyum almayan kimse yok. Patronundan en alt çalışana kadar herkes bir şeylerin yaklaştığının farkında. Bu değişimi görüyor, bunu her alanda kullanabileceğinin de farkında. İleri analitiğin, ya da yapay zekânın bir avantajı var. Robotik gibi insanı işinden eden bir alan değil burası. O yüzden bir fayda sağlayacağını insanlar biliyor. DidemHanım’a katılıyorum. Artık her alanda var ve size fikir veriyor. Yeni iş alanları da yaratıyor. Siz karar verirken, sizin çok daha geniş bir perspektiften bakmanızı sağlıyor. Siz normalde eski satışlara bakıp tahmin yapacakken yapay zekâ birçok farklı veriyle geliyor. Tekrar söylüyorum, bunlar 1940’lardaki metotlardan pek farklı değil. Sadece verinin birbiriyle ilişkisini kurabiliyorsunuz ve birden fazla analizi bir arada yapabiliyorsunuz. Tabii yeni önemli alanlar çıktı. Örneğin, verinin düzgün olması artık çok önemli. Yani sistem öyle ki, çöp veri girerse ortaya çöp sonuç çıkıyor. Biraz önce verilen örnekteki gibi, yapay zekânın mahkemelerdeki testlerde siyahilere daha fazla ceza vermesi durumundaki gibi… Ya bunu insan müdahalesiyle düzeltmeniz ya da yönlendirmeniz lazım. Bu nedenle veri mühendisliği diye bir kavram çıktı. Ben gençlerin bu alana yönlenmelerini tavsiye ederim. Veri mühendisliği, veri biliminden daha kıymetli hale gelecek ve veriyi daha kıymetli ve düzgün hale getirecek bir alan olacak. Yakın zamanda öyle yazılımlar çıkacak ki; örneğin yakında Microsoft da bir platform çıkarıyor, üç beş yıl sonra excel kullanır gibi veriyi iyi bir şekilde modelleyebilir hale geleceksiniz. Ama veriyi sağlıklı, düzgün hale getirmek daha da kıymetli hale gelecek. Yapay zekâ kimsenin işini elinden alacak değil, yardımcı olacak bir alan. Hemen her şirkette farkındalık çok yüksek, herkes küçük veya büyük de olsa birtakım adımlar atıyor. Ama Batı ülkeleri koşuyorlar, biz onlara yetişemiyoruz. MD: Şimdi bu konuya gelecektim, yapay zekâ denilince ilk söylenen şey “büyük veri” oluyor. Burada, insanların kişisel verileri de söz konusu. İnsanlar bu verilerin nasıl kullanıldığını biliyor mu? Bu konudaki yasal haklarını biliyor mu? CN: Biraz evvel DidemHanım da bahsetti. Şirketler ile müşteriler ve kullanıcılar açısından, “benim verimle ne yapıyorsun?” sorusu çok önemli hale geliyor. Bunun için 2016 yılında çıkan Kişisel Verilerin Korunması Kanunu var. Ama bunun için yasa kadar, kültürün de değişmesi gerekiyor. Firmalar bu kanuna alıştılar. Ancak biz Avrupa Birliği bölgesinde 1995’ten beri olan direktifleri aldık. Onlarsa yakın zamanda iki adım öne geçerek, GDPR denilen (General Data Protection Regulation) yeni bir düzenlemeye geçtiler. Türkiye’de 2018’de şirketler, müşterilerinden kişisel verilerle ilgili izinler aldılar. Avrupa’da düzenlemeler çok eski, Avrupa’nın önde koşması hiç sürpriz değil. Ama Türkiye’de yapay zekâ kısa sürede belli sektörlerde çok önemli hale geldi. Özellikle bankacılıkta. Çoğumuz farkında olmadan yapay zekâya hâkimiz ve kullanıyoruz. İnsanların, kişisel verileri konusunda farkındalıkları oluşmaya başladı. Kuruma gelen bazı şikâyetleri görüyoruz ve beraber değerlendiriyoruz. Neredeyse 30 milyonun üzerinde şikâyet var ve çoğunluğu tüketicilerden geliyor. KVKK bizim için bir dönüm noktası oldu. En azından belli çalışmalar yapılıyor artık. Fakat yapay zekânın üzerinde açık bir tanımlama yok henüz. Ancak veri transferi, verinin büyük veri içinde işlenmesi konularında düzenlemeler var. Şimdi artık bunlara dikkat ediyoruz. Tüketici tarafında yapılan anketlerde yüzde 70’in üzerinde kişisel verilerle ilgili farkındalık çıktı. DÜA: Verilerin paylaşımı konusundaki farkındalıkla ilgili ben de bir iki şey söylemek istiyorum. Bence, bunun ne kadar önemli olduğunun farkında değiliz. Farkında olsaydık, şikâyetlerin 30 milyon yerine milyarlar olması lazımdı. Açıkçası ben işin içindeyim ve kendim bile kişisel verilerimin akıbetini takip edemiyorum. Kendimi geliştirmeye çalışıyorum, oğlumu geliştirmeye çalışıyorum ama mümkün değil. Çünkü her şey o kadar hızlı gelişiyor ki, neyin ucunun bize nasıl dokunacağının farkında olmak ve kendimizi eğitmeye çalışmak zorundayız. Aslında iyimser bir insanım ama bu farkındalık konusunda biraz kötümser düşünüyorum. Bu konuda daha fazlasını yapmalıyız. Türkiye’de neredeyiz fazla bilemiyorum, 8 yıldır Microsoft Global’de çalışıyorum ve 20-25 yıldır yurtdışındayım. Ama şunu biliyorum; geriden geliyoruz, çünkü nedeni bence dil. Yapay zekâda dil çok önemli, bugün ne geliştiriliyorsa önce İngilizce olarak geliştiriliyor. Yerelleşmesi ve Türkiye’ye gelmesi 3-5 yıl alabiliyor. Bugün yapay zekâyla ilgili hizmetleri ayda 50 dolara alabilirsiniz, ama bu servisler ilk önce İngilizce konuşan 18 ülkede
RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=