SEV Connect - İlkbahar 2019
yanıma gelip “çıkar kravatı” diyorlardı. Babam da kravattan yana değildi aslında, ama müdür istiyordu. Böyle bir ikilemle karşı karşıya kalıyordum. Evden çıkarken babam ya da Türk müdürümüz kravat taktırıyordu. Okula girince abilerimiz çıkarttırıyorlardı. Boykot bir hafta sürdü. Sonra tatlıya bağlandı. Kravat ortadan kalktı. Ondan sonra da ben kolejde okuduğum sürece hiç kıyafet sorunu olmadı. TAC’deki eğitim hayatınız nasıl geçti? TAC’de okumak gerçekten bir ayrıcalık. Almak isteyene iyi bir dünya görüşü kazandırıyor. Ben TAC’den mezun olduğuma çok memnundum. Kolej’deki arkadaşlarımla hâlâ görüşüyorum. O bağlantılar kopmuyor; bir kısmıyla üniversitede de birlikte okuduk. Birbirimizin nikâhlarına gittik, birlikte seyahatlere çıktık. Bu yıl, bizim Kolej’e girişimizin ellinci yıldönümü; elli yıllık arkadaşlıklar var. Bunları bulmak, bu değerlere ulaşabilmek okulun sağladığı olanaklarla oldu. Üniversite tercihiniz neydi? Üniversiteye ODTÜ’de başlayıp Boğaziçi’nde bitirdim. 1977 yılının başlarında ODTÜ kapanmıştı. Süresiz ENGIN AKIŞ’IN OFISINDEYIZ. Televizyonda vahşi hayvan belgesellerinin biri bitiyor, diğeri başlıyor. Peki, ekonomi kanalları? Engin Akış, “İş insanıyım, ama paradan, borsadan hiç anlamam” diyor. Zira onun hazinesi, çektiği yaban hayat fotoğrafları... Babanız öğretmen olduğu için TAC ile doğrudan bir ilişkiniz vardı sanırız… Ben ilkokuldayken, babam, TAC’nin Türk Müdür Yardımcısı idi. O dönemler okul müdürü Mr. Stone idi sanırım. İlkokuldan çıkıp TAC’ye giderdim; üzerimde önlükle okulda dolaşırdım. Hep orada olduğum için benden yaşça çok büyük abilerimi bile hatırlıyorum. İbrahim Akış babam olduğu için o yıllarda İbo’nun oğlu olarak tanınırdım. O dönemlerde TAC’de okumak, rahat olmak, saçları uzatmak, blucin, tişört giymek herkesin hedefiydi. O günlere ilişkin bir anekdotunuz var mı? Olmaz mı? Hazırlıktayken lise üçler kravat boykotu yapıyorlardı. Evden çıkarken babam, “Kravatını tak” derdi; takıp okula giderdim. 69 mezunları çok sevdiğim insanlardı. Boykot süresince boykot vardı. İstanbul’da olmak daha iyi diye düşündüm. Üniversitedeyken benim aklımda hep işletme ve uluslararası pazarlama okumak vardı. Bir de İngilizce’yi devamlı kullanabilmek… Mühendislik, tıp gibi şeyler ilgimi hiç çekmiyordu. Ben daha rahat olmak istiyordum. Boğaziçi’nde son yıl uluslararası pazarlama okudum. Şişe Cam’da, ihracat bölümünde çalıştım. Fakat rahatlığım, dünya görüşüm, kravatlı, ceketli kalıplara sığmadı. Üniversitede hep sakallıydım. Şişe Cam’a girdikten iki sene sonra dört aylığına askere gittim. Askerden dönünce sakal bıraktım, bu yüzden yönetimle problemim oldu ve ayrıldım. Kâğıt işi yapan Finlandiyalı Metsa Board International’ın Türkiye temsilciliğinde çalışmaya başladım, beş sene sonra da (1996) firmanın Türkiye temsilcisi oldum. İşinizi kurduktan sonra ne yaptınız? Bu şirketi kurmak, bana birtakım olanaklar sağladı. Daha rahat hareket edebilmenin, kendi istediğim gibi giyinmenin, saç sakal uzatmanın ötesinde, kendi plan-programımı yapabilmeyi beraberinde getirdi. Eşimle gezmeye başladık. 2000 ya da Kültür & Sanat 54 CONNECT İLKBAHAR Karelere taşınan büyülü dünya ENGIN AKIŞ, YIRMI YILA YAKIN SÜREDIR AFRIKA’YLA YATIP AFRIKA’YLA KALKIYOR. VAHŞI HAYVANLARI FOTOĞRAFLIYOR. AMA PEK ÇOK KIŞIDEN FARKLI OLARAK HAYVANLARIN SOSYAL YAŞAMLARINA ODAKLANIYOR. AKIŞ, IYI BIR VAHŞI HAYVAN FOTOĞRAFÇISI OLMANIN SIRLARINI BIZIMLE PAYLAŞTI. ENG İ N AK I Ş ( TAC ’ 75 )
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=