SEV Connect - Kış 2019
CONNECT KIŞ 23 KAPAK KONUSU alanındaki çalışmalarınızı eklemek gerek. Editöryal faaliyetlerinize nasıl başladınız, şu andaki yayın faaliyetleriniz hakkında bilgi alabilirmiyiz? Editörlüğe, yardımcı editör olarak başladım. Benim bilimsel ilk makalem Experimental Neurology dergisinde yayımlanmıştı ve doktora hocam o dergide yardımcı editörlerden biriydi. 2006’da baş editör bana, “yardımcı editör olur musun” diye sorduğunda, hemen kabul ettim. 2013 yılında da baş editör emekli olunca, “baş editör olur musun” diye sordu. Zevk alarak yaptığım bir iş, nörolojinin diğer alanlarındaki bilimsel çalışmaları daha iyi takip edebiliyorum. Akşamları bir, hafta sonları da iki-üç saat vakit ayırıp, editörlük işini diğer işlerime engel olmadan yürütebiliyorum. Nörobilim artık disiplinlerarası bir alan olarak oldukça ilgi çekiyor. Bugün üniversite tercihlerini nörobilim alanında yapmak isteyen gençlere neler tavsiye edersiniz? Çok disiplinli bir nörobilim dünyasına nasıl hazırlanmak gerek? Daha önce belirttiğim üzere öğrencilerin bu alana tutkuları olması lazım. İnsan tutkuluysa, hangi ortam olursa olsun bilgi edinebilir ve kendini güncelleştirebilir. Ben lisedeyken internet yoktu ve güncel bilimsel makaleleri sadece ayda bir bizim liseye gelen Scientific American dergisinden öğrenebiliyordum. Her ay onun gelmesini dört gözle beklerdim. Bugün öğrenmek isteyenler, tutkusu olanlar için, bilimsel kaynak çok. Bolca okumak ve çok çalışmak gerekiyor. Aynı zamanda iyi “mentor” bulmak lazım, hocalarımızın bize birçok yönden faydası olmuştur. Hazır sizi yakalamışken birçoğumuza bilimkurgu gibi gelen, insan beynine çip yerleştirme çalışmaları hakkındaki görüşlerinizi sorsak... Geçtiğimiz aylarda popüler girişimci ElonMusk, kurduğuNeuraLink şirketi ve bilim insanlarıyla beyin- makine arayüzü olacak ve beyne yerleştirilecek çipi tanıttı. Bu gerçekçi bir girişimmi, insanlarda denenmesine izin verilebilirmi ve etik birtakım sorunlara yol açarmı? Evet, bu bilim kurgu gibi ama kesinlikle SENE 1979… TAC’de öğretmenim olan Mr. Kesselheim’dan telefon geliyor: “Why don’t you come home and teach Chemistry here? We need you...” Şaka gibi. Hocam meğer Tarsus Amerikan’a Müdür olmuş, kimya hocası arıyor okula. Dönem arkadaşım İngilizce öğretmeni Selçuk Biçer’den (TAC’63) öğreniyor kimya öğretmeni olduğumu. Eşim matematik öğretmeni. Beraber TED Zonguldak Koleji’nde görev yapıyoruz. Dört çocuğumla düzenimizi kurmuşuz... Zonguldak’tan kalk, evi Tarsus’a taşı; zor iş. Mr. Kesselheim diretiyor. “Sana bir müjdem var. TAC’ye bu yıl kız öğrenci alacağız hazırlık sınıfına. Büyük kızını TAC’de okutmak istemez misin?” Bu haber üzerine TAC’ye gelme fikri cazibe kazanıyor. Kızım Canev (TAC’86), kolej sınavlarına girip kazanıyor. Böylece 28 yıl sürecek TAC kimya öğretmenliği serüvenim başlıyor. Aslında TAC, hayatıma 1956 yılında öğrenciliğimle girmişti. Sene 2019 ve hâlâ hayatımda. 63 yılda, çok sayıda TAC’li dost edindim. Çok güzel anılar biriktirdim. Öğrencilerimle iletişimim kopmadı. BizLetter dergimizin her sayısı, öğrencilerimden ve mezunlarımızdan gelen haberler ve fotoğraflarla dolu. 2007 yılında yaş haddinden dolayı öğretmenliğim sonlanınca, dergimize daha çok zaman ayırabildim. Başta Betül Ablamız olmak üzere BizLetter ekibimizle dergimizi geliştirdik. TAC’58 mezunumuz rahmetli Güner Baykal Abimizin gelini ve TAC Mezunlar Derneğimizin çalışanı Nuran Baykal’ın üstün gayretleriyle BizLetter yayın hayatına devam ediyor. Kardeş dergimiz Connect ile birlikte BizLetter, farklı dönemlerden haberler ve fotoğraflar paylaşarak mezunlarımızın çimentosu olmakta ve gelecek yıllara yaşananların bir belgesini sunmaktadır desek yanlış olmaz. TAC’nin sloganı “Ülkemiz İçin Liderler, Dünya İçin Liderlik”tir. Prof. Dr. Ahmet Höke de yaptığı bilimsel çalışmalarla bu sloganımızın ne kadar doğru olduğunu gösteriyor. Her sektörde liderlik yapan çok sayıda mezunumuz var. Muhtar Kent gibi, Mete Akyol gibi, Özdemir Sabancı gibi, İskender Sayek gibi... İnsanımıza ve insanlığa faydalı hizmetleri olan çok sayıda mezunumuzla gurur duyuyoruz. İnancım odur ki, teknolojik gelişmeler eğitimde araç olarak kullanılmalı, ancak hiçbir zaman gaye olmamalıdır. Eğitimciyle öğrenci ikilisinin birlikteliği sevgi ve saygı çerçevesi içinde sürdürülmelidir. Öğretmenlik hayatımda öğrencilerimle hep iyi diyalog kurdum, onlara sevgiyle yaklaştım, yol gösterici oldum. Bazen baba gibi, bazen de abi gibi davrandım. Onlar da bazen “hocam” diye, bazen de “abi” diye hitap ettiler. Aramızda hep sevgi ve saygı köprüsü var oldu. Ahmet Höke öğrencimle ilk beraberliğimiz, lise yıllarında oldu. Tıp eğitimini hedeflediğini öğrendiğimde, kimyanın kendisine çok gerekeceğini söyleyerek motivasyonunu yükseltmeye çalıştım. O da her geçen gün bir kimyacı gibi düşünmeye başladı ve kimya sınavlarımda en yüksek notları aldı. Son sınıfta, ağırlıklı organik kimya okutulurdu o yıllarda. Mükemmel bir altyapıyı oluşturarak Hacettepe İngilizce Tıp’a kaydını yaptırdı, üstelik üniversite giriş sınavında derece tutturarak. Bir eğitimci için, öğrencilerinin başarı yolunda merhaleler kaydetmesini görmek büyük bir mutluluktur. Ahmet, bu duyguyu öğretmenlerine fazlasıyla yaşattı. İstanbul’daki ödül töreninde bu duygu tavan yaptı. SEV şemsiyesi altında TAC, ACI, UAA ve SAC okullarımız çağdaş, pozitif ilimle donanmış, Atatürk ilkelerini benimsemiş yetenekli gençler yetiştirmeye devam etmektedir. Öğretmenlerini gururlandıran bir öğrenci Kendisi de Tarsus Amerikan Koleji mezunu olan Erdoğan Kaynak, öğrencisi olan Ahmet Höke ile ilgili görüşlerini bizimle paylaştı. ERDOĞAN KAYNAK (TAC’63) Erdoğan Kaynak
RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=