SEV Connect - Kış 2018

Bu 24 yıl boyunca, hayattaki rol modeliniz hep Üsküdar Amerikan olarak mı kaldı? Evet. Hep UAA’da gördüklerimizden örnek aldım. Öğretmenliğim zamanında, Sosyal Yardım Kolu Başkanı’ydım. Oradan edindiğim tecrübeyi ve Koç’un sunduğu olanakları kullanarak başka okullara yardım etmeye, onlar için projeler oluşturmaya çalıştık. Okullar arasında büyük bir network oluşturduk. UAA mezunu olarak, UAA ile de ilişkim oldu. Koç’tan sonra neler yaptınız? 2013’te oradan emekli oldum. Emeklilikten sonra danışmanlık yapmaya başladım. Bir yıl da UAA’da danışmanlık yaptım. Halen, Özel Okullar Birliği’nin danışmanıyım. O da çok güzel bir perspektif veriyor. HemMilli Eğitim ile iş birliği içindeyiz hem de bütün okulların dertlerini, sorunlarını görüşüyoruz. UAA oraya üye olduğu için bağlarımız kopmamış oluyor. IB ile ilişkiniz nasıl oldu? Uluslararası Bakalorya’yı Türkiye’ye getiren ekibin içindeydim. Ondan sonra Milli Eğitim ve IB ile bütün ilişkilerde çok büyük rol oynadık. Derken Maltepe Üniversitesi’nden bir teklif geldi: “Eğitim yönetimi üzerine programımız var. Biz buna uluslararası bir boyut katmak istiyoruz” dediler. IB’nin de bir liderlik programı vardı. Her iki yöntemi birleştirerek, IB’den akreditasyon aldık. Tıpkı bu okulların aldıkları gibi... Şimdi IB okullarındaki liderler, müdürler, müdür yardımcıları, koordinatörler bir araya geliyorlar. Okul yöneticileri için bir master programı kurulmasına çalışıyoruz. Ben de programın direktörlüğünü yapıyor ve ders veriyorum. Üsküdar Amerikan’da gördüğünüz kültür, öğretmenlik konusunda sizde ne tür düşünceler oluşturdu? Bir kere rol modeller güzeldi. Buradan mezun, birbirinden harika üç kadın öğretmenim vardı. Onların yeri çok önemliydi. Duruşları, kültürleri çok farklıydı. Yanı sıra yabancı öğretmenlerimizin de farklı bir yapısı vardı; daha vericiydiler. Yatılı okuduğumuz için onların bu özelliklerini görebiliyorduk, çünkü yabancılar yatılılarla kalıyordu. Bu, bize değişik kültürleri tanıma; değişik eğitim modellerini görme fırsatı sağladı. Bir de çok güzel bir aile ortamı vardı. Birçok etkinlik yapılıyordu; ben hem folklorcu ve voleybolcuydum hem de köylere kitap götüren sosyal yardım kulübündeydim. Eğlenirken öğrenirdik. Arkadaşlıklar da iyiydi. Sonra o kültürü Koç’ta da yaratmak için çok uğraştım. Etkinlikler aracılığıyla ayrı bir öğrenme söz konusu ve bu öğrencileri hayata hazırlıyor. Örneğin “practice house”umuz vardı. Ev yönetimi için bir hafta orada kalır; yemek yapar, çay saati düzenler, dikiş öğrenirdik. Keşke o dersler kalkmasaydı. Orası bize hayatın gerçekleriyle ilgili çok şey öğretti, bizi birbirimize yakınlaştırdı. Yaşam becerileri kazandırdı. Bu yaşananlar sizi öğretmen olmaya teşvik etti mi? Burada yardımlaşma vardı. Ben, küçük sınıflara ders verirdim. Öğretmenlerle ilişkilerimiz iyiydi. Sosyal faaliyetler çok önemliydi. Bütün bunlar, insanları öğretmen olmaya teşvik ediyordu. On sene 32 CONNECT KIŞ “Finlandiya’da öğrencilerin, öğretmen olmak için notlarının ve puanlarının iyi olması yetmiyor. İyi bir öğretmen olacaklarına dair okul yöneticilerini ikna etmeleri gerekiyor.” FOTOĞRAF: COŞKUN ÇELER EĞİTİMDE KARİYER

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=