SEV Connect - Kış 2019
24 CONNECT KIŞ olacak. Machine-brain interface dediğimiz kavramın değişik formları var. Bir kısmı beyine transplante edilen çiplerle, bir kısmı da beyin dalgalarını (electroencephalogram dalgaları) dışarıdan okuyup onu anlayabileceğimiz bir dile çeviren araştırmalar var. Bunun, ilk aşamada felçli hastalara yardımcı olacağını düşünüyorum. Bu alanda zaten klinik deneyler yapılmak üzere. Bilgisayarların hızlanmasıyla, bateri pil ve robotik teknolojisinin ve yapay zekâ algoritmalarının gelişmesiyle, önümüzdeki 10-20 yıl içinde felçli insanların “exoskeleton” kullanarak yürüyebilecek duruma geleceklerine inanıyorum. Bu tür çalışmalarda etik sorun yok, ama normal insanların beyin-makine arayüzü kullanarak, iş veya spor alanında avantaj elde etmeleri, etik sorunlar yaratabilir. Geriye dönüp baktığınızda, Diyarbakır’dan Baltimore’a uzanan ilhamverici başarı öykünüzde sizce en önemli köşe taşları nelerdir, Anadolu’nun uzak köşelerinde okuyan gençlere neler söylersiniz? Diyarbakır’da doğdum ama çok küçük yaşta Mersin’e gittiğim için kendimi Mersinli addediyorum. Yazları da, annem ve babamın memleketi Nevşehir ve Avanos’ta geçirirdik. Çok iyi bir çocukluğum oldu, seven ve destekleyen bir ailede büyüdüm. TAC’deki ortam ve orada kurulan arkadaşlıklar çok iyiydi. Hatta ortaokulu bitirdiğim yıl, Ankara Fen Lisesi’nin sınavına girmiştim, ama Tarsus’u bırakmak istemediğim için bilerek doğru cevaplar vermedim ve kazanmadım. Belki Ankara Fen Lisesi’nde de iyi bir eğitim alır, aynı kariyeri yapardım, ama Tarsus’ta kalmak ve arkadaşlarımla birlikte olmak benim için o dönemde bile önemliydi. Lisedeyken araştırma yapmak istediğimi biliyordum, ama hangi alan olacağına karar vermemiştim. Hacettepe’nin o yıl İngilizce Tıp bölümünü açmasının ve kimya hocam Erdoğan Kaynak’ın, Hacettepe Tıp Fakültesi’ni seçmemde büyük etkisi oldu. Daha önce dediğim gibi, insanın tutkusunu bulması lazım. Benim tutkum da araştırma yapmaktı. Üniversitedeyken, nöroloji hocalarımdan Dr. Turgay Dalkara bana mentorluk etti, laboratuvarını bana açtı; yazları tatil yerine orada çalıştım. Bu kadar yoğun bir temponun içinde hobileriniz veya ilgi alanlarınız var mı? Evet, insanın sadece bilimle uğraşmasının yanında kafasını dinlendirebileceği başka hevesleri de olması lazım. Ben üniversiteyken brice ve mağara araştırmaya çok hevesliydim ve okulun son iki yılı Türkiye Mağara Araştırma Derneği’nin sekreterliğini yaptım. Türkiye’nin birçok mağarasını ve dağını gezdim. Ayrıca fotoğrafçılığa tutkunum. O günlerden beri buna devam ederim. Son yıllarda marangozluğa ve mobilya yapmaya merak saldım. İnsanın elleriyle yaptığı bir şeyin tadı ayrı oluyor. Son olarak TAC ve SEV camiasının hayatınızda ve başarınızdaki yeri hakkında neler söylemek istersiniz? Belirttiğim gibi, Tarsus’taki arkadaşlarımın ve hocalarımın bana çok etkisi olmuştur. İnsan, lise döneminde kurduğu arkadaşlıkları bir daha hiç yakalayamıyor. O dönemde kurulan dostluklar çok derin; uzun yıllar görüşmeseniz bile, bir araya gelince, sanki lisedeki yıllardan devam ediliyormuş gibi hissedebiliyorsunuz. Aynı şekilde lisedeki hocalarımızın da bize çok etkisi vardır. Onlardan doğruyu, yanlışı, dürüstlüğü, etik kavramları öğreniyoruz. İnsan hangi alanı seçerse seçsin doğru ve etik çalışmazsa, başarılı olamaz. Bu, özellikle araştırma alanında çok önemli. KAPAK KONUSU “(…) LISEDEKI HOCALARIMIZIN DA BIZE ÇOK ETKISI VARDIR. ONLARDAN DOĞRUYU, YANLIŞI, DÜRÜSTLÜĞÜ, ETIK KAVRAMLARI ÖĞRENIYORUZ. İNSAN HANGI ALANI SEÇERSE SEÇSIN DOĞRU VE ETIK ÇALIŞMAZSA, BAŞARILI OLAMAZ. BU, ÖZELLIKLE ARAŞTIRMA ALANINDA ÇOK ÖNEMLI.” Ahmet Höke, ortada soldan ikinci...
RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=