SEV Connect - İlkbahar 2019

CONNECT İLKBAHAR 65 Kinney geçer. Ancak okul, 1914-1918 yıllarında kapalı kalır. Miss Kinney, 1920’de okulu Üsküdar’da boş duran bugünkü kampüse taşıma kararı alarak, belki de okul tarihindeki en önemli adımı atar. Ertesi yıl, Üsküdar’daki kampüste, Türkler de dâhil yedi farklı milletten öğrenciyle tekrar eğitime başlanır. Miss Kinney liderliğinde okulun eğitimi, milli ve laik esaslarla yeniden şekillenir. İlkokulu bitiren Paris Pişmiş, Üsküdar Amerikan’da orta ve lise eğitimine başlar. Dile olan merakı burada da işine yarar. Oldukça başarılı bir öğrenci olan Pişmiş, o yıllara ilişkin, “Birinci sömestrde notlarım çok iyiydi. Daha sonra da bir zorluk çekmedim zaten. Böylece orta öğrenimime, hazırlık okumadan doğrudan yedinci sınıftan başladım” diyor. Schubert’in “Lieder”ini ana dilinden söyleme isteğiyle Almanca öğrenmeye başlar. Okul yatılı olmasına rağmen evi yakın olduğu için gündüzlü okur: “Aslında okul muhitini çok sevdiğimden yatılı okumaya özenirdim. Bence hayat, daha o zamandan itibaren okumaktan ibaretti. Kolejde sıkı bir disiplin vardı. Okuldaki bütün hocalarımız çok iyiydi demek biraz güç, ama unutulmaz hocalarımız da vardı. Türk tarihini İsmail Hami Danişmend’den okumuştuk… Bir de Kazım Sevinç isimli felsefeye düşkün, Türkçe-Edebiyat öğretmenimiz vardı. Ben şahsen çok istifade ettim ondan. Matematiği de daha o zamandan çok sevmişimdir. Sanıyorum, matematik hocalarımızın büyük etkisi olmuştu bu dersi bu kadar sevmemde. Geometriye başlamaksa, bende uykudan birdenbire silkinerek uyanma etkisi yaptı. Euclid geometrisindeki teoremleri, önermeleri çok sevdim. Geometride herşey net ve temizdi, izlenecek yol belliydi ve bu yoldan giderek bir neticeye varmak çok zevkliydi!” İLK KADIN MATEMATİKÇİ VE ASTRONOM Yıl 1930… Üsküdar Amerikan Lisesi, Milli Eğitim Bakanlığı’nca resmen tanınır ve mezunlar üniversiteye doğrudan gitme hakkı kazanır. Paris Pişmiş’in hayatı da böylece yeni bir yola girer. Ancak o yıllarda bir kız çocuğunun üniversiteye gitmesi çok kolay olmaz: “O zamana kadar kız okulunda olduğumdan, okuma azmim hiçbir soruna yol açmamıştı, ama üniversiteye gitmek istediğimde ailemi ikna etmek için biraz müşkülat çektim. ‘Bizim gibi bir ailenin kızı, nasıl karma eğitim yapan bir okula gider?’ diye üniversiteye devam etmeme karşı çıktılar. Çok üzüldüm. Beni oyalamak için resim, müzik dersleri gibi birçok yola başvurdular, ama ben hiçbir şeyle avunamadım… Bir de benim hırsımı bileyen bir şey vardı ki, o da ‘kadınlar matematikçi olamaz’ denmesiydi. Matematiği sevmem, meslek seçimimde tabii ki çok önemli bir etkendi, ama en zor olanı başarabileceğimi gösterme isteğinin de ciddi payı vardı tercihimde. Kadınların bunu da en iyi şekilde yapabileceğini ispatlamak istiyordum. Evde birkaç ay sistematik olarak ağladım. Aslında canım istemeden ağlıyordum. Sonunda başarılı da oldum, o kadar bunalttım ki evdekileri, okumama razı olmak zorunda kaldılar.” Üsküdar’dan Türkçe hocası Kazım Sevinç ile beraber kayıt yaptırmaya giderek, 1930-31 ders yılında Darülfünun Fen Fakültesi’nin Riyaziye Şubesi’nde okumaya başlar. Fen Fakültesi, Beyazıt Meydanı’na yakın, Fatih’e doğru giden yolun üzerinde, Zeynep Hanım Konağı denilen büyük bir ahşap binada eğitim verir. Sınıfta 5-6 öğrenci vardır ve kız öğrencilerse Azerbaycanlı Hakime Hanım ile Paris Pişmiş’tir. Hocalar da kadın öğrencilere pek alışık değildir: “Fatin Gökmen hocamız ilk derse geldiğinde, talebeler arasında Hakime ile beni görünce gözlüklerini kaldırarak şöyle Gençlik yıllarında Paris Pişmiş... Yıl 1923. Üsküdar Amerikan Lisesi. demişti: ‘Buraya epeyce kadın talebe geldi. Fakat hiç kimse muvaffak olamadı.’ Oysa Hakime ile ben muvaffak olduk!” ALMAN EKOLÜ VE HARVARD İlk üç yıl matematik ve astronomi eğitiminden sonra, okulda Paris Pişmiş’in geleceğini belirleyecek önemli değişiklikler olmaya başlar. 1933 sonbaharında Darülfünun açılmaz ve İstanbul Üniversitesi adını alır: “O sıralar Fatin Gökmen’in okuttuğu Astronomi imtihanını henüz vermemiştim. Fakat artık Fatin Hoca yeni üniversitede görevli değildi. Yüksek Mühendis Mektebi’nden Hilmi Bey ile imtihanı geçirdim ve lisans derecesini elde ettim. 1933’te mezun oldum. Riyaziye Şubesi’nin verdiği ilk kadın mezun bendim.” Bu değişim, Almanya’daki Nazi yönetiminden kaçan Alman akademisyenlerin okula gelmesiyle daha da büyür. “Onlardan ne kadar istifade edildi bilmiyorum, ama ben şahsen çok istifade ettim” der Paris Pişmiş ve ekler: “Önümde bir pencere açılmış gibiydi, bu pencereden yeni bir dünyaya bakıyordum sanki. Önceden de hocalarımız iyiydi. Fakat onlar sadece ders okutmuyor, alıştırma da veriyorlardı. Aslında hocalarımız da araştırma yapmıyorlardı. Alman hocalar geldiğinde bir de baktık ki, araştırma yapıyorlar, neşrediyorlar. ‘Biz de onlar kadar akıllıyız, onlar yapıyorsa, biz de yapabiliriz!’ dedim kendi kendime. Hitler Almanyası’ndan kaçan bu profesörlerin, her şeyden önce, araştırmayı teşvik bakımından bize çok yararları oldu. Bu ortam, Türkiye’de birçok alanda Alman ekolünün etkili olmasına yol açtı.” Astronomide Profesör Erwin Finlay Freundlich, ünlü bir matematikçi olan Richard von Mises, Dr. Hilda Geiringer, felsefede fizik eğitimi almış Hans Reichenbach, Pişmiş’in hayatına önemli etkiler bırakan akademisyenlerdir. Bu isimlerin çoğuyla Harvard’daki eğitimi ve çalışmaları sırasında da karşılaşır. Yabancı hocaların lisan sorunları nedeniyle Paris Pişmiş okulda çok önemli bir rol üstlenir. Almancası az olsa da sınıfta İngilizce ve Fransızca’dan Türkçe’ye çeviri yaparak hocalara destek olur: “Ders sırasında anlattıklarını anında tercüme etmek gerekiyordu. Ben, Freundlich’in derslerini İngilizce’den tercüme ederdim. O sıralar Almancam çok iyi olmadığından, Freundlich, dersi İngilizce verirdi. Sonra Geiringer’in matematik derslerini, diferansiyel geometriyi Fransızca’dan tercüme ettim. Bu vesileyle modern astronomiyi de öğrenmiş olduk.” Freundlich, hocalarla yakın ilişkisi, zekâsı ve çalışkanlığıyla dikkat çeken Pişmiş’e, oldukça yeni bir konu olan Samanyolu’nun dönme hareketi üzerine doktora tezi önerir. “Galaksimizin dönmesi, o zamanlar henüz 10 senelik yeni bir fikirdi. Bu konuda bir tez yazarak 1937’de doktoramı yaptım. Ali Yar Bey, von Mises ve Freundlich jürimde bulundular. Tezin konusu tam olarak ‘Galaksinin Kinematiği ve Dinamiği’ idi. Hâlâ da bu konuya dair çözülememiş problemler var ve ben bu problemlerle halen uğraşırım.” “Var olanların ötesini görebilen bir bilim insanı başarıya ulaşabilir. Bilgisayarlar bize çok yardımcı olsalar da sağduyunun, insan beyninin yerini alamazlar.”

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=