SEV Connect - Kış 2019
30 CONNECT KIŞ SEV YAPAY ZEK Â PANELİ Mine Dedekoca (MD): Herkese merhaba, bugünkü konumuz herkesin duyduğu, ama ne olduğunu tam olarak bilemediği Yapay Zekâ üzerine. Üç tane çok kıymetli mezunumuzla birlikteyiz. Ceylan Necipoğlu, Paksoy Hukuk Bürosu’nda kıdemli avukat. Önder Kaplancık, KoçDigital Genel Müdürü ve Didem Ün Ateş, Londra ofisinde Microsoft Global Yapay Zekâ Direktörü... Son günlerde sıkça konuşuluyor, robotlar, yapay zekâ geldi, geliyor. Korku senaryoları olanlar var, iyimserler var. Didem Ün Ateş sizden başlarsak, hepimizin anlayacağı bir dilde yapay zekâ nedir? DidemÜn Ateş (DA): Aslında bakarsanız gerçekten çok basit, bugün yapay zekâ ile dijital anlamda insan beynini taklit etmeye çalışıyoruz. Bunu belirli algoritmalarla, yazılımlarla yapmaya çalışıyoruz. Bu aynen bir bebeğin yürümeyi, görmeyi, okumayı öğrenmesi gibi; sıfırdan yazılımlara neyi, nasıl yapabileceklerini öğretebiliyoruz. Özellikle elinizde ne kadar çok veri olursa, o kadar iyi, doğru, kaliteli ve hızlı öğrenebiliyor algoritmalar. Yapay zekânın en önemli alt dallarından biri haline geldi Machine Learning yani makine öğrenmesi alanı. Öğrenmesi de tıpkı insan gibi; birkaç küçük adımla başlayıp, kendi kendine yazılımı geliştirip, daha sonra da geleceği tahmin etme kapasitesine sahip olabiliyorlar. Tabii bunlar 50 yıla yakındır konuşulan konular. Ancak bugün geldiğimiz noktada önemli gelişmeler oldu. MD: Önemli gelişmeler demişken, Önder Kaplancık’a dönersek, KoçDigital yeni bir şirket ve endüstrilerde yapay zekâ uygulamalarına artan ihtiyaca yönelik kuruldu değil mi? Önder Kaplancık (ÖK): Evet, KoçDigital, 1 Eylül 2018’de kuruldu. Sadece 14 aylık bir şirketiz. Sadece ileri analitik ve nesnelerin interneti (IoT) gibi konularda hizmet vermek amaçlı kurulduk. Bu amaç için KoçSistem içinden doğduk. Hem Koç Grubu hem de farklı kurumlara ileri analitik projeleri yapıyoruz ve şu anda 85 kişilik bir şirketiz. 14 aydır şirkette sadece yapay zekâ konuşuyoruz. Gerçekten yapay zekâyı anlamak ve anlatmak başlı başına bir efor istiyor. Ama önce geçmişine bir bakmak lâzım. Niye bugün bu kadar konuşulur hale geldi yapay zekâ? Aslına bakarsanız II. Dünya Savaşı döneminden, 1940’lardan beri kullandığımız istatistiki metotlar hep aynı. Savaş sonrasında endüstri mühendisliği patlama yapmış ama bu metotlar aynı kalmış. 1990’lara geldiğimizde bilgisayara geçmişiz ama yine aynı metotlar. Bir talebi mi tahmin edeceksiniz; satışa bakarsın, geçmişte böyle oldu, trend böyle, yarın şöyle olacak dersiniz, biterdi. Oldukça mutlu günlerdi. Sonra 2000’li yıllardan itibaren makineler anormal bir şekilde hızlanmaya başladı. Moore Yasası var, her 18 ayda işlem gücü iki katına çıkar diyorduk, onun kat kat üzerine çıktık. Her yerde okuyoruz, saniyede şu kadar petabayt veri üretiliyor. 1997 yılında bilgisayarlar satrançta insanı yendi. Niye? Çünkü satrançtaki alternatif sayısı insandaki hücre sayısından fazla, ancak alternatiflerin hepsini içine alıp işleyebilecek hale geldiler. Veriler çeşitlendi. Sadece satış verisine bakamazsın: hava durumuna bakman gerekiyor, rakibinin verisine bakman lazım, ürünün fiyatına bakman lazım… Veri çeşitlendi, hızlandı ve büyüdü. Petabaytlar, eksabayt’lar girdi hayatımıza. İşte buradan yapay zekânın sesleri gelmeye başladı. Bu kadar büyük veriyi alıyor ne yapıyor? Aralarındaki ilişkilere bakıyor. Hiçbir şey bilmeden, uzmanlığı olmadan sadece bu veriler arasındaki ilişkilere bakıyor. Zaman içinde bulduğu bu ilişkilerin bütün verilerini izliyor ve değişikliklere göre yeniden öğreniyor, yeni ilişkiler kuruyor. Satış ve pazarlamadan üretime, insan kaynaklarına kadar işte birçok alanda kullanılmaya başlandı. Toparlarsam; 1940’lardan bu yana üç şey değişti, makineler hızlandı, veriler çeşitlendi ve artık devasa boyutlara ulaştı. SEV YönetimKurulu Başkanı Mehmet T. Nane'nin de katıldığı panelde konuşmacılar, yapay zekânın ayak seslerinin giderek yükseldiği günümüzde, ürkütücü senaryolarla vakit kaybetmek yerine bu alanda bir an önce gerekli adımları atmamız gerektiğini vurguladılar.
RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=