SEV Connect - İlkbahar 2018

CONNECT İLKBAHAR 45 yepyeni bir dil öğrenecek olmanın heyecanını taşıdığını söylüyor. Onu kapıda karşılayan öğretmenleri; İbrahim Bey ve Miss Parsons. Ne güzel tesadüftür ki, Miss Parsons ileriki yıllarda en çok sevdiği öğretmenlerinden biri oluyor. Harman, “İçimde öğrenmeye karşı kocaman bir heves. Bugün bile unutamadığım bir heyecan,” diyor o günkü hislerimizi sorduğumuzda. “PIYANO ÇALMAK, IÇIMDE KALDI” Kolej yıllarından onda en çok iz bırakan öğretmenlerini sorduğumuzda da yine Miss Parsons ve Miss Yarrow’un isimlerini veriyor. “Miss Parsons’dan çok güzel yemek yapmayı ve piyano çalmayı öğrendim. En sevdiğim dersler de piyano, resim ve tiyatroydu. Tiyatroda erkek rollerine çıkardım. Piyano çalmayı ilerletmeyi çok arzu etmiştim. Eve piyano alınmasını çok istedim. Ancak babam kesinlikle kabul etmedi. Bu nedenle de piyano çalmak içimde hep bir ukde olarak kaldı,” diye anlatıyor okul yıllarını Harman. Okulla bağının mezuniyetten sonra da kopmadığına değinen Harman, okul çaylarını, toplantılarını hiçbir zaman kaçırmadığını, öğretmenlerini evinde de ağırladığını söylüyor: “Okul arkadaşlarıyla buluşmalarımızı özellikle de Miss Blake hiç kaçırmazdı.” ACI’ın kendisine en büyük katkısının da lisan ve sosyallik olduğunu eklemeden geçmiyor. Kolejden mezun olduktan sonra çok arzu etmesine rağmen üniversite tahsili göremeyen Harman, eşiyle tanışıp evleniyor. Bundan sonraki zamanını ise çocukları Meral (ACI ’62) ve Melih ile ilgilenerek, el işi yaparak, seyahat ederek ve lise arkadaşlarıyla buluşarak geçiriyor. Eşini soruyoruz. O sırada sözü kızı Meral Harman alıyor. “Babam sigortacıydı, serbest çalışıyordu. Çok sosyal bir adamdı, gerçek anlamda bir salon beyefendisiydi. Gezmeyi çok severdi. Hilton Oteli ilk açıldığında bizi görmemiz için gönderdi. Avrupa’ya ilk kez 13 yaşında çıktım, annemi, kardeşimi ve beni, Tarsus vapuru ile Akdeniz limanları seyahatine yolladı. Yeniliğe, reforma açık bir insandı. Annemin de hoşuna gidiyordu tabii. İnsanlarla iletişimi çok iyiydi. Şapka takardı. Sokağa çıktığında insanlara selam vermek için iki dakikada bir o şapka iner, çıkardı.” MADAME HARMAN DÖNEMI Eşini 50’li yaşlarının başındayken kaybeden Harman, yarım kalmış hevesi olan yabancı dil öğrenmek için kolları sıvıyor. Önce Almanca öğrenmek için Goethe Enstitüsü’ne kaydoluyor. Burada dil kursuna gittiği üç sene boyunca her yaz birer ay burslu olarak Almanya’ya gidiyor. Edindiği yabancı arkadaşların söylediği ortak bir şey var: “Sen Türk olamazsın.” Bu yüzden de ona Madame Harman diye isim takıyorlar. Kendisine öyle seslenilmesi hoşuna gitse de evden götürdüğü Türk bayrağını ve resimlerini göstererek ülkesini anlatmaktan da geri kalmıyor. Almancadan sonra sıra İtalyancaya geliyor. İspanyolca bildiği için bu dili öğrenmesi hiç zor olmuyor. Buradan da burs alarak iki kez İtalya’daki enstitüye gitmeye hak kazanıyor. Oradaki vaktini sabahları okula giderek, öğleden sonraları da gezerek geçiyor. Yepyeni arkadaşlar ediniyor. Yeni yerler görüyor. O sırada 54 yaşında ve yeni diller öğrenmek üzerine kurduğu yeni hayatından çok mutlu görünüyor. Harman, hâlâ İzmir’deki Türk Amerikan Derneği’nin ve tenis kulübünün onur üyesi. Uzun yıllar da İzmir Olgunlaşma Enstitüsü’nün de daimi katılımcılarından. Türk Amerikan Derneği ve Olgunlaşma Enstitüsü’nde ikebana eğitimlerinin, conversation’ların daimi katılımcısı ve gezi kulüplerinin de vazgeçilmez üyesi oluyor. Şimdilerde vaktini nasıl geçiriyor derseniz... Çok kısa bir zaman öncesine kadar her yere yürüyerek giden Harman, geçen yaz geçirdiği ev kazasının ardından artık dışarıya tekerlekli sandalyeye çıkıyor. Ne yazık ki dönem arkadaşlarından kimse hayatta değil. O da haftada iki kez Yaşlılar Evi’ni ziyaret ediyor. Yürüyememe dışında herhangi bir sağlık problemi yok. Yıllardır çok sistemli ve kurallı bir hayat düzenine sahip olan Harman’ın vazgeçmediği bir rutini ise; öğle uykusu. Her öğlen 12’de yediği öğle yemeğinin ardından kısa bir süre uyuyan Harman, akşamları da 21.30’da yatıyor. Aksatmadığı bir diğer rutini de yazın her gün denize girmek. “Annem küçükken yalıda oturduğu için denize müthiş düşkün. Küçükken evlerinin önünden balık tutarlarmış. Çok iyi hatırlıyorum, biz çocukken yazın babam her gün saat 16.00’te işten gelir, bizi İnciraltı’na denize girmeye götürürdü” diyerek annesindeki bu deniz tutkusunun kaynağını anlatıyor Meral Harman. Meral Harman’a annesiyle aynı okuldan mezun olmanın nasıl bir his olduğunu da soruyoruz. “Ortak konuları konuşmak, benzer çevrelerle görüşmek, hatta aynı öğretmenlerden ders almak… Bunların hepsi tabii ki çok güzel. Benim kaligrafi dersime de anneminkine de İbrahim Bey girmişti” diyor. Meral Harman’ın kızı Serra Pamukoğlu da ACI 1992 mezunu. • • Zihniye Harman, eşi Cafer Harman ve çocukları Meral ve Melih ile birlikte. (en üstte), Zihniye Harman sınıfta arkadaşlarıyla İbrahim Taner'in dersinde (üst altta), Okulda tenis oynamayı çok seven Zihniye Harman (solda). Gençlik yıllarında... 28 Nisan 2018 Cumartesi günü, ACI’da yapılan Class Rep toplantısında Zihniye Harman’ın erken 100. doğum günü ACI Mezunlar Derneği Başkanı Sevin Oran ve ACI Okul Müdürü Didem Erpulat’ın da katılımıyla kutlandı.

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=