SEV Connect - İlkbahar 2018

CONNECT İLKBAHAR 27 Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? 1976’da İzmir Amerikan Kız Koleji’ni birincilikle tamamladıktan sonra, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 1982’de birincilikle mezun oldum. İstanbul Tıp Fakültesi’nde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanlığımı aldım. Ardından, İstanbul Üniversitesi, Onkoloji Enstitüsü’nde çocuk hematoloji-onkoloji dalında yan dal uzmanlığımı yaptım. Yan dal eğitimim sırasında, 1992’de bursla ABD’de New York Üniversitesi, New York Memorial Sloan Kettering Cancer Center, University of California Los Angeles (UCLA), Children’s Hospital Los Angeles’i içeren bir programla, pediatrik hematoloji-onkolojide çok yetkin öğretim üyelerinin yanında onkoloji ve hematolojide bilgi ve deneyimimi artırdım. 1993’de Doçent, 2000’de Profesör oldum. 1986’da halen genel cerrahi profesörü olan eşim Abut Kebudi ile evlendim. Eli Erol ve İzzet isimli iki oğlumuz ve tatlı bir gelinimiz var. Halen İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Pediatrik Hematoloji- Onkoloji Bilim Dalı’nın ve İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü’nün Öğretim Üyesiyim. 2005 yılından beri de Amerikan Hastanesi, Çocuk Bölümü, Çocuk Hematoloji-Onkoloji konsültanıyım. Hem İzmir Amerikan Koleji'ni hem de EÜ Tıp Fakültesi’ni birincilikle bitirmiş, bugünkü başarınızın temellerini o yıllarda atmışsınız. Başarı odaklı olmanızdaki motivasyonunuz neydi? Çok çalışmak, işinizi severek yapmak, başarıyı beraberinde getiriyor. Okulumu da, tıbbı da çok seviyordum. Aileme, anne ve babama çok şey borçluyum. Bize öncelikle iyi insan olmayı öğrettiler. Bizi topluma duyarlı, yardımsever, kültürlü bireyler olarak yetiştirdiler. Eğitime çok önem verdiler. Dedem başarılı bir doktordu, bize hep örnek oldu. Baba tarafım Bodrumludur; içlerinde tarih, edebiyat, kimya, mühendislik, mimarlık alanında yetkin kişiler var. ACI’yı kazandığımda, önümde ACI mezunu iki başarılı kuzenim, Janet Akyüz Mattei (ACI’62) ve Kadem Akyüz Şenkal (ACI’66) vardı. Janet Akyüz Mattei, astronomide dünyaca tanınır. Büyük beklentilerle girdiğiniz okulda, nasıl bir tabloyla karşılaştınız? Çok güzel bir kampüste, akademik yönden başarılı eğitim yanında, sosyal yönden de kişiyi hayata hazırlayan, özgüveni artıran, sosyal sorumluluk bilincini aşılayan bir eğitim gördük. Çok güzel arkadaşlıklarımız oldu. Çok değerli müdürlerimiz ve öğretmenlerimiz vardı. Müdürlerimizden Mrs. Blake, Dr. Frederick Shepard, matematik öğretmenimiz Naomi Foster’ı ve tüm hocalarımı saygıyla yâd ediyorum. ACI’daki yedi yılımın çoğunu bursla okudum, gerek okul yönetiminin, gerekse Okul Aile Birliği’nin katkısını vurgulamak isterim. Çok yönlü olmayı da öğrendik. Tıp Fakültesi sırasında, bir yıllık arkeoloji, mitoloji gibi çeşitli konularda eğitim sonrası, tatillerde yaptığım profesyonel turist rehberliği benim için çok güzel bir deneyimdi. Okulda edindiğimiz, hızlı ve yararlı çalışma teknikleri, sorgulama, merak etme, araştırma, topluluk karşısında rahat konuşabilme gibi birçok özellik, mesleki hayatımda bana çok yararlı oldu. Sorgulama ve merak, bilimin de yapı taşları aynı zamanda… Evet, bunlar bilimin her alanı için önemli. Kazandığınız bilgi birikimi, sorgulama ve araştırma tecrübesi, akademik hayatta çok önemli. Özellikle gençlerimiz, çok okumalı, çok çalışmalı, merak edip, sorgulayıp, araştırıp yeni şeyler ortaya koyabilmeli. Bilim insanı olmaya da o yıllar da mı karar verdiniz? Öğretmenlerin öğrencilerini istek ve yeteneklerine göre yönlendirebilmeleri çok önemli. Lisede biyoloji öğretmenim Bergün Kardeş, beni TÜBİTAK’ın proje yarışmasına katılmaya yönlendirdi; Ege Üniversitesi’ndeki öğretim üyesi arkadaşlarıyla tanıştırdı ve birlikte araştırmalar yapmaya başladık. Biyoloji dalında üç yıl üst üste TÜBİTAK ödülü aldığım araştırmalar, hem deneyim kazandırdı hem özgüven getirdi. Tıpta okurken de üç yıl üst üste TÜBİTAK ödülü aldığım projeler için motive etti ve akademik yaşamımda çok yararlı oldu. Araştırma yapmak çok önemliydi, ama insan ilişkilerini de çok seviyordum ve o nedenle tıbbı seçtim. Onkolojide özellikle çocuklar üzerine yoğunlaşmanızın sebebi nedir? Fakültedeyken pediatri ve dahiliyeye ilgim vardı; her iki bölümün sınavlarını kazansam da çocuklara yardım fikri ağır bastı. O yıllarda yaz dönemi stajlarımdan birinde, Hollanda’da Nijmegen Üniversitesi’nde, konusunda çok yetkin olan hematoloji-onkoloji bölümünde çalışmış ve gelişmelerden çok etkilenmiştim. Çocuk onkoloji kuşkusuz zor bir branş; bunu başarmak için de kendini bu konuya adamış hekimlere ve ekip çalışmasına gereksinim var. İyileşen, doktor, mühendis ve başka meslek sahibi olan, evlenen, çocuğuyla bizi ziyarete gelen hastalarımız bize en büyük moral oluyor. Bu alanda sivil toplum çalışmaları da yürütüyorsunuz… Hematoloji-onkolojide, çocukları psikososyal yönden desteklemek çok önemli. Burada sivil toplum örgütlerine de iş düşüyor, ben de bir sivil toplum örgütü olan Çocuk Kanserleri Sevgi ve Dayanışma Derneği’nin (ÇOKSEV) Başkanıyım. Bir an durup düşündüğümde, aslında bunun da bize okulda öğretildiğini; bir insana dokunabilmenin öneminin daha o yaşlarda aşılandığını görüyorum. ACI’dayken cumartesi günleri Çocuk Hastanesi’nde çocukları ziyaret eder, onlarla oyunlar oynar, ilgilenirdik. ÇOKSEV’in değerli yönetim kurulu Rejin Kebudi, 1976 yılında ACI'dan mezun oldu. Mezuniyet töreninde annesiyle birlikte çekilen bu fotoğraf, kişisel albümünün en özel bölümünde yer alıyor. “Bilimsel düşünceyi, küçük yaşta ACI sayesinde öğrendik. Hür düşünceyi okulda tanıdık. Kafamıza bir şey takıldığında, sorarak, araştırarak cevabını bulurduk.”

RkJQdWJsaXNoZXIy MjIxMTc=