SEV Connect - İlkbahar 2020
CONNECT İLKBAHAR 29 ve eziyetli bir süreçti. Henüz piyasası tam oluşmamıştı, her türlü sıkıntısını yaşadık. Bu nedenle de imalatımıza son vermek zorunda kaldık ve Suudi Arabistan’daki taahhüt projelerini yapmaya başladık; dünya piyasasına ve ürünlerine açılmış olduk. Suudi Arabistan’ın ardından Rusya ve çevresi için projeler yaptık. Son yıllarda tekrar imalata dönmenin keyfini yaşıyoruz. Klima konusunda hem yenilikçi uygulamalarda hem de yeniliği takip etmede öncü olduğumuzu rahatlıkla söyleyebilirim. Bunda temsilcilik usulüyle çalışmamızın etkisi de var ama bütün temsilcisi olduğumuz şirketlere kesinlikle artı katkıda bulunduk. Özden Korun (Ö.K): Figen Hanım kendisinden çok bahsetmiyor ama isterseniz bir parça anlatayım. Şirket 1965’te kurulmuş. Figen Hanım ile Bedi Bey’in evlendiği, yani birçok şeyin başladığı yıl 1965. Yurt dışındaki temsilciliklerin alınmasıyla birlikte ithalat konusundaki gelişmelerde ve yurt dışıyla kurulan ilişkilerin yürütülmesinde Figen Hanım bilfiil çalışmış. Bedi Bey, vizyonerliğiyle doğru seçimleri yapıp doğru kulvarlarda karar almayı bilse de arka planda o operasyonları yürütecek biri gerekiyor ve o kişi Figen Hanım oluyor. Özden Hanım, sizin Üsküdar Amerikan ile ilişkiniz nasıl başladı? UAA’87 mezunuyum, girişimse 1980. 80’ler bu ülkenin en kötü zamanlarıydı. Bastırılmış bir nesildik. Sormayan, sorgulamayan, araştırmayan bir kuşağın içindeydik. 80’li yılların baskıları okulu da etkilemişti. Milli Eğitim’e bağlanmak, kolej havasından çıkmak gibi değişimlerin hepsini biz yaşadık. Bizden iki yıl sonra karşı olduğumuz ve çok üzüldüğümüz karma eğitime geçildi. Bizler onun sancılarını çok yaşadık. Okula babamın isteğiyle girdim; babam, hanım hanımcık bir kızı olsun istiyordu. Ben gündüzlüydüm, okulda kaldıkları için yatılı arkadaşlarımıza çok özenirdik; çünkü birbirlerine çok Amerikan Lisesi mezunu olan Özden Değer ile hayatını birleştirir. Bir süre farklı firmalarda çalışan Özden Hanım’ın da şirkete aktif destek vermesiyle birlikte Form Group’ta “Üsküdarlı etkisi” iyiden iyiye hissedilir. Günümüzde alanının önde gelen firmalarını çatısı altında barındıran, yurt içi ve yurt dışından birçok ortaklığı ve temsilciliği bulunan şirketteki rollerini öğrenmek üzere Figen ve Özden Korun ile buluşuyoruz… Figen Hanım, dilerseniz sizi biraz gerilere, UAA’daki yıllara götürelim. UAA’da okuma kararınızın nasıl verildiğini ve daha sonra kariyerinizi nasıl şekillendirdiğinizi öğrenebilir miyiz? O yıllarda Konya’da yaşıyorduk. Ailemizde yabancı okullara gidenler vardı. Dedem jandarma alay komutanıymış; amcam, onun öngörüsü ve desteğiyle yurt dışında İngilizce eğitimi görmüş. Halamızın kızlarından biri Robert Kolej mezunu. Benim Üsküdar Amerikan’a girmemdeyse kısa süre önce kaybettiğimiz annemin katkısı oldu. Mezun olana kadar yatılıydım. UAA o zamanlar kız okuluydu ve iddiası da “iyi aile kızı yetiştirmek” idi. Benim girdiğim sene Ms. Martin’in son yılıydı. İlk sınava gittiğim gün, -annem her yere biraz geç giderdi, o yüzden sınava da biraz geç gittim- beni Ms. Martin karşılamıştı. Bomboş bir okulda, yaşlı bir hanım bana “Sen?” dedi, ben “Figen Muşkara” yanıtını verince de, “111 numara” dedi; giriş numaramı bile hatırlıyordu. “Gel” dedi ve elimden tutarak beni Study Hall’e götürdü. İlk sınavım orada yapıldı, müdür olduğunu da orada öğrendim. Bizimle yıllarını geçirense Ms. Helen Morgan oldu. Ben okulu sevdim, okul da beni sevmişti galiba (gülüyor). Ardından ODTÜ’yü kazandım. Mimarlık istiyordum ama olmadı, ekonomi okudum. İkinci sınıftayken evlendim ve çocuğum olduğu için okula bir yıl ara verdim. Sonra ODTÜ’yü bitirdim. Peki, şirkette çalışmaya nasıl başladınız? 1976’ya kadar ODTÜ’deydim. İstanbul’a geldikten bir yıl sonra da şirkette tam zamanlı çalışmaya başladım. Şirketle ilgili çok şey yapmaya çalıştım, ama mühendislere laf anlatmak biraz zor oluyor (gülüyor). Bu sene 55’inci yılımız, ama daha ziyade son 20 yıldır büyüme hedefiyle yol alıyoruz. 80’li yıllara gelinceye kadar imalat ağırlıklı bağlıydılar; aralarından su sızmazdı, apayrı bir havaları vardı ve hepsi de çok başarılıydılar. Okulun bizi her konuda yönlendirmesi çok önemliydi. Sanata yönelik bir kabiliyetim vardı ve Tiyatro Kolu’na girdim. Sahneye çıkıp bir eseri sunmak, benim bambaşka bir insana dönmeme de vesile oldu. Önceden daha sakin, kendi halinde bir öğrenciyken özgüveniniz yerine geliyor. Sahne arkasında bir ekiple birlikte bir şeyleri başarmak ve sahneye çıkmak çok güzeldi. UAA’dan sonraki kariyerinizi nasıl şekillendirdiniz ve Figen Hanım’la birlikte aynı şirkette çalışmaya nasıl başladınız? Benim ailemde mühendisler fazladır; babam, ablam, ablamın eşi, yeğenlerim makine mühendisi. Ben de öyle istedim, ama olmadı. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstatistik- Matematik mezunuyum. 91’de mezun olduktan sonra kulvarımın mühendislik tarafında olmasını arzu ettim ve mekanik firmalarına başvurdum. Planlama konusunda çalışmak istiyordum ve Koç Grubu’na ait Garanti Koza İnşaat’ın Planlama Bölümü’ne girdim. Bir sene kadar orada çalıştıktan sonra IT’ye de yakın olduğumu düşündüm. 90’ların başlarında yazılım ve IT gündemdeydi. Ablam da o sektördeydi ve onun da etkisiyle Şişecam fabrikalarının yazılım bölümüne girdim. Bir yıl kadar orada kuvvetli bir eğitim aldım. Şişecam bize orada Oracle öğretiyor, sonra da grup grup bizleri fabrikalara gönderiyordu. Ben de fabrikaya gittim, ama o ortamın bana göre olmadığını anladım. O dönemde İktisat Bankası’nın bir iş ilanı vardı. Bankanın o dönem başkanı olan Erol Aksoy, IT fonksiyonlarının müşterilerine anlatılmasını istiyordu. İnternet bankacılığının daha ilk günleri gibiydi. Üsküdar Amerikan mezunu bir kişiyle iş görüşmesi yaptım. O görüşmede, “Tam aradığım insansın; çünkü hem bir planlama geçmişin hem de yazılım tarafın var. Üstelik Üsküdar Amerikan Figen Korun: "Okul bitip hayata atılınca ve çok değişik şeylerle karşılaşınca, dünyanın o derece düzenli bir yer olmadığını gördük. Fakat biz, en azından kendi şirketimize aynı düzeni getirmeye çalıştık." FOTOĞRAF: COŞKUN ÇELER
RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=